İki gündür barışma konusunda yazılar yazdım, önemli tepkiler ve eleştiriler aldım. Beni sevindiren, beni destekliyenler değil, beni medeni şekilde eleştirenler. Eğer eleştiri almıyorsan, sen, senden başka kimseye ulaşamıyorsun demektir.
Yaklaşık dört aydır insanlık gözle görülmeyen, elle tutulmayan bir Virüs ile mücadele ediyor. Söz konusu virüs o kadar güçlü ki, gören veya görmeyen herkes ondan uzaklaşıyor. Yaklaşık dört aydır bütün devletler, bu küçük düşman ile nasıl mücadele edebileceğini düşünüyor.
Adını Korona Virüsü olarak koyduğumuz bu mikrop, insanlara diyorki, haydi ben buradayım, elindeki bütün silahlarını kullan ve beni yok et. Sizler elinde Atom silahı, tankı, topu, uçak gemileri veya binbir çeşit silahı olan Amerika, İngiltere, Rusya, Çin veya diğer devletler, benim gibi silahsız küçük hücrenin karşısında diz çöküp yalvarıyorsunuz. Sizin halinize kahkahalar atarak gülüyorum.
Korona Virüsü, biz insanlara şunu demeye çalışıyor ve bizi sorguluyor.
Ey insanlık, sizler kendinizi, doğayı ve doğadaki bütün canlıları yok etmek istediniz.
Ey insanlık, sizler Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen ve diğer ülkelerde savaşlar çıkartılırken, o ülkeler, canlılar ve doğanın bütün varlıkları yok edilirken, sizler sustunuz.
Ey insanlık, sizler yalnız kendinizi düşündünüz, sizin dışınızdaki insanları açlık, yoksulluk ve sefalet içerisinde bıraktınız. Yani paylaşmayı bilmediniz.
Ey insanlık, İstanbul, Honkonk, New York, Paris, Londora, Neu Delhi, Sdney ve bütün şehirleri ve sahilleri betonlaştırdınız, sizin dışınızdaki bütün canlılara yaşam hakkı tanımadınız.
Ey insanlık, hatırlıyormusunuz, o beş yıldızlı otellerin yerlerinde daha önce yok edilen canlılar yaşıyordu.
Ey insanlık, şimdi anladınızmı, paranızın, silahlarınızın, beş yıldızlı otellerinizin, rezidanslarınızın sizin için hiçbir anlamı olmadığını?
Ey insanlık, Brezilya`nın oksijen depoları veya Avusturya ormanları cayır cayır yakılırken,o ormanların içindeki milyarlarca canlınında yok olduğunu düşünmediniz.
Ey insanlık, altın madenleri açılacak diye, Türkiye`nin oksijen deposu Kazdağları`nın ormanları yok edilirken, sizler ne kadar altın çıkarılacağının hesabını yaptınız.
Ey insanlık, siz Allah`ın bütün canlılar için yarattığı bu dünyayı, yalnız kendi pis nefsinize feda ettiniz. Şimdi ise benim karşımda o kadar aciz, haysiyetsiz, onursuz ve çaresiz kaldınız ki, halinize kahkahalar atarak gülüyorum.
Ümit ederimki, ben size iyi bir ders vermişimdir.
Bundan sonra paylaşmayı bileceksiniz, savaşa karşı gerekirse canınızı siper edeceksiniz, barış için bütün gücünüz ile mücadele edeceksiniz, doğayı öyle koruyacaksınız ki, sizin arabalarınızdan, uçaklarınızdan çıkan karbondiyoksit ile ağaçlar ve canlılar zarar görmiyecek.
Hanı bir Türk saıri Nazım Hikmet varya, o Kore`de ölen bir yedek subay için şöyle bir şiir yazmış:
………. Diyetimi istiyorum Adnan Bey,
göze göz, ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağımda.
Şimdi anladınızmı, sizler savaşı filim gibi seyrederken, milyonlarca başka insanlar veya canlılar yok oluyordu. Onun için ben geldim ve şimdi bu doğanın ve içerisinde katledilenlerin intikamını sizlerden alıyorum.
Ey insanlık, bana hiç kızmayın, çünkü ben sizin ihanetlerinize karşı, gelecek nesillerinize güzel bir dünya bırakmak istiyorum.