20.2 C
Hamburg
Pazar, Mayıs 26, 2024

İktidar Nitelikli İnsanımıza Düşman

türkerReferandum sürecindeki “Evet”e yönelik zorbalığa, arkasında devlet gücü olan faşist baskıya, hileye, madrabazlığa ve YSK ile yürütülen yasadışılığa rağmen; yolda gördüğünüz iki kişiden birisi 16 Nisan’da “Hayır” dedi. Yani, toplumun yarısı! Ama hangi yarısı? Türkiye’yi sırtlayan, üreten, katma değerin ezici bölümünü yaratan, eğitimli ve öğretimli olan yüz akı bölümü! Ezcümle; halkın nitelikli bölümü!

Türkiye haritasına bakın; referandumda evet ve hayır veren yerleri inceleyin, yukarıda anlatmaya çalıştığımız gerçeği hemen göreceksiniz. Hatta; “Evet” veren illerimize ayrıntılı olarak göz atın, buralarda bile nitelikli olan bölgeler yine “Hayır” vermiş.  Örneğin; referandumda çoğunlukla “Evet” vermiş olan Karadeniz Bölgesini inceleyelim. Bu bölgenin bile eğitimli ve öğretimli bölümü “Hayır” demiş.

Devlet Eliyle Zorbalık Yapıldı!

Bu, bir tesadüf değil. İşte bu nedenle iktidar; eleştirel akla sahip, bilim egemen kafalı insanı yetiştirmesi gereken eğitim ve öğretim sistemine karşı! İşte bu nedenle, 4+4+4 denen, çağdaş olmayan eğitim ve öğretim sistemi getirildi! Çünkü; çağdaş eğitim alan insanlar biat etmiyor ve sorguluyor.

Çağdaş eğitim-öğretim ve karşılığında kazanılan nitelik; aynı zamanda yalana, kandırılmaya ve istismara karşı da adeta bir bağışıklık sistemidir. Biliyorsunuz; iktidar referandum öncesinde, devlet eliyle “Evet”e yönelik yürüttüğü zorbalık yanında, tüm toplumu ele geçirdiği medya aracılığı ile yalan bombardımanına tabi tuttu. Diğer taraftan da halkın kutsal duygularını gıdıklayarak, kandırmaya çalıştı. Gidilen umreler, giyilen ihramlar ve verilen pozlar, bu kapsamda yapılan icraatlardı.

Kandırılmaya Karşı Bağışıklık Sistemi

Kişinin kandırılmaya karşı bağışıklık sistemini etkileyen diğer bir etmen de asgari ekonomik yeterlilik seviyesine sahip olmak. Yani fakirseniz, cebinizde bugün için sokağa çıkarken 20 TL’niz bile yoksa, geleceğinizden çok ama çok endişeliyseniz, çocuklarınız işsizse; ister istemez iktidarın baskıları yönünde oy kullanıyorsunuz. Bu acı gerçeği, referandum için Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptığım çalışmalar sırasında sıkça gözlemledim.

Bırakınız Türkiye’yi, biraz da yurtdışına ve orada yaşayan halkımızın tercihlerine bakalım. Beyin göçü verdiğimiz, diğer bir ifade ile nitelikli insanlarımızın gittiği coğrafyalara bakıyoruz; “Hayır” çok yüksek. ABD’de, Los Angeles’ta “Hayır” yüzde 93, Chicago’da “Hayır” yüzde 90, Washington’da “Hayır” yüzde 82, İngiltere’de Londra’da “Hayır” yüzde 80, Kanada’da Ottawa’da “Hayır” yüzde 76, Vancouver’de “Hayır” yüzde 80.

“Hayır” ile Nitelik Arasında Doğru Orantı Var!

Şimdi de “Evet”lerin yüksek oldukları yerlere bakalım. Almanya’da Düsseldorf’ta yüzde 70, Essen’de yüzde 75, Hannover’de yüzde 58, Berlin’de ise yüzde 50. Daha fazla rakam vererek kafanızı karıştırmak istemiyorum. Görüleceği gibi; yurtdışında bile nitelikli insan gücümüzün olduğu yerlerde, nitelikle birlikte doğru orantılı olarak, referandumda “Hayır” verilme oranı artıyor.

