Geçen hafta Perşembe günü (1 Aralık 2016); Gezi Soul’un (Gezi Ruhu Platformu) davetlisi olarak, Almanya’nın Köln kentindeydim. Gezi Soul, 2013’te, Türkiye’de meydana gelen Taksim Gezi Parkı olaylarından sonra, Almanya’da kurulmuş.
Olaylar; İstanbul’un Beyoğlu İlçesi’nde bulunan Taksim Gezi Parkı’na mahkeme ve 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararları olduğu halde, Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesini engelleme eylemi olarak başlamış ve 27 Mayıs 2013’de iş makinelerinin parka girmesinin ardından, bu haberin sosyal medyada duyulması üzerine kitlesel bir hal almış ve tüm Türkiye’ye yayılmıştı.
DARBE GİRİŞİMİNİ ANLATMAMI İSTEDİLER
Esasında Taksim Gezi Parkı eylemi; dünyanın bugüne kadar gördüğü en yaygın, en çağdaş, en haklı, en yüksek katılımlı ama hiyerarşik olmayan, en onurlu eylemiydi. Zamanında, biz de bunun bir zerresi olmuştuk. İşte Gezi Soul; Taksim Gezi Parkı ruhunun bir araya getirdiği ve ilham verdiği sayısız birlikteliklerden biriydi.
Almanya’da yaşayan Ümit Han, yaklaşık iki ay önce; “Gezi Soul adına beni aradığını, Köln’de 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye’deki gelişmeler ile ilgili olarak panel yapacaklarını, hedef kitlelerinin hem Almanlar, hem de Türkler olduğunu ve beni davet etmek istediklerini” söyledi. Ben de kendisine; ayrıntıları içeren bir elektronik mesaj göndermesini, değerlendirme yaptıktan sonra yanıt vereceğimi belirttim.
KUMPASA DESTEK VERDİ!
Ümit Han’dan gelen mesajı okuyup değerlendirdikten sonra, 7 Eylül 2016’da şu şekilde cevapladım;
“Sayın Ümit Han,
Programı inceledim, içeriği açısından problem yok gibi gözüküyor. Yalnız; katılımcılar konusunda ne yazık ki, sorun var. Bu sorun; Can Dündar.
Can Dündar, Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas operasyonları sırasında, bu operasyonlara destek olmuştur. Operasyonlara uğrayan askerlere ve aydınlara düşmanlık etmiştir. Kumpas operasyonları sırasında, Zekeriya Öz‘e açık destek vermiştir.
Cemaatin düzmece delillerle operasyon yaptığı insanlara; “dün burnundan kıl aldırmayan mağdurların, bugün mağdur rolü oynamasına cevabımız aynı; başka kapıya” demiştir.
Kumpas operasyonlarının önünde Cemaat, arkasında emperyalizmin olduğu çok aşikar olarak belli iken, yazılarıyla bu unsurlara destek vermiştir. Yani; kalemini satmıştır.!
Yaptığı “Mustafa” filmi ile; emperyalizmin yaşadığımız topraklarda Atatürk‘ün izini ve etkisini silebilmek ve aşındırabilmek maksatlı büyük projesine destek vermiş ve tarihçilerimizin ikazlarına kulak asmamıştır.
Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi‘ne Genel Yayın Yönetmeni olduktan sonra, gazeteyi tamamen kurucu ilkelerinden, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisini savunur olmaktan çıkarmıştır. Hatta; Atatürk’ün direktifleriyle kurulan ve Cumhuriyetimizle yaşıt olan bu gazeteyi, demokrasi ve özgürlükler maskesi altında, bölücülük yapılan bir konuma getirmiştir.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım nedenlerle, Can Dündar ile aynı karede ve aynı konunun anlatımında bulunmam doğru olmaz. Ben varsam; o yok! O varsa; ben yokum! Böyle bir hata yaparsam; beni destekleyen ve bana gönül vermiş insanları ve kitleleri üzer ve hayal kırıklığına uğratmış olurum.
Saygılarımla,
Türker Ertürk”
PARTİSİNDEN İSTİFA ETTİ
Sonunda, Almanya’dan yanıt geldi; panele Türkiye’den Prof. Dr. Emre Kongar ve ben katılacaktık. Almanya’dan ise; moderatör Albrecht Kieser ve panelist Dr. Christian Johannes Henrich iştirak edecekti. Dr. Henrich; her konuda aynı düşünmüyor olsak da, özellikle sözde Ermeni Soykırımı konusunda bize yakın bir isimdi. Ayrıca; Türkçe biliyordu, Türkiye’de yaşamıştı ve Taksim Gezi Parkı olaylarına tanıklık yapmıştı. Hatta, Almanya’nın “Ermeni Soykırımı”nı tanıması kararı üzerine; Angela Merkel’in liderliğini yaptığı Hristiyan Demokrat Birliği’nden (CDU) istifa etmişti.
Panele, son anda Almanya’dan gazeteci Doğan Akhanlı dahil edildi. Bu doğru değildi ama, Emre Hocam’la bizim kimseden korkumuz yoktu. Akhanlı, 1980 Darbesi sonrası yurt dışına çıkmak zorunda kalmış ve acı çekmişti. Nedeni her ne olursa olsun, bu bir travmaydı. Panel sırasında, zaman zaman aramızda fikir çatışması çıkıyordu ama medeni sınırlar içinde sürdürmeye devam ediyorduk.
VOLTAİRE GİBİ DÜŞÜNÜYORUM!
Akhanlı, Can Dündar’ı da savundu ama anında tepki verdim. Ona ve izleyicilere söylediklerimi, burada da söylemek istiyorum. Can Dündar’a ve Cumhuriyet Gazetesi’ne yapılanları kabul etmem asla mümkün değildir, şiddetle kınıyorum. Ama Can Dündar’ı tasvip etmem de mümkün değildir. Benim değerlendirmeme göre; çıkarları için kalemini satmıştır. Aynen Nazlı Ilıcak, Ahmet ve Mehmet Altan ve Şahin Alpay gibi!
Voltaire’ye atfedilen bir söz vardır; “Düşüncene hiç katılmıyorum ama, senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar savunacağım”. Evet, Can Dündar gibilerin düşüncelerine hiç mi hiç katılmıyorum ama onlara reva görülen baskıcı, gayri hukuki ve antidemokratik davranışı da asla kabul etmiyorum.
Bizi davet eden Ümit Han ise; eğitimli, aydınlık ve güler bir yüze sahip, 37 yaşında, harika bir genç. Buna ilaveten, müzisyen. Elektro müzik yapıyor, besteleri ve plakları var. Almanya’da büyümüş, Almancası ana dili gibi, Alman toplumuna entegre olmuş ama aynı zamanda Türkçeyi de iyi biliyor, ulusal sorunlarımıza duyarlı, çağdaş ve Atatürkçü! İşte bize böylesi lazım. Sanırım bu kanaatime, Emre Kongar Hocam da katılır!