Geçen hafta İsrail, İran’ın Suriye’deki üssünü vurdu. Ortadoğu çok önemli gelişmelere gebe! Yakında bölge Türkiye dahil ateş topuna dönebilir ama Türkiye’deki iktidar hem meselenin ayırdında değil hem de can derdine düşmüş durumda. Ülkemizin durumu ile uğraşacak, güvenliğimizle ilgili olarak bölgeye ve gelişmelere dikkatini teksif edecek ne gücü ne enerjisi ne de niteliği var!
İsrail, Lübnan hava sahasını kullanarak, İran’ın başkent Şam’a 13 km mesafedeki El Kisva’daki üssünü vuruyor, Şam ve çevresinde patlamalar duyuluyor ve bölgenin uzunca bir süre elektriği kesiliyor. Hatırlarsanız; İsrail Başbakanı Netanyahu kısa bir süre önce, İran’ın Suriye’de kalıcı askeri varlığı için “İsrail bunun olmasına izin vermeyecektir” demişti. İşte bunun gereğini yapıyorlar ve yapacaklar.
TÜRKİYE’DEKİ İKTİDAR SUÇ ORTAĞIYDI
İsrail, güvenliği ile ilgili olarak yaşamsal olduğunu değerlendirdiği bu tür saldırıları, Suriye dahil çevresindeki Arap ülkelerine hep yaptı ve yapıyor. Bu konuda geçmişten verilecek örnek çok!
6 Eylül 2007’de, 8 F-16 savaş uçağı İsrail’den kalkar, Akdeniz üzerinde kuzeye doğru uçar, İskenderun Hava Radarı kontrolünde Türkiye topraklarına girerek doğuya dönerler, yaklaşık Viranşehir üzerinden güneye, Suriye hava sahasına girerler ve kısa bir süre sonra Deyrizor kentinin kuzeyinde bulunan El Kibar’daki santrali bombalarlar. Saldırıdan sonra F-16’lar İsrail’e dönerken, geldikleri yolu kullanırlar ve Türkiye’nin kendilerine suç ortaklığı yaptığını belgelemek için yedek yakıt tanklarını Akdeniz’e atabilme imkanı varken, Hatay’a bırakırlar.
GERÇEKTEN HERKES SESSİZ KALDI
Operasyon 30 dakika sürer. Allah’tan nükleer santral henüz bitmemiş ve işletmeye açılmamıştı. Yoksa 2011’de, Japonya’da deprem ve tsunami sonrası yaşanan Fukuşima benzeri bir felaketle karşı karşıya kalabilirdik. Gerçi bu durum İsrail’in umurunda değildi! Halbuki Nükleer Silahları Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı (Non-Proliferation Treaty) imzalamış olan Suriye’nin, nükleer enerji üretmeye hakkı vardı!
Yabancı basında yazılanlara göre; saldırıdan sonra İsrail Başbakanı Ehud Olmert Erdoğan’ı arar, olayı anlatır ve ondan “Başka bir nükleer santrale izin vermeyeceklerini, ancak yeni bir saldırı planlamadıklarını, Suriye sessiz kalırsa İsrail’in de sessiz kalacağını Beşar Esad’a söylemesini ister. Gerçekten, olaydan sonra herkes sessiz kalır.
RUSYA BİR AÇIKLAMA YAPMALI
İsrail, Mart 2011’de başlayan, bu yıl içinde epey gaz kesse de hala devam eden vekalet savaşı sırasında çok sayıda hava saldırısı yaptı Suriye’ye. Ama hiçbir kayıp vermedi, hasar almadı. Yine bu yıl içinde, geçtiğimiz Nisan’da Doğu Akdeniz’de bulunan USS Porter ve USS Ross adlı Amerikan harp gemilerinden Suriye’de bulunan Şaryat Hava Üssü’ne 59 Tomahawk atıldı ama Suriye hava savunma sistemi reaksiyon bile vermedi veya veremedi.
Suriye’nin hava savunma sistemini Ruslar kurdu. Suriye’deki vekalet savaşı devam ederken, geçtiğimiz yıllarda bu hava savunma sistemi içindeki hava erken ihbar ve izleme radarlarını, kontrol sistemlerini modernize ettiler ve sistem mimarisi içine S-300 ve S-400’leri entegre ettiler. Ama bugüne kadar İsrail’e bir uçak kaybı bile verdiremediler. Sanırım bu konu, etraflıca incelemeye ve Rusya tarafından açıklamaya değer!
KASIRGA ÖNCESİ SESSİZLİK
Suriye’deki vekalet savaşının hız kesmesi, bölgede işlerin durulduğu anlamına gelmiyor. Aksine, Türkiye dahil tüm bölgeyi etkileyecek bir kasırga öncesi sessizlik olduğunu bilesiniz.
Artık sorun Beşar Esad değil, İran ve onun bölgede artan etkinliğidir. İran’ın bu etkinliği, İsrail ve Suudi Arabistan için yaşamsal tehdit olarak değerlendirilmektedir. Bu iki ülkenin güvenliği ve tehdit algılamaları ABD’yi çok yakından ilgilendirdiğinden, yeni durum ABD açısından da kabul edilemez bulunmaktadır.
Bunun nedeni ise; Suriye işi sekteye uğrayınca, zaten Irak’a müdahale nedeniyle buradaki Şiiler üzerinden güçlenen, Basra Körfezi’ndeki etkinliğini arttıran, Yemen’e kadar sarkan, Suudi Arabistan ve Körfez’deki emirliklerde yaşayan Şiiler için cazibe merkezi olan İran’ın, Suriye ve Lübnan’daki Hizbullah üzerinden Akdeniz’e kadar erişen ve Hamas nedeniyle Gazze’de İsrail’in içine kadar kesintisiz uzanan bir etkinliğe ulaşmasıdır.
BUHARLAŞMADILAR YA
Suriye’de ve Irak’ta IŞİD bitirilme noktasına getirildi ama ruh hastası militanları ve savaşçıları buharlaşıp yok olmadı! Sadece küçük bir bölümü ülkelerine döndü veya öldürüldü. Çoğunluğu yine bölgede saklanmış, yeni görevlerini bekliyorlar.
Şimdi hedef; Lübnan ve Hizbullah! Buradan başlatılacak yangınla, Suriye’ye ikinci bir hamle daha yapmayı planlıyorlar. Bu sefer, Türkiye dahil daha geniş bir alanı istikrarsızlaştırmaya ve yangın yerine çevirmeye çalışacaklar. Suudi Arabistan’daki saray darbeleri, Lübnan Başbakanı Hariri’nin Suudi Arabistan’da gözetim altına alınması ve istifası, daha sonra göreve dönmesinin Türkiye dahil bölgede estirilecek kasırganın hazırlıkları kapsamında olduğu bilinmelidir.
Türker Ertürk