2011 ve 2012 senelerinde, Kurucusu ve halen Kontrol Kurulu Sözcüsü olduğum TGH (Hamburg Türk Toplumu) içinde geçen çalkaltılı dönem, gerçekleştirilen Tüzük değişiklikleri ve yeni bir yönetimin oluşturulmasıyla
son bulmuş, iflasın eşiğine getirilmiş ve bir kaos içine sürüklenmiş haldeki bu Kurum, başta Başkan Nebahat Güçlü ve diğer yöneticilerin özverili çalışmalarıyla yeniden rayına oturtulmuştur.
İşte tam da bu aşamada Başkan Güçlü’nün Yeşiller Partisinden Hamburg Eyalet Parlementosu Üyeliğine adaylığını koyması ve aşırı milliyetçi olduğu ifade edilen bir Derneğin toplantısına katılması sebebiyle TGH Yönetiminden bazı arkadaşların istifaları gündeme gelmiş bulunmaktadır.
İstifa eden arkadaşlar sahip oldukları prensip ve ilkeleri açısından haklı olabilirler.Saygıyla karşılanması gerekir. Ayrıca eski yönetimdeki üyelerin o zamanki yapılan usulsüzlük ve sorumsuzluklara rağmen ilkesiz tavırlarıyla karşılaştırıldığında, son
derecede onurlu ve haysiyetli bir davranış olarak da nitelenebilir.
Buna rağmen meseleye soğuk kanlı yaklaşılmasında yarar vardır;
Bi defa Nebahat Güçlü’nün aşırı milliyetçi veya sağ görüşlü bir kişilik olduğunu söylemek için insanın aklını kaçırmış olması gerekir. O halde TGH açısından bakıldığında sorun nerden kaynaklanmaktadır? Hem Yeşiller Partisi ve hem de TGH içinde tepki gösterenlerin şikayetleri, kendisinin oy almak uğruna aşırı sağda görülen bir Derneğin toplantısına katılmış ve o çevrelere yönelik seçim çalışması yürütmüş olması üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Evet, etik olarak bakıldığında bu bir hata olarak telakki edilebilir. Nitekim istifa eden yönetim kurulu üyesi arkadaşların da bunu böyle değerlendirdikleri anlaşılmaktadır.
Yeşiller Partisinde ihraç işleminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilemem. Gerçek olan şudur ki; sağ vaya dinci denilen kesimden Türkiye kökenli insanlarımızın burada Yeşillere veya SPD’ye oy verdikleri bilinmektedir. Seçimler öncesi veya sonrasında bu Partilerden hiçbirisinin de “biz bu oyları istemeyiz” dediğini duymadık.
Peki, “aşırı sağcı” bu Gurubun toplantısına katılan Nebahat Güçlü orada ne demiştir? “Kardeşim Yeşiller Partisinin Programı budur, gelin bu Program için bize oy verin” mi demiştir? Yoksa “bize oy verirseniz Yeşiller Partisi olarak aşırı sağ Politikalar güdüp, sizin istediklerinizi gerçekleştireceğiz” mi demiştir..? Herhalde birinci verziyonu ifade etmiş olmalı ki, bu hususta bir eleştiri yapılamamaktadır.
Peki bu “aşırı sağcı milliyetçi” denilen insanları demokratik haklarını kullanmaya ve seçimlerde demokrat bir partiye ve adaylarına oy vermeye davet etmek çok mu kötü bir davranıştır? Hem madem ki bu bahsedilen Dernek ve üyeleri bu derecede aşırı sağcı ve aşırı Milliyetçiler ise, niçin Demokrat bir Partinin adayını davet edip dinliyorlar? Mesela Alman aşırı Milliyetçi bir Derneğin Toplantısına Yeşillerden bir aday davet edilip de, “gel bize yeşillerin Parti Politikalarını bi anlat bakalım” denilir mi..? Böyle bir şey mümkün olabilir mi?
Almanların “die Kirche im Dorf lassen” diye güzel bir lafı vardır. Şimdi bu meselede de keskin sirke olup küpümüze zarar vermeye ve kimsenin gazına gelmemize gerek yoktur. Mevcut TGH Yönetiminin faaliyet Dönemi zaten sona yaklaşmakta
ve Nisan ayında olağan Genel Kurul’un toplanması gerekmektedir.
Herkesin sorumluluk bilinci içerisinde hareket etme yükümlülüğü vardır. Hiçbirimiz TGH’ya zarar verme lüksüne sahip değiliz. O halde biran önce oturulup konuşulmalı ve en demokratik yol ne ise, o yol takip edilerek Genel Kurula gidilmek için gerekli çalışmalara başlanmalıdır.