Cumhurbaşkanı, yeni anayasası, meşruluk arayışı, Davutoğlu’nun durumu, siyasette erdemlilik ve yeni bir anayasal gasp mı, üzerine…
Davutoğlu, “özerk” sayılabilecek, birkaç konuda farklı sözler ve uygulamalarda bulunduktan sonra, dün noktayı koydu: “Cumhurbaşkanımıza sadakat mezara kadar”. Çünkü birkaç “elense”den sonra, onun politikasından “bağımsız” veya “ayrı” bir politika izlemesinin olanaksızlığını gördü. “Büyük güç”e boyun eğdi, tabir caizse “boyunun ölçüsünü” aldı…
Yukarıdaki sözden sonra, Başbakanı AKP içindeki “liderlik denklemi”nden çıkartıyorum. Bu cümlesi, yaklaşan kurultayda, yeni hükümet olasılıklarında, erken seçimlerde “yerini garantilemek”, siyasi kulislerde çok dile getirilen “değiştirilebilir…” söylentilerine karşı önlem almak mıydı, bilemem. Ama “mezara kadar sadakat” sözü, hayatı boyunca onu bağlar. Muktedir’in tüm politik veya parti içi emir, talimat, istek vb’lerin “tam uygulayıcısı” olacağının garantisidir.
RTE’den farklı düşünen “kurucu”ların nasıl elendiği sır değil. Lider tam uyum istiyor. Farklı dil ve uygulamalardan zerre hazzetmiyor. Onun yanında olup da farklılık yaratamazsın. Böyle olunca da sadece çizilen rotanın iyi bir uygulayıcısı olmak zorundasın. Ama siyasi hayatını da çizmiş olursun.
Aklıma AKP Milletvekili M. Metiner’in geçen gün HaberTürk TV’de RTE için dile getirdiği “ebedi liderimiz” ve daha fazlasını içeren sözleri geldi…
Derece farkını göremedim!
Anayasa fiili değişti!
Cumhurbaşkanı’nın, Rize’de dağın tepesine kondurttuğu cami açılışında “millet tarafından seçildikten sonra, anayasa fiili olarak değişmiştir” mealinde konuşmasının, aslında hukuken uygulanabilirliği sıfırdır; anayasa orada durduğu sürece hukuken söyledikleri yok hükmündedir. Yarının savcıları ve mahkemeleri ise ne yaparlar bilemem.
Cumhurbaşkanı makamında oturup da, zatıâlilerini oraya oturtan anayasayı yok saymak, kendince menkul “Milletin seçtiği Cumhurbaşkanının yeni anayasası” gibi fiili bir tanım ve eylem ilan etmek… Bu, o makamda oturanın, meşruluğunu da koltuğun altından çekip alan bir durumdur. Anayasayı tanımamak, anayasal olmayan bir durum işgali yaratır. Anayasaya göre seçilmiş bir kişinin anayasaya karşı darbesi! Eğer bu soruşturulamıyorsa, ülkede fiili bir dikta rejimi hüküm sürüyor demektir.
Aslında “Cumhurbaşkanımıza sadakat mezara kadar” sözü de, normal koşullarda ve anayasal düzende dile getirilmez. Bunu, olağanüstü koşulun dile getirilişi de görebilirisiniz. Ama söyleyen için de artık yapacak bir şey yok!
***
Cumhurbaşkanı, geçen seçimde kendini alanlara attı, AKP’ye 400 milletvekili ve böylece Başkanlık Anayasası’na geçilmesini istedi. Aldığı yanıt, Millet’in AKP iktidarını düşürmesi oldu. Cumhurbaşkanı olarak aldığı yüzde 52 oy, 41’e indi. Seçimlerin ikinci gerçeği budur, kendisini tartışma konusu yapması ve boyunun ölçüsünü alması.
Cumhurbaşkanı sonuçları tanımamakta ısrarlı. İcat ve icra ettiği “başkanlık statüsü”ne uygun yeni anayasa yapılmasını, bu fiili duruma hukukilik kazandırılmasını millete dayatıyor.
Bu, fiili durumunun sürdürülemezliği, hukuken gayrimeşruluğu ve sonradan başına işler açılabileceği konusunda güçlü bir bilince sahip olduğunu da gösterir. Anayasa değişirse, meşruluk kazanacak!
Davutoğlu ve erdemlilik
Şimdi erken seçimle kendini yeniden teste tabi tutuyor. Her şey kendisi için statüsü için Başkanlığı için.. O olmazsa, tamamen hükmedeceği bir AKP hükümeti için.
Hükümette, seçime gidilirken bile tek bir yabancı bakana tahammülü yok.
Davutoğlu, Meclis’e biz karar alalım diyor ya, anlamı, yine bir AKP hükümetiyle seçimlere gitmektir. Meclis bu oyunu bozmalı, hükümeti düşürmeli, Seçim Hükümeti kurması için KaçakSaray’ı zorlamalı…
Davutoğlu sık sık siyasette erdemden bahsediyor ya… MHP ile yapacağı görüşmeden sonra bir “ortaklık” kuramazsa, erdemlilik gösterip, istifa edecek mi?..
Yoksa, yeni bir anayasal gasp mı yaşayacağız?..