Şimdi soruyorum; ülkemizi nasıl muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız, çağdaşlaştıracağız, üretim ve rekabet gücümüzü arttırarak zenginleşip, refahımızı tüm ülke geneline yaygınlaştıracağız? Bunun yanıtı, tabii ki nitelikli insan gücümüzle. Hatta; bu nitelikli insan gücümüzü, çağdaş ve nitelikli eğitim-öğretimle büyütmeye ihtiyacımız var!

İktidar Nitelikli İnsan Gücümüze Düşman

İktidar, nitelikli insan gücümüze karşı. Onları, kendine karşı düşman olarak bellemiş. İktidar, kendisine oy vermiyor ve desteklemiyor diye toplumumuzu kamplaştırıyor, bölüyor, nitelikli insan gücümüzü kırdırmaya çalışıyor. Halbuki; bu nitelik ülkemizi bir yerlere taşıyacak, zenginleştirecek ve bundan hepimiz faydalanacağız.

İktidar, her geçen gün ülkemizi daha yaşanmaz kılıyor. Bu yüzden dışarıya beyin göçü oluyor ve nitelikli insan gücümüz yurt dışına gidiyor, giderken de tüm birikimlerini yanında götürüyor. Bu; ülkemiz için telafisi kısa dönemde mümkün olmayan kan kaybı demektir. Bu kafayla uzun dönemde de mümkün değildir. Bunun devamı halinde, diktatörlükle yönetilen bir üçüncü dünya ülkesi oluruz, yoksullaşırız ve sonumuz iyi olmaz!

Ekonomik ve Askeri Değeri Yok Oluyor!

Sevgili okurlar; dünya başka bir yere doğru gidiyor. 21. Yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına doğru yaklaşırken insan, insani olarak değerini korumasına rağmen; artık niteliksiz insanın ekonomik ve askeri değeri yok olmak üzeredir.

Muhtemelen en geç bu yüzyılın sonunda, niteliksiz olan insan gücünün siyasi değerini ve seçmen olarak demokrasiye katılımını da niteliği ve topluma yarattığı katma değerle doğru orantılı olarak sınırlayacaklar.

Saldım Çayıra, Mevlâm Kayıra

Bu gelişim nedeniyledir ki; sanayi devrimi sonrası yükselen emek gücü ve işçi sendikalarının etkinliği çok azalmıştır. Artık, ihtiyaç olan nitelikli, hatta çok nitelikli insan gücüdür. Dünyadaki bu değişimi anlamayan, gelecek nesillerini bu değişime ayak uyduracak şekilde inşa etmeyen ülkeler; bulundukları coğrafyalarda parçalanacaklar, nitelikli toplumlar tarafından sömürülecek ve itilip kakılacaklardır.

Kanada, 10 milyon km² yüz ölçümü ile Türkiye’nin yaklaşık olarak 13 katı büyüklüğünde. Çok zengin doğal kaynaklara sahip, uçsuz bucaksız bir ülke. Ama nüfusu 35 milyon. Türkiye nüfusunun yarısı kadar bile değil. Nüfusa ihtiyacı var! Ama seçerek, nitelikli insan gücünü alıyor ve sınav yapıyor, göçmen kabul etmek için. Suriye’den de seçerek alıyor. Bizim gibi, incelemeden ve seçmeden 4 milyon Suriyeli sığınmacıyı, ülkenin içine “Saldım çayıra, Mevlâm kayıra” yaklaşımı ile doldurmuyor. Kanada’da iktidar böyle bir şey yapsa; Kanadalı değil “Hayır” vermek, kızılcık sopası ile döver!

