Atatürk tarafından ortaya atılan ve anayasamızda da bulunan 6 ok nedir?
CHP’nin parti programında da yer alan altı ok, Atatürkçülüğün devrimlerini sembolize ettiği ve bu sembollerin Cumhuriyet için gerekli olduğu birçok kez tekrarlanan bir gerçektir. İlkokuldan beri öğretilen ancak çoğu kişinin ne yazık ki ezberleyip unuttuğu bu yaklaşımları kısaca hatırlayalım…
Cumhuriyetçilik:
Halkın kendi kendine yönetmesi olarak tanımlayabileceğimiz Cumhuriyet yönetimini savunan ilkedir. Bu ilke aslında tek başına yeterli olmamaktadır. Dünyada adı cumhuriyet olup, Atatürkçülükten oldukça uzak ideolojilerde vardır. (İran İslam Cumhuriyeti gibi…) Bu açıdan Cumhuriyetçilik, halkın yönetime katılması ancak bunu yaparken ilerici bir bakış açısını savunması, demek daha doğru olacaktır. Cumhuriyetçilik sadece seçim zamanlarında oy vermekle aynı anlama gelmemelidir. Kişiler gerekli anlarda düşüncelerini özgürce ifade etmeli, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yönetime katılmaları gerekir. Seçimle iş başına gelenler yönetici değil, temsilci bilincine sahip olmadıkça bu ok amacına ulaşamayacaktır.
Milliyetçilik (Ulusçuluk):
Milliyetçilik veya diğer adıyla Ulusçuluk, ırkçılığa dayanmayan bir milliyetçiliği savunur. Atatürk milliyetçiliği denilebilen bu ilke, “kendini Türk hisseden herkesin Türk olduğu” tezi üzerinde durur. “Ne mutlu Türk doğana değil Ne mutlu Türküm diyene” bu oku en iyi anlatan cümledir. Irksal olarak herhangi bir toplumun üstünlüğünü reddeder. Buradaki amaç ülkenin sevilmesi ve onun için birlik olunmasıdır. Milli bir devlet emperyalizme karşı duran en önemli şeyidir. Bunun başarılı olması için tam bağımsızlık şarttır.
Halkçılık:
Tüm halkın eşit olması üzerine şekillenir. Sınıf, zenginlik, eğitim ve görev farklılıkları kimseye bir ayrıcalık tanımadığı gibi bir zararda yaratmaz. Halkı oluşturan her birey eşit birer yurttaştır. Sosyal devlet ilkesiyle özdeş olan bu okun başarıyla uygulanması toplumdaki kadın erkek eşitsizliğinin de önüne geçecektir. Ayrıca, parası olmayanın okuyamaması ve sağlık hizmetlerinde faydalanamaması kabul edilemez. Ancak ne yazık ki bu kural yeterince uygulanamamaktadır.
Laiklik:
Klasik tanımıyla dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Daha geniş anlamda, hiç bir dini görüşün ön plana çıkartılmaması, bu sayede de o dine bağlı olmayan kişilerin mağdur duruma düşmemesidir. Kişiler dini tercihlerini yapmakla özgürdür. Kimse dinini açıklamak zorunda olmadığı gibi bir dinin kurallarını yerine getirmemekte özgürdür. Laikliğin olmadığı bir toplumda baskı artacak kişiler “inanmasalar bile” inanıyormuş gibi yapmak zorunda kalacaklardır.
Devletçilik:
Devletçilik, özel sektörü dışlamadan devletin ekonomiye olan müdahalesidir. Özel sektörün tamamen özgür olduğu kapitalist sistemlerde kar getirmeye konulara yatırım yapılmaz. Böyle durumlarda toplumsal çıkarlar sağlanamaz. Devlet bu gibi durumların önüne geçmek için gerekli yatırımları kendisi yapar. Ulaşımın zor olduğu bir köye okul inşa eder, yoksul bir kesmin bulunduğu semtte okul kurar. Devlet, sosyal devlet politikasını uygulamakla sorumludur. Bu ilke ekonomik krizler sırasında düzenleyici bir görev teşkil eder.
Devrimcilik (İnkılapçılık):
Devrimcilik veya diğer adıyla inkılapçılık, ülkedeki ilerlemenin sürekli olması gerektiği ifade eder. Devletler ne kadar mükemmel bir şekilde kurulursa kurulsun zaman içinde hantallaşır. Sürekli aynı kalıplara sahip kurumlarda bürokrasi artar ve toplumsal çıkarlar zedelenir. Devrimciliğe göre, temel değerlere sahip çıkmak koşuluyla yenilikler sürekli olmalıdır. Çağdaşlık ve ileriye doğru atılımlar bir toplum için olmazsa olmaz koşullardandır.
Bu semboller 1927 yılında Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklikten oluşmaktaydı. 1931 yılında ise buna Devletçilik ve Devimcilik maddeleri eklenmiştir.