Bir çağ dönüşümü arifesindeyiz..
Doğru ile yanlış, gerçek ile yalanın içiçe geçtiği bir yüzyılın devamını yaşıyoruz.
Digital ve Global dayatmaların getirdiği çelişkiler içinden çıkılamaz bir halde.
Toplumların hem kendi içlerinde ve hem de birbirleriyle kutuplaşmalarının etkileri tüm insanlığı ve dünya barışını tehdit eder boyutlara ulaşmış vaziyette.
ABD’deki yeni Başkanlık döneminin ortaya koyduğu ve hiç hesapta olmayan belirsizlikler Avrupa’yı derinden sarsmakta.
Keza Büyük Britanya Krallığı’nın AB’den ayrılma kararı ve Fransa, Avusturya, Hollanda Macaristan ve hatta Almanya’da artan ırkçılık taraftarlığı, hem AB’deki çözülmenin, hem de Globalizmin sona ermekte olduğunun belirgin işaretleri.
Nükleer silahlanmanın ulaştığı boyutlar ise korkunç..
Ortadoğu ve Afrika’daki yeraltı zenginliklerinin paylaşımı kavgalarının dünyayı nerelere sürükleyeceği henüz meçhul..
Buna paralel olarak etnik ve mezhepsel aidiyetlerin alet edilip, baskıların giderek arttığı ve toplumsal patlamaların kontrolden çıkması muhtemel bir Türkiye’nin de bu girdabın içine düşmesi tehlikeli bir olasılıktır..
Diğer yandan; Ülkemizde siyasi istikrarsızlığın ve kendisini artarak hissettiren ekonomik kriz ile birlikte bir kaos ortamının doğması ve buna mukabil daha da radikal politikaların oluşması ve hatta teokratik rejim uygulamalarının hayata geçirilmesi bir diğer real tehlikedir.
Türkiye üzerinde emelleri olan emperyal dış güçlerin TSK’nın zayıflatılmış halinden de cesaret alarak ve mevcut istikrarsız ortamdan istifade etmek isteyerek, bazı gerekçeler yaratıp ülkemize karşı askeri saldırılara dahi girişmeleri mümkün olabilir.
DÜNYADAKİ VE ÜLKEMİZDEKİ BÜTÜN BU ÜRKÜTÜCÜ TABLO KARŞISINDA MİLLET OLARAK UYANIK DURMAK, PARLAMENTER VE LAİK CUMHURİYETİ, ONUN TEMEL İRADESİNİ VE TAM BAĞIMSIZLIK İLKESİNİ SAVUNMAK
HEPİMİZ İÇİN BİRİNCİL GÖREV OLMALIDIR..
Son söz:
“DEMOKRASİDE UYUYANLAR,
DİKTATÖRLÜKTE UYANIRLAR..”