Son söz olarak şunu belirtmek isterim ki, eğitimli, öğretimli ve nitelikli olmayan çok nüfus, iktidarın söylediğinin ve tavsiye ettiğinin aksine; 21.yüzyılda ülkelerin iç barışı, güvenliği ve istikrarı için tehdittir.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

İktidar Nitelikli İnsanımıza Düşman

türkerReferandum sürecindeki “Evet”e yönelik zorbalığa, arkasında devlet gücü olan faşist baskıya, hileye, madrabazlığa ve YSK ile yürütülen yasadışılığa rağmen; yolda gördüğünüz iki kişiden birisi 16 Nisan’da “Hayır” dedi. Yani, toplumun yarısı! Ama hangi yarısı? Türkiye’yi sırtlayan, üreten, katma değerin ezici bölümünü yaratan, eğitimli ve öğretimli olan yüz akı bölümü! Ezcümle; halkın nitelikli bölümü!

Türkiye haritasına bakın; referandumda evet ve hayır veren yerleri inceleyin, yukarıda anlatmaya çalıştığımız gerçeği hemen göreceksiniz. Hatta; “Evet” veren illerimize ayrıntılı olarak göz atın, buralarda bile nitelikli olan bölgeler yine “Hayır” vermiş.  Örneğin; referandumda çoğunlukla “Evet” vermiş olan Karadeniz Bölgesini inceleyelim. Bu bölgenin bile eğitimli ve öğretimli bölümü “Hayır” demiş.

Devlet Eliyle Zorbalık Yapıldı!

Bu, bir tesadüf değil. İşte bu nedenle iktidar; eleştirel akla sahip, bilim egemen kafalı insanı yetiştirmesi gereken eğitim ve öğretim sistemine karşı! İşte bu nedenle, 4+4+4 denen, çağdaş olmayan eğitim ve öğretim sistemi getirildi! Çünkü; çağdaş eğitim alan insanlar biat etmiyor ve sorguluyor.

Çağdaş eğitim-öğretim ve karşılığında kazanılan nitelik; aynı zamanda yalana, kandırılmaya ve istismara karşı da adeta bir bağışıklık sistemidir. Biliyorsunuz; iktidar referandum öncesinde, devlet eliyle “Evet”e yönelik yürüttüğü zorbalık yanında, tüm toplumu ele geçirdiği medya aracılığı ile yalan bombardımanına tabi tuttu. Diğer taraftan da halkın kutsal duygularını gıdıklayarak, kandırmaya çalıştı. Gidilen umreler, giyilen ihramlar ve verilen pozlar, bu kapsamda yapılan icraatlardı.

Kandırılmaya Karşı Bağışıklık Sistemi

Kişinin kandırılmaya karşı bağışıklık sistemini etkileyen diğer bir etmen de asgari ekonomik yeterlilik seviyesine sahip olmak. Yani fakirseniz, cebinizde bugün için sokağa çıkarken 20 TL’niz bile yoksa, geleceğinizden çok ama çok endişeliyseniz, çocuklarınız işsizse; ister istemez iktidarın baskıları yönünde oy kullanıyorsunuz. Bu acı gerçeği, referandum için Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptığım çalışmalar sırasında sıkça gözlemledim.

Bırakınız Türkiye’yi, biraz da yurtdışına ve orada yaşayan halkımızın tercihlerine bakalım. Beyin göçü verdiğimiz, diğer bir ifade ile nitelikli insanlarımızın gittiği coğrafyalara bakıyoruz; “Hayır” çok yüksek. ABD’de, Los Angeles’ta “Hayır” yüzde 93, Chicago’da “Hayır” yüzde 90, Washington’da “Hayır” yüzde 82, İngiltere’de Londra’da “Hayır” yüzde 80, Kanada’da Ottawa’da “Hayır” yüzde 76, Vancouver’de “Hayır” yüzde 80.

“Hayır” ile Nitelik Arasında Doğru Orantı Var!

Şimdi de “Evet”lerin yüksek oldukları yerlere bakalım. Almanya’da Düsseldorf’ta yüzde 70, Essen’de yüzde 75, Hannover’de yüzde 58, Berlin’de ise yüzde 50. Daha fazla rakam vererek kafanızı karıştırmak istemiyorum. Görüleceği gibi; yurtdışında bile nitelikli insan gücümüzün olduğu yerlerde, nitelikle birlikte doğru orantılı olarak, referandumda “Hayır” verilme oranı artıyor.

