Geçen gün iktidarın yalan makinesi haline gelmiş merkez akım medyanın bir gazetesinde; “Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın envanterine 2021’de girmesi planlanan Türkiye’nin ilk uçak gemisi TCG Anadolu projesi için İspanya Deniz Kuvvetleri ile işbirliğine ilişkin mutabakat muhtırası Meclis Dışişleri Komisyonu’nda kabul edildi” şeklinde bir haber çıktı.
Bu haberi okuyan sıradan bir vatandaşımız veya bir köylümüz; “Şükürler olsun bu iktidar sayesinde ülkemiz uçak gemisi bile yapıyor, inşallah yakında küffara ve Haçlıya haddini de bildireceğiz” diye düşünür. Yine düşünür ki; “Cumhurbaşkanımız Erdoğan Ey Amerika, Ey Avrupa, Ey Rusya derken boşuna demiyor ve tüm dünyaya boşuna meydan okumuyor”
UÇAK GEMİSİ DEĞİL, ÇIKARMA GEMİSİ
Esasında uçak gemisi olayı, iktidarın iç kamuoyuna yönelik yalan bombardımanının atışlarından biridir ve külliyen yalandır. Evet, tüm dünyada tek adam rejimleri böyle yalanlar ve yanlış algılar üzerine oluşturulur ama hepsinin ortak yazgısı; kan, kin, gözyaşı, savaş ve yıkımdır.
TCG Anadolu uçak gemisi değil, bir LPD’dir. İngilizce Landing Platform Dock’un kısaltması olan LPD’nin Türkçesi ise; Havuzlu Çıkarma Gemisi’dir. Yani, 2021’de envantere girecek olan TCG Anadolu, bir çıkarma gemisidir.
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ
Havuzlu Çıkarma Gemisinin ana fonksiyonları; denizde bir noktadan diğer noktaya belli bir savaş gücünün aktarılması ve amfibi harekattır. Geminin uçuş güvertesinin olması, uçak gemisi olduğu anlamına gelmez. Uçak gemisine göre çok çok kısıtlı imkanlara sahiptir. Havuzlu denmesinin sebebi; amfibi hücumda kullanılacak küçük çıkarma gemilerini içindeki havuzda saklama imkanıdır.
TCG Anadolu’nun çıplak maliyeti; yaklaşık 650 milyon avro. Gemiye takılacak silahlar, sistemler, taşıyacağı küçük çıkarma gemileri ve üzerinde bulunduracağı helikopterler, bu maliyete dahil değil. Hiç düşündünüz mü; bir uçak gemisinin maliyeti ne kadardır ve Türkiye böyle bir gemiye sahip olabilir ve idame ettirebilir mi?
15 TANE OSMAN GAZİ EDER
Dünya denizlerinde çokça faaliyet gösteren, bu arada bizim sularımıza da gelen Amerikan uçak gemilerinin bir tanesinin yaklaşık fiyatı; 15 milyar dolardır. Buna idame masrafları dahil değil.
Sınıfında dünyanın dördüncü köprüsü olan Osman Gazi Köprüsü’nün maliyeti yaklaşık 1 milyar dolara çıktı. Yani; bir uçak gemisinin parası ile 15 tane Osmangazi Köprüsü yapılır. Demek istiyoruz ki; Türkiye’nin tüm MSB bütçesi ile bile bir uçak gemisi yapılamaz ve idame edilemez. İflas ederiz.
İHALEYİ GERÇEKTE MİLLİ TASARIM KAZANMIŞTI
Gelelim TCG Anadolu’nun ihale sürecinde döndürülen dolaplara, düzenbazlıklara ve gayri millici tutumların tekrar hatırlatılmasına;
Başında Başbakan Erdoğan’ın bulunduğu Savunma Sanayi İcra Komitesi, 26 Aralık 2013 tarihinde teklif değerlendirme çalışmalarının tamamladığını, Havuzlu Çıkarma Gemisi Projesi kapsamında Sedef Gemi İnşaatı A.Ş. ile görüşmelere başlanmasını istemişti.
Esasında LPD ihalesine; RMK Marine, SEDEF ve DESAN olmak üzere, üç tersane girdi. RMK’nın önerdiği LPD, yüzde yüz milli bir tasarımdı. Bu tasarımda çalışan Türk mühendislerinin büyük kısmı, MİLGEM (Milli Gemi) projesinde çalışmış olan emekli deniz subaylarıydı.
MİLLİ DEĞİL, GAYRİ MİLLİ SEÇİLDİ
İhaleyi kazandığı açıklanan Sedef Tersanesi, projeye İspanyol Navantia Tersanesi ile ortak girdi ve inşa edeceği İspanyol Juan Carlos sınıfı LPD inşa süresince mühendislik hizmetleri de İspanyollar tarafından verilecek. Yani; İspanyol gemisinin birebir aynısı yapılacak, civatasına kadar!
Bu arada; İspanyol Navantia Tersanesi’nin büyük bir mali sıkıntı çektiğini, kapanmak üzere olduğunu, bu proje ile şimdilik kurtulduğunu, İspanyol basınında öğrendik.
İhale sırasında en düşük teklif, Koç Şirketler Grubu’na ait RMK tarafından verilmişti. Ancak; fiyat teklifleri verildikten sonra iki defa indirim yapılarak fiyat teklifi istenmiş, fakat RMK fiyat teklifini hiç değiştirmemişti. Amaç ihaleyi kazanandan bir şekilde alıp, yandaşa vermekti!
İHALE YANDAŞA VERİLDİ
İhalenin verildiği Sedef Tersanesi’nin Metin Kalkavan’a ait olduğu, mali sıkıntı içinde olduğu ve personel maaşlarını ödeyemediği, iflas aşamasında olduğu, sektörden aldığımız duyumlar arasındaydı. Sanırım, ihale alındıktan sonra durum düzeltilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın vizyonu; ülkemizin stratejik savunma ve güvenlik ihtiyaçlarına, teknolojik gelişmeler doğrultusunda özgün yurt içi çözümler sunan, uluslararası pazara entegre ve rekabetçi bir savunma sanayine yön veren uzman tedarik kurumu olmaktır.
Vizyon böyle iken, RMK Tersanesi’nin tamamı milli olan LPD dizaynı, ihalede ayak oyunları ile yarışma dışında bırakılmıştır. LPD ihalesinde yapılan tercih; tarafsız ve ülkemizin çıkarına olan seçenek değildir. Çok iyi biliyoruz ki; bu Erdoğan’ın seçimidir ve gayri millidir!
Hüseyin Hakkı Kahveci’nin “Uğur Mumcu’dan Sonra Rabıta, Türkiye’ye Kurulan Tuzak, Suriye’de Ölüm Fetvası” adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.