11.6 C
Hamburg
Salı, Haziran 11, 2024

MONTRÖ SÖZLEŞMESİ VE AMİRALLERİN BİLDİRİSİ

„103 emekli amiral, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “Bir Cumhurbaşkanı Montrö’yü feshedebilir mi?” sorusuna “Teknik olarak evet” yanıtını vermesi ve Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı’nın gittiği bir tarikat evinde sarık ve cüppe ile fotoğraflarının ortaya çıkması üzerine başlayan Montrö Sözleşmesi tartışmalarıyla ilgili bir bildiri yayımlamışlar.“

Bu bildiriye hükümet ve saray bekçisi tarafından ağır eleştiriler gelmiş, neden?

Emekli amiraller diyor ki, “Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir.

Bu bildiriyi darbe çağısı olarak anlamak, ancak gündem değiştirmek ve maduriyet edebiyatını gündemde tutmakdan başka birşey değildir. Eğer, bu ülkenin varlığını güvence eden sözleşmeleri tartışmaya açanlar değilde, sözleşmeleri savunanlar darbeci olarak algılanıyorsa, bunda bir art niyet vardır.

Bu ülkede kendilerini milliyetçi ve ülkücü olarak tanımlıyan, fakat kafatasçı olmayanların konuşma zamanı gelmedimi? Devlet Bahçeli, söz konusu bildiri yayınlayan ve sözleşmelerin tartışmaya açılmasına karşı çıkan amirallerin rütbelerinin sökülmesini ve maaşlarının kesilmesini talep etmesi, gerçekten bir zeka kayıbının ürünü olsa gerek.

Şerefli Türk Ordusu`nun bir amirali resmi rütbesi ile, sözde tarikat merkezine gidiyor, o namuslu elbisenin üzerine Ortaçağ karanlığını simgeleyen giysileri giyiyorsa, bu şahsı eleştirmek her namuslu ve ülkesini seven her Türk vatandaşının asli görevidir.

Bir zamanlar Türk Deniz Kuvetleri`nin Atatürk ve onun ilkelerine bağlı amirallerine kumpas düzenlendiğinde, Bahçeli`nin o günkü beyanları ile bugün ki beyanı arasında ki farkı anlamak mümkün değildir. Bu bildiriyi yayınlayan, Atatürk Cumhuriyeti ve ülkenin bütünlüğünü savunan, ordunun irticacı ve tarikatcılara teslimiyetine karşı çıkanları selamlıyacağı yerde, onları hain olarak göstermek neden?

Yayınlanan bildiriyi bir darbe çağrısı olarak nitelendirenler ve 27 Nisan e-muhturası ile kıyaslayarak, bundan bir  maduriyet edebiyatı yapmak doğru değildir. Türkiye Cumhuriyeti`nin her vatandaşının, ülkenin içinde bulunduğu ve geleceği için görüş bildirme hakkı ve hukuki vardır ve bu asli bir görevdir.

Burada üzücü olan, ülkenin bütünlüğünü, yani Montrö ve Lozan`ı tartışmaya açanlara karşı soruşturma açmıyanlar, bu sözleşmeleri savunanlara karşı soruşturma açmış olmalarıdır.

Allah aşkına, Türkiye Cumhuriyeti`nin bağımsızlığını ve ülke bütünlüğünü savunmak, ne zamandan beri suç unsuru oldu?

Allah aşkına, irticaya, tarikatlara, cemaatlere ve Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarına karşı bildiri yayınlamak ve uyarılarda bulunmak, bu ülkede ne zamandan beri suç unsuru oldu?

Devlet Bahçeli, 2017 öncesinde AKP Genel Başkanı Erdoğan için ağıza alınmıyacak kelimeleri nasıl pervazsızca kullandıysa, bu günde tek adam iktidarını eleştiren herkese aynı sözlerle saldırıyor ve hakaret ediyor.

Bu bildiriden maduriyet çıkmaz. Saray sözcüleri ve Saray bekçisi, gerçeklerin söylenmesinden bir darbe çağrısı arayarak, ülkenin gerçek sorunlarının üzerini örtmeye çalışmasınlar.

