Bir arkadaşımın şu alıntı ifadeleri çok doğru tespitler;
„Adam “Katar ile tek millet, iki devlet olduk” dedi..
Şakası bile olmaz diye düşünürdüm..
Ama Sakalları içinde gizlenmiş yüzünde mutlu bir gülümse vardı sanki..
Ürkütücü bir alışveriş var!
Umursamadan veriliyor stratejik nitelikteki kurumlar, tarım arazileri, fabrikalar…
Geçmişe gitti aklım!
Eskiden Ürününü Mahsülünü satan masum müslüman köylüler İstanbul’a gelir, sattığı ürünün parasını harcardı…
Çok acıdır ki, daha Sirkeci Tren garına adım attıklarında aldatılır, Üçkağıtçıların kurdukları tuzağa düşerlerdi.
Beş para etmez bir kol saatine sözde Yahudi rolündeki alıcı Beşbin Lira verir,
fakat satıcı “Yahudiye satmam ancak bir Müslüman’a satabilirim derdi.
Müslüman dediği de trenden daha yeni inmiş “elhamdüllah müslümanım” diyen masum bir köylüydü tabii…
Nitekim bu saf dindar, “İstanbul’un taşı toprağı altınmış” der ve satıcı din kardeşine inanıp, o saati satın alırdı..
Tabi parayı alan Satıcı ve Yahudi rolündeki kişi de anında toz olurlardı..
İşte Müslümanlıkla aldatıp, soyup soğana çevirmek o zamanlar böyle böyle başladı..
Katar ile tek Millet olduk deyince o sahnelere gitti aklım.
Bu gün, Sakarya’daki koskoca Tank ve Silah Fabrikasının ne olduğunu kimse bilmiyor…
Sattık mı…? Aldık mı..? Millet fabrikası, millet bahçesi, millet kütüphaneleri…
Üstüne üstlük bu “Yeni Millet” kavramı, beni çok düşündürüyor…
Halbuki Millet;
“Aynı topraklar üzerinde yaşayan, tarih, duygu birliği içinde, gelenek ve görenek bütünlüğünde olan İnsan topluluğu” demektir…”
Tamamına katılmamak mümkün mü..?