Ülkemizin “milli değerleri – hasletleri”nin başta gelenlerinden biri, öyle görünüyor ki çekip vurmaktır. Vuranlar da erkeklerdir, kadın katiller çok azdır. Onlar daha çok vurulan kesimlerdir.
Birer gün arayla, beşer kişiyi pompalı tüfek ve av tüfeği ile öldüren iki katil, üçüncü sayfalarda boy gösterdi. İlki kendisinden ayrılma sürecinde olan eski karısının da bulunduğu evi basıp 5 kişiyi, ikincisi ise mal paylaşımı yüzünden sofrada tartıştığı 5 kişiyi öldürdü (baba, kardeş, yenge ve iki yeğen). Çekiyor, önünde kim varsa pat pat pat…
‘Tepem attı çekip vurdum’
Bu kadar kolay cinayetin işlendiği ülke var mı bilmiyorum. “Tepem attı.. kendimi kaybettim.. ne yaptığımı bilmiyorum..” benzeri gerekçeler, katillerin ruh hallerini yansıtıyor. Nerede o incelikli tasarlanmış dedektif romanlarına konu olabilecek “tasarlanmış cinayetler”! Cinayetler, kadın-kız/namus, ekonomik çıkarlar, üçbeş kuruş az veya çok için işleniyor.
Olaylara baktığınızda, toplumda insanlar ekonomik çıkarlar ve kadın üzerine cinayete kilitlenmiş bir görüntü veriyor. Bu bizim adeta “milli hasletimiz” olmuş.
Cezaevlerinde, 140 bine yakını hükümlü, 100 bine yakını tutuklu mahkûm var. Şimdi dikkat: Bunların 225 binden fazlası erkek, 10 bine yakını kadın, 3 bine yakını da çocuk…
Toplumun “kaderini” belirleyen erkekler. Erkekler kendisi ve ailesi için, “biriktirmek” için savaşıyor, çalıyor, öldürüyor – ölüyor, hapishaneye giriyor… Bu durum, belki de neden kadınlardan daha kısa yaşadığını anlatıyor.
Muhafazakâr iktidar, RTE ve ekibi, ülkede silah edinmeyi, taşımayı, kullanmayı son derece kolaylaştıran kararlar aldı. Ve bu kararlarla birlikte süreç içinde cinayetler, kadınları ve insanları kolayca kurban boğazlar gibi öldürmek kolaylaştı.
Hapishaneyi erkekler dolduruyor
Dün baktım, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ateşli silahların edinimini ve kullanımını kısıtlayıcı yasa önerisinde bulunmuş. İnternet üzerinden bile üstelik taksitle ateşli silah edinmek mümkün.
Silah kullanımı, üstelik toplu silah kullanımına, iktidar ve yönettiği devlet tarafından göz yumuluyor ve bu durum adeta teşvik görüyor. Seçim gecesi İstanbul’un göbeğinde makineli tüfeklerle saatlerce “kutlama” eylemleri yapıldı ve ülkeyi yönetenler sadece seyrettiler!
Umut Vakfı, yıllardır bireysel silahlanmaya son verilmesi ve toplumsal alanda silahlanma konusunda farkındalık yaratmak için çalışıyor. Yayımladığı, 2016 yılına ait Türkiye Bireysel Şiddet Haritası’na göre 2 bin 720 bireysel silahlı olay medyaya yansıdı ve 2 bin 56 kişi öldü, bir kısmı ağır 1961 kişi de yaralandı… Bunlardan kaçının sonradan öldüğü bilinmiyor.
“Şiddet olaylarında ateşli silahların kullanımında önceki yıla göre yüzde 7’lik artış. 2016 yılında olayların yüzde 78’inde ateşli silahlar (yüzde 43’ünde Kalaşnikof dahil uzun namlulu silahlar, yüzde 30’unda tabanca ve yüzde 5’inde de beylik silahlar kullanılmış), yüzde 22’sinde ise çoğunluğu bıçak olmak üzere satırdan baltaya kesici aletler kullanıldı… 3 de patlayıcı ve bombalı bireysel saldırı yaşandı… Türkiye’de yaşanan şiddet ve cinayet olaylarının çok azının basına yansıdığı, ancak yaşanan bireysel şiddetin her yıl katlanarak arttığı görülüyor…”
Siyasi ve toplumsal iklimin sonucu
İktidar vurdumduymaz. Tüm bu silahlanma, şiddet ve cinayetler konusunda suspus. Daha çok, siyasal olarak teşvik edici.
“Milli haslet”lere karşı en “duyarlı” iktidarımız 16 yıldır hüküm sürüyor.
Cinayet ve şiddet cahillikten kaynaklanıyor demek boştur ve saçmadır.
Cinayetlerin ve şiddetin bu kadar yoğunlaşmasının temel nedeni, siyasi iktidarın bunca yıldır ülkede yarattığı toplumsal ve ekonomik iklim ile birinci derecede ilgilidir.