Montrö ve Lozan Sözleşmelerini tartışmaya açmak suçtur. Söz konusu sözleşmeleri savunmak ve sahip çıkmak ise her vatandaşın asli görevidir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

MONTRÖ SÖZLEŞMESİ VE AMİRALLERİN BİLDİRİSİ

„103 emekli amiral, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “Bir Cumhurbaşkanı Montrö’yü feshedebilir mi?” sorusuna “Teknik olarak evet” yanıtını vermesi ve Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı’nın gittiği bir tarikat evinde sarık ve cüppe ile fotoğraflarının ortaya çıkması üzerine başlayan Montrö Sözleşmesi tartışmalarıyla ilgili bir bildiri yayımlamışlar.“

Bu bildiriye hükümet ve saray bekçisi tarafından ağır eleştiriler gelmiş, neden?

Emekli amiraller diyor ki, “Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir.

Bu bildiriyi darbe çağısı olarak anlamak, ancak gündem değiştirmek ve maduriyet edebiyatını gündemde tutmakdan başka birşey değildir. Eğer, bu ülkenin varlığını güvence eden sözleşmeleri tartışmaya açanlar değilde, sözleşmeleri savunanlar darbeci olarak algılanıyorsa, bunda bir art niyet vardır.

Bu ülkede kendilerini milliyetçi ve ülkücü olarak tanımlıyan, fakat kafatasçı olmayanların konuşma zamanı gelmedimi? Devlet Bahçeli, söz konusu bildiri yayınlayan ve sözleşmelerin tartışmaya açılmasına karşı çıkan amirallerin rütbelerinin sökülmesini ve maaşlarının kesilmesini talep etmesi, gerçekten bir zeka kayıbının ürünü olsa gerek.

Şerefli Türk Ordusu`nun bir amirali resmi rütbesi ile, sözde tarikat merkezine gidiyor, o namuslu elbisenin üzerine Ortaçağ karanlığını simgeleyen giysileri giyiyorsa, bu şahsı eleştirmek her namuslu ve ülkesini seven her Türk vatandaşının asli görevidir.

Bir zamanlar Türk Deniz Kuvetleri`nin Atatürk ve onun ilkelerine bağlı amirallerine kumpas düzenlendiğinde, Bahçeli`nin o günkü beyanları ile bugün ki beyanı arasında ki farkı anlamak mümkün değildir. Bu bildiriyi yayınlayan, Atatürk Cumhuriyeti ve ülkenin bütünlüğünü savunan, ordunun irticacı ve tarikatcılara teslimiyetine karşı çıkanları selamlıyacağı yerde, onları hain olarak göstermek neden?

Yayınlanan bildiriyi bir darbe çağrısı olarak nitelendirenler ve 27 Nisan e-muhturası ile kıyaslayarak, bundan bir  maduriyet edebiyatı yapmak doğru değildir. Türkiye Cumhuriyeti`nin her vatandaşının, ülkenin içinde bulunduğu ve geleceği için görüş bildirme hakkı ve hukuki vardır ve bu asli bir görevdir.

Burada üzücü olan, ülkenin bütünlüğünü, yani Montrö ve Lozan`ı tartışmaya açanlara karşı soruşturma açmıyanlar, bu sözleşmeleri savunanlara karşı soruşturma açmış olmalarıdır.

Allah aşkına, Türkiye Cumhuriyeti`nin bağımsızlığını ve ülke bütünlüğünü savunmak, ne zamandan beri suç unsuru oldu?

Allah aşkına, irticaya, tarikatlara, cemaatlere ve Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarına karşı bildiri yayınlamak ve uyarılarda bulunmak, bu ülkede ne zamandan beri suç unsuru oldu?

Devlet Bahçeli, 2017 öncesinde AKP Genel Başkanı Erdoğan için ağıza alınmıyacak kelimeleri nasıl pervazsızca kullandıysa, bu günde tek adam iktidarını eleştiren herkese aynı sözlerle saldırıyor ve hakaret ediyor.

Bu bildiriden maduriyet çıkmaz. Saray sözcüleri ve Saray bekçisi, gerçeklerin söylenmesinden bir darbe çağrısı arayarak, ülkenin gerçek sorunlarının üzerini örtmeye çalışmasınlar.

Montrö ve Lozan Sözleşmelerini tartışmaya açmak suçtur. Söz konusu sözleşmeleri savunmak ve sahip çıkmak ise her vatandaşın asli görevidir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER