Bugün iki lider yeniden bir araya gelecek ve koalisyon yapamayacaklarını açıklayacaklar. Tabii, olay, siyaset noktalanınca, kesinleşir. Yüzde 10’un yüzde 100’e dönüştüğü de bilinir. Ama burada sürprizim yok gibi. (Yok diyeceğim de, bilim, bir pay bırak diye bağırıp duruyor!)
Peki, önceki görüşmelerinde borsayı zıplatacak ve yüzlerde güller açtıracak kadar iyimser hava neden esti? Bende esmedi! Bu iyimserlik Davutoğlu’nun dışarıya mesajıydı: Ben istiyorum!
Fakat burada karar vericinin Cumhurbaşkanı olduğu kesindi. Onun da başından beri programı erken seçime kilitliydi… Ne iktidarı paylaşmak ister, ne de yenilgiyi kabul etmeyi… Seçim sonuçları onun için seçmenin yanlış davranışıydı! Yenilenmesi, seçmenin bu hatasını düzeltmesi şarttı! Bunun için de yine Kürt kartıyla oyuna girdi… Her zamanki gibi!
Eğer Beştepe’yi kerteriz alırsanız, en azından bu süreçte siyasi analizlerinizde yanlış yapmazsınız. Davutoğlu’ndan bu aşamada bu kadar. RTE ikinci seçim yenilgisini tadıncaya kadar. O zaman AKP’de işler karışır. RTE saraya itilir. Liderler ortaya çıkar.
***
RTE, nefret ettiği, hayatı boyunca ötekileştirdiği, yıkıp yok etmeye çalıştığı cumhuriyetçi, demokrat, liberal ve laik kesimin güçlerini arkasına yığdığı CHP ile iktidarı hiç paylaşmaz. Olsa olsa MHP… Bu bir yeminli toplumsal, tarihsel, ideolojik politika meselesidir. Dünya yıkılsa onun için öyle gibidir.
Seçim en geç kasımda olur gibi. Çünkü ağırlaşmakta olan ekonomik sorunlar ilkbaharda etkisini çok daha fazla hissettirecektir. Kasıma kadar durumu idare edebileceklerini düşünüyorlardır: “Katar’a Matar’a rica eder, her ay geçici de olsa 10’ar milyar dolar, kaynağı belirsiz hesap kaleminden Merkez Bankası bilançosuna girer, durumu makyajlarız”.
“İki-üç ayda, evet yüzlerce görevli şehit düşebilir, ama vuracağımız darbelerle kısa vadede bize 2-3 puan getirecek sonuç alır, seçime gideriz…” Oysa, PKK’yi, bu kadar saldırıyı ülkenin her yerinde başlatacak kadar güçlendiren de kendileri… Barış süreci mi? Güldürmeyin! Yazmıştık: Bu süreci PKK örgütlenmesini tamamlayarak, hazırlıklarını yaparak geçiriyor. İmralı, Kandil için de bir araçtı, sadece AKP için değil…
Türkiye iyice bilinmezliğe kayıyor. Önümüzdeki 3 ay hiç iyi geçmeyecek. CHP iyi bir strateji ile yüzde 30’u bulabilir. Eski vaatlerinizi, 7 Haziran öncesini unutun. Şimdi ok atışı 15 hedefe kilitlenin… Rakipleriniz kadar serbest atış. Milletin vaat masalı dinleyecek hali yok.
Örgütünüzü çalıştırmayı deneyin. Sandık başına getirtin seçmenleri. Oy ve Ötesi, sandıkların üzerine adeta oturarak, önceki seçimlerde planlanan utanmaz planları engelledi, cesaret edemediler.
PKK ‘Barış Cephesi’nde mi?
PKK hemen seçimden sonra yeni süreci tanımlamıştı: “Devrimci halk savaşı..” (DHS). HDP ile alay etti… “Kürt Meselesi’ni Meclis oyunlarına heba etmek için mi savaştık” havasında. PKK bir savaş örgütü. Türkiye’nin bütünü ilgi alanı dışında, “Kürdistan” için savaşıyor. Özerk kentler, bölgeler açıklıyor, merkezi tanımıyor. Başından beri strateji hiç değişmedi. Ankara’dan temizlenmiş bir yönetim. Ve Suriye ile bütünleşme = PKK Devleti. Bu tersine çevrilebilir mi bilemem. Bölge halkını kopartırsa, iş biter zaten. Süreç öyle işliyor.
Türkiye’nin sanki tek şansı, savaşın bir an önce durdurulmasında. Kürt meselesi, Türkiye’nin bütünsel sorunudur, çünkü Kürtler her yerde bizimle birlikteler. Kimseyi “PKK devletine” gönderemezsiniz… O halde buna yönelik yeni yaklaşımlar, düşünceler, birliktelik politikaları gerekli… Kimin umurunda?!
Anadolu, geçmişini bir daha yaşamamalı.