Şimdi soruyorum; ülkemizi nasıl muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız, çağdaşlaştıracağız, üretim ve rekabet gücümüzü arttırarak zenginleşip, refahımızı tüm ülke geneline yaygınlaştıracağız? Bunun yanıtı, tabii ki nitelikli insan gücümüzle. Hatta; bu nitelikli insan gücümüzü, çağdaş ve nitelikli eğitim-öğretimle büyütmeye ihtiyacımız var!

İktidar Nitelikli İnsan Gücümüze Düşman

İktidar, nitelikli insan gücümüze karşı. Onları, kendine karşı düşman olarak bellemiş. İktidar, kendisine oy vermiyor ve desteklemiyor diye toplumumuzu kamplaştırıyor, bölüyor, nitelikli insan gücümüzü kırdırmaya çalışıyor. Halbuki; bu nitelik ülkemizi bir yerlere taşıyacak, zenginleştirecek ve bundan hepimiz faydalanacağız.

İktidar, her geçen gün ülkemizi daha yaşanmaz kılıyor. Bu yüzden dışarıya beyin göçü oluyor ve nitelikli insan gücümüz yurt dışına gidiyor, giderken de tüm birikimlerini yanında götürüyor. Bu; ülkemiz için telafisi kısa dönemde mümkün olmayan kan kaybı demektir. Bu kafayla uzun dönemde de mümkün değildir. Bunun devamı halinde, diktatörlükle yönetilen bir üçüncü dünya ülkesi oluruz, yoksullaşırız ve sonumuz iyi olmaz!

Ekonomik ve Askeri Değeri Yok Oluyor!

Sevgili okurlar; dünya başka bir yere doğru gidiyor. 21. Yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına doğru yaklaşırken insan, insani olarak değerini korumasına rağmen; artık niteliksiz insanın ekonomik ve askeri değeri yok olmak üzeredir.

Muhtemelen en geç bu yüzyılın sonunda, niteliksiz olan insan gücünün siyasi değerini ve seçmen olarak demokrasiye katılımını da niteliği ve topluma yarattığı katma değerle doğru orantılı olarak sınırlayacaklar.

Saldım Çayıra, Mevlâm Kayıra

Bu gelişim nedeniyledir ki; sanayi devrimi sonrası yükselen emek gücü ve işçi sendikalarının etkinliği çok azalmıştır. Artık, ihtiyaç olan nitelikli, hatta çok nitelikli insan gücüdür. Dünyadaki bu değişimi anlamayan, gelecek nesillerini bu değişime ayak uyduracak şekilde inşa etmeyen ülkeler; bulundukları coğrafyalarda parçalanacaklar, nitelikli toplumlar tarafından sömürülecek ve itilip kakılacaklardır.

Kanada, 10 milyon km² yüz ölçümü ile Türkiye’nin yaklaşık olarak 13 katı büyüklüğünde. Çok zengin doğal kaynaklara sahip, uçsuz bucaksız bir ülke. Ama nüfusu 35 milyon. Türkiye nüfusunun yarısı kadar bile değil. Nüfusa ihtiyacı var! Ama seçerek, nitelikli insan gücünü alıyor ve sınav yapıyor, göçmen kabul etmek için. Suriye’den de seçerek alıyor. Bizim gibi, incelemeden ve seçmeden 4 milyon Suriyeli sığınmacıyı, ülkenin içine “Saldım çayıra, Mevlâm kayıra” yaklaşımı ile doldurmuyor. Kanada’da iktidar böyle bir şey yapsa; Kanadalı değil “Hayır” vermek, kızılcık sopası ile döver!

Son söz olarak şunu belirtmek isterim ki, eğitimli, öğretimli ve nitelikli olmayan çok nüfus, iktidarın söylediğinin ve tavsiye ettiğinin aksine; 21.yüzyılda ülkelerin iç barışı, güvenliği ve istikrarı için tehdittir.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER