Avrupa Parlamentosu seçimleri ve Hamburg Yerel Seçimlerin ´de merkez sağ(CDU) ve sol partiler(SPD) büyük bir hezimete uğradı. Yeşiller Partisi ise Almanya çapında oylarını artırarak, büyük bir sürprize yol açtı.
Bütün bu gelişmeler SPD´de şok etkisi yarattı ve SPD Genel Başkanı Andrea Nahles istifa etti. Almanya’nın en köklü partisi SPD’nin sosyal demokrasinin anavatanında erimesi sonuncunda insanların partiye sırtını dönmesi bir türlü durdurulamıyor. Çok ilginçtir, SPD Genel Başkanlığı için ismi geçen Olaf Scholz olmak üzere kimse aday olmak istemiyor. Gelinen hazin durum bu…
Diğer Avrupa ülkelerinde de durum farklı değil. Aşırı sağ ve ırkçı partilerin tüm Avrupa´da yükselme trendinden Hamburg özelinde konuşacak olursak Yeşiller Partisi seçimin galibi oldu. Bu sonuçlara göre 2020 yılında yapılacak Belediye seçimlerinde muhtemelen SPD, Yeşiller koalisyonunda küçük ortak olacak.
Buraya kadar olayları seçim sonuçları üzerinden özetlemeye çalıştım. Asıl olayların bu noktaya gelmesinde etkin olan 1980´lerin sonlarında İngiltere ve Amerika´da başlayan ve tüm dünyada başlatılan Neo-Liberal politikaların sonuçları olarak özetlersek yanılmış olmayız. Bir cümle ile özetlediğimiz bu sebep- sonuç ilişkisi aslında yoğun bir ideolojik tartışmayı gerektirmektedir.
Neo- Liberal politika zehrini içen tüm sosyalist, sosyal demokrat, işçi partililerin geldiği hazin sonuçları aslında ibretle izliyoruz. Bu konu başlı başına bir tartışma konusudur. Gelinen noktada olaylar kişilerin bireysel beceri ve beceriksizliği ile değil yaklaşık 30 yıla yakın izlenen ekonomik ve sosyal politikalarda aramamız gerekiyor. Almanya özelinde örnek verecek olursak; Schröder hükümetinin uyguladığı “Agenda 2010“ bunun en saf örneğidir. Bunun yanı sıra özelleştirme kanununa ait hastane, sağlık hizmetleri, konut politikaları, asgari ücret düşüklüğü verilebilecek diğer örneklerdir.
HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLDU
Son İstanbul Büyükşehir Belediye seçimini İmamoğlu’nun kazanmasıyla Türkiye´de büyük bir iktidar değişim – dönüşüm sürecine girdi.
Bu yerel gücü – iktidarı 5 yıl boyunca inşa etmek ve nasıl iktidar olunması gerektiği konusunda milleti saran bir model ortaya koymak gerekli.
Milletle beraber… Milletten yana… Saydam… Emekten yoksuldan yana öncelikle… Kadından ezilenden, öğrenciden gençlikten yana… Emekliden yana…
Geniş bir demokrasi. Halk katılımı. Halk onayı..
İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer… Ankara´da Mansur Yavaş ve yeniden kazanan Ekrem İmamoğlu’nun programları bu yeni demokratik yönetime ve demokrasinin yerelde inşasına çok uygun.
Parti merkezi tüm gücünü bu inşayı desteklemeye koymalı.
Yeni bir dönem başlıyor Türkiye’de..
Herkese hayırlı olsun…
Anlaşılan o ki yalan, talan, hukuksuzluğun artık sona yaklaştığı bir sürece giriyoruz.
Toplumun tüm kesimlerini yalan vaatlerle aldatan AKP: RTE iktidarı sonu yaklaşmaktadır.
Halkımız Demokrasisine, sandığına sahip çıkarak bu kibirli her şeyi kendinden menkul bilen bu yalan rüzgarına son verdi.
Türkiye´nin acil normalleşmeye ihtiyacı var. Gerek bölgemizin can alıcı dış etkenli sorunları ( Terör, göç , Akdeniz de enerji arama ve engelleme çalışmaları)-, gerek ekonomideki dibe vuruş artık son bulmalı.
Türkiye yaralarını sarıp, tek adam rejiminden parlamenter Demokrasi´ye dönüp, kendi iç dinamikleri ile beraber çağdaş demokratik sistemi bir an önce tekrar uygulamaya sokmalı.
Önümüzdeki dönem bu tartışmaların yoğun bir şekilde yapıldığı bir süreç yaşayacağız.
Toplum olarak tekrar kucaklaşıp, ayrımcılık yapmadan Mustafa Kemal Atatürk´ün bize gösterdiği gibi çağdaş muasır medeniyetler seviyesine geleceğiz. Bu da üretmekten geçer.
1923 ile başlayan Aydınlanma devrimleri devam etmek zorunda, kamucu ekonomi, tarım ve sanayide ve yüksek teknolojide atılımlar yapan bir ülke olmak durumundayız.
Çevre ve doğa ile uyumlu Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti. Toplumun tüm kesimlerini kapsayan eşitlikçi bir yaklaşım.
Yeniden Demokratik Cumhuriyeti inşaa etmek için el ele.. Haydi Türkiyem..
