Can Dündar ile tutuklanmadan önceki görüşme
Milletvekili seçimlerden sonra 4-21 Kasım tarihleri arasında Türkiye’ye gittim. Biraz dinlenme ve aynı zamanda bir dizi görüşmelerim oldu. Bu aynı zamanda Hamburg Türk Basın Birliği’nin Türkiye’deki bir dizi basın kuruluşu ile ziyaretleriyle de bağlantısı vardı. Bende kendi yapacağım ziyaretin ancak Cumhuriyet gazetesine olacağına kendilerine iletmiştim. Çünkü bugün Türkiye’de gerçek basın, muhalif basının gereğini yerine getiren Cumhuriyet gazetesidir. Dolayısıyla Cumhuriyet gazetesine Can Dündar tutuklanmadan önce ziyaretim oldu.
Gazetedeki ilk ziyaret ettiğim sürekli köşe yazısı yazan, televizyon programlarına sürekli katılan ve Türkiye’deki süreci iyi takip eden, yazılarını Elbe Express’de paylaştığımız sevgili Orhan Bursalı ile oldu. Kendisiyle gündeme ilişkin görüşlerini alma fırsatım oldu. Konuşmamızda Can Dündar’ın gazetede olduğunu öğrendiğimde kendisi ile görüşmek istediğimi söyledim. Bu tarih Can Dündar, Fransa’nın Strazburg kentinde Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ödülünü aldıktan birgün sonraydı. Bu sebeple gazetede küçük bir kutlama kokteyl için hazırlık vardı. Kendisi bana sağolsun bana randevu vererek bir görüşme gerçekleştirdik.
Bu görüşme çok spontane olduğu için kendi odasında yaklaşık 15 dakikalık oldu. Kısa sohbetimizde 1 Kasım seçimleri sonrasında Türkiye’nin geldiği durum, özellikle muhalif medyaya yönelik baskılar konusunda konuştuk. Kendisinden gözlemlediğim kadarıyla gelişen durumdan kaygılıydı. Sanki böyle bir şeyi bekliyormuş gibi tavır içinde olduğunu hissettim. İçinden geçtiğimiz sürecin zor bir süreç olduğunu ve Türkiye’deki birçok aydının, demokratların,muhalif basının ve bizlerinde kendisiyle dayanışma içinde olacağını söyledim. Kendisi de bundan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Zaten Cumhuriyet Gazetesinin bir çok haberini Elbe Express’de paylaştığımızı, başta Orhan Bursalı olmak üzere Cumartesi günleri şair Ataol Behramoğlu’nun yazılarını aldığımızı söyledim. Ve dolayısıyla Cumhuriyet’in Hamburg’daki bir uzak kolu olduğumuzu kendisine ilettim. Bundan dolayı teşekkür etti. Bu dayanışmanın böyle devam edeceğini kendisine ilettim.
Hamburg’a geldikten kısa bir süre sonra tutuklama haberini aldık. O anlamda kendisiyle buluşmamız önemli bir anı oldu.
Bu kafa ilerde Erdoğan’ın yanında olacak kafadır
Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması toplumda bir intihal yarattı. Birçok insan bununla ilgili dayanışma içerisine girerken bizim cepheden bir takım insanlar özellikle Can Dündar ile ilgili “Onun iyi bir Atatürkçü olmadığını, Mustafa belgeseliyle berabe aslında Fetulllah’a yakın olduğunu” algısı yaratmak istiyorlar. Ben bunun doğru olduğuna inanmıyorum. Aslında ilk etapta dayanışmamız gerektiğini, medya üzerinde yapılan baskıya karşı tutum almamız gerekiyor. Yoksa kişilerin bizim gözlemizle yeteri kadar Atatürkçü olup olmadığı tartışmasına getirirsek bu bizim kendi içine düştüğümüz bir tuzak olur. Bu anlamda herkese bir yafta atarak diktatörün cenderesinde yok olmasına göz yummuş oluruz. Ayrı bir parantez açmak gerekirse bu kafa ilerde Erdoğan’ın yanında olacak kafadır. Burada yapacağımız tek şey bu arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu göstermek olmalıdır. Gün dayanışma günüdür.
Sonuç olarak şunu görüyoruz; Türkiye çok zor bir süreçten geçiyor. Herkes ne olacak bu memleketin hali der gibi kaygı içerisinde. Ülke savaşın eşiğinde… Rusya ile olan uçak düşürme olayı, hergün bir insan ölüyor, insanlar tutuklanıyor. Ve son Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle birlikte tamamen olayların tırmanıldığı hem içte hemde dışta kabus gibi günler yaşıyoruz.
Hepimiz kaygı içindeyiz ama Türkiye’nin bunun üstesinden geleceğinden ümit ediyorum. İnsanlar kendisini yönetenlerin yönetemez olduğunu görecek olduğu günler yakındır diye düşünüyorum.
Türkiye’de ortak aklın hakim olacağına inanıyorum