Bu evrensel üç soyut kavram özgür insanların örgütlü toplumlar olarak içini doldurduğu somut yerin, kurumun, örgütün karşılığı olur. Bu somutluk bizde Kurtluş savaşıyla bağımsızlığını kazanan Türkiye, güçler ayrılığı temelinde toplumsal –politik örgütlenen T.C.devleti ve parlamenter demokraside yer alan parti (CHP) olarak gerçekleşmiştir.
Kurtuluş Savaşının ardından 1923´de Lozan Anlaşmasıyla onaylanan sınırlarıyla uluslararası tanınan Türkiye Devleti 29.10. 1923´te kurulan cumhuriyet önce tek partili, 2.Dünya Savaşından sonra da çok partli rejime geçerek, zorlu bir kalkınma, çağdaşlaşma ve demokratikleşme sürecine girmiştir. Bu süreç özde ve biçimde demokratik ilkelere ve kurallara uyum sorunları yaşayarak, zaman zaman kesintiye uğrayarak yaklaşık yüz yıldır, deneme sınama evrelerinden geçerek inişli çıkışlı yürümektedir. „Yurtta barış, dünyada barış“ temelinde kurulan Cumhuriyet, ülkenin kalkınmasını, toplumun gelişmesini ve demokrasiyi hedeflemiştir.
Devlet kuran parti, CHP „tek parti erki“ olarak, Türkiye´de 1946´da çok partli rejime geçilmesini gerçekleştirir; 1960 sonrası Türkiye İşçi Partisi- TİP´in parlamentoda gurup kuracak güce ulaşmasının etkisiyle de önce „Ortanın Solu“, daha sonra da sosyaldemokrat evrimleşme sürecine girer. Bu partinin evrimleşme süreci Türkiye´nin evrimleşme süreciyle koşutluk gösterir. CHP´de görev ve sorumluluk demek aynı zamanda ülkeyi –devleti –cumhuriyeti „ sonsuza dek korumak , savunmak“ demektir. Ancak , partinin içselleştirdiği ülke, devlet, cumhuriyet sorumluluğu tarihi boyunca zorunlu olduğu kadar sorunlu da olmuş, daha da olmaktadır. Parti adı üstünde „parça“ olduğu halde „bütün“ kalmak işleviyle programlanmış yapıdadır.
Partileşme ve sosyaldemokratlaşma süreci içiçe oluşuyor. Ancak bu süreç de doğrusal değil, kırılma noktalarının eklemlenmesi biçiminde gelişiyor . Ülkenin içinde ve dışında beliren olumsuzluklar parti üzerinde belirleyici olmaya başlıyor. Bunun tersine çevrilmesi gereklidir. Olumsuzluklar politik süreci değil, politik süreç olumsuzlukları belirlemeli ve olumlu etkilemelidir Demakrasilerde ayağı yere basan ideolojisiyle en çağdaş, en insancıl, en demokrat parti sosyaldemokrat partidir. Bu ise topluma güven veren sağlam örgütlenme , doğru yönetim ve etkin liderlikle sağlanır.
Güncel olarak ülkemizin hem içte ve hem de dışta barışa gereksinimi vardır. Yanlış politikalarla ülke içte ve dışta savaşın eşiğine getirilmiştir. Bu yanlış politikalara karşı nelerin nasıl yapılması gerektiği ülke tarihinde ve toplumun sağduyusunda, CHP´sinin birikiminde vardır.
Özetle, etkin olacak bu politikalar yaşama geçirilmeyi bekleyen açık seçik zorunluluklardır:
- Konu ülkeyse, onun savunulması en geniş toplum kesimleriyle birlikte partiler üstü hareket etmeyi gerektirir.
- Konu ülkede demokrasiyi savunmaksa, otoriterliğe, diktaya karşı en geniş toplumsal/politik kesimlerlerin tüm demokratların birlikteliği hedeflenmelidir.
- Konu Parti içi uğraşsa, ülke gerçeklerinin sosyaldemokrat ilkelerle örtüştürülerek, en geniş toplumsal yararın savunucularıyla birlikte ortak, sürdürülebilir kararlı tutum alınmalı ve söylem/eylem tutarlılığı gösterilmelidir.
Bu üç noktanın sıralanması aşağıdan yukarıya da okunabilir.
Tamda bu işte.sağolasın.