Doğa intikam alıyor!
Olağanüstü sıcak bir yaz mevsiminden ve tatilden sonra gündelik rutin hayatımıza devam ediyoruz. Sürekli bahsedilen fakat bir türlü ciddiye alınmayan Küresel Isınma artık gelip çatmıştır. Almanya´nın bazı şehirlerinde aşırı sıcaklıktan su kesintileri ve suların tasarruflu kullanımı çağrıları yapılmaktadır. Doğa sanki kendine karşı uzun yıllardır yapılan tahribatın intikamını alıyor. Çevremize karşı küresel anlamda bu duyarsızlığımız devam ederse sonuçların daha da korkunç olacağı benziyor.
Çok ilginç bir yaz mevsimi yaşamaktayız. Bir taraftan küresel ısınma sonucu yakıcı sıcaklar, diğer taraftan orman yangınları ve yağan aşırı yağmura bağlı su taşmaları yerleşim alanlarının su altında bıraktı. Bunların sonucunda can ve mal kayıpları yaşandı.
İflas eden bir ekonomi
Tüm bu gelişmeler ile birlikte ülkemizde yapılan yol, köprü ve tren yollarının mühendislik ve mimarlık kriterlerine uygun yapılmaması da eklenince felaketlerin ardı arkası kesilmedi. Ülkemizde uygulanan inşaata dönük büyüme ve ülke kaynaklarının betona yatırılması, tarım ve hayvancılığın dışa bağımlı hale getirilmesi ithalat ve ihracat dengesini Türkiye alehine bozmuştur. Zaten kırılgan olan ekonomimiz TL´ sinin değer kaybına enflasyonun da yükselmesine yol açmıştır. Sürekli fazla ithalat yapan ülkemizde ödemeler dengesi bozulmuştur. Bu kırılganlık ülkemizde hukuk ve adaletin demokrasimizin eksik olması sebebiyle yabancı sermaye ve yatırımcılar Türkiye´den kaçmaktadır. Piyasada yaygın olan algının tersine Dolar ve Euro değerlenmiyor, TL dünyada tüm para birimlerine karşı değer kaybetmektedir. Üretmeden tüketen bir ekonomi hiçbir enerji ve petrol kaynakları olmayan bir ülke, tarım ve hayvancılıkta dahi ithal eden bir Türkiye.
Uzu yıllardır uygulanmakta olan neo-liberal ekonominin ülkemizi getirdiği nokta budur!
Bu kısır döngüden çıkış yolu nedir? Türkiye hızla bu kısır döngüden çıkıp kendi öz kaynaklarını aktive etmek zorundadır. İlk başta planlı programlı üretim ekonomisi tarıma ağırlık vererek en azından tarımda ithalatı durdurarak, dövize ihtiyaç duyulan bu kritik aşamada tasarruf edilen bu kaynağımızı başka alanlarda yatırım amaçlı kullanabiliriz. Kamu iktisadi teşekkülleri yeniden teşvik edilmelidir. Çılgın projeler adı altında üretime katkısı olmayan kanal İstanbul gibi projelerden derhal vaz geçilmelidir. Asıl teşvik eğitime yapılmalıdır. Nitelikli eğitim genel anlamda eğitilmiş bir toplum çağımızın sorunlarının üstesinden gelebilir.
Genç nüfusu olan Türkiye önceliğini eğitim ve araştırmaya vermek zorundadır. Uygulanan bu tefeci ekonomi politika finans piyasasının kıskacından ancak böyle kurtulabiliriz. Yani radikal kararlar almak zorundayız. Türkiye bu krizden ancak kendi iç dinamikleri ile çıkabilir. Borçlanma ekonomisi değil, üretim ekonomisi bensimsenmelidir. İçerde ve dışarıda barış, komşularımızla iyi ilişkiler Türkiye´nin vazgeçilmez öncelikleri olmalıdır.
Tüm vatandaşlarımızın Kurban Bayramını kutlar, insanlığa huzur ve mutlu yarınlar dileriz.