Serçe Çocuk’tan tüm dünya çocuklarına merhaba!
Yıl 1979… Dünya Çocuk Yılı…
Cihangir’de ki mütevazı evimizin en kıymetli misafiri Orhon M. Arıburnu‘nun benim için yazıp dünyanın en güzel meyvesi olan bütün çocuklara armağan ettiği unutulmaz şiiriyle başbaşayım.
Bu kez şiirimi, daha bir içten okuyorum sanki; puslu gri havalı Kopenhag sabahında, inceden inceye yudumlarken kahvemi, gözyaşım düşüyor tam da fincanımın içine…
Serçe Çocuk
İki dağ arasında
Bir serçe parmak
Yoksul ülkelerde bir serçe çocuk
Güler mi
Ağlar mı
Belli degil!
Öylesine donmuş ki gözleri
Görür mü
Görmez mi
Belli değil!
Ağzı var
Dili yok
Bacakları var
Yürümesi yok
Solur mu
Solumaz mı!
İki dağ arasında
Bir serçe parmak
Bir serçe çocuk,
Bakmış, bakmış da yeryüzüne
Beş kıtanın varlıklı büyüklerine
Bir de aynaya bakmış
Tükürmüş
1 9 7 9
Çocuk yılıymış!
Analar mı doğurmuş
Kayalar mı
Doğmadan yoksulluğa tutsak olmuş
Bir uyusa, uyanacak
Acılar uyutmamış!
İki dağ arasında
Bir serçe parmak
Bir serçe çocuk
Çocuk yılında doğmuş
Çocuk yılında ölmüş
Yaşasın İnsan Hakları
Bir varmış, bir yokmuş
Diril,
Geril,
Dikil serçe çocuk…
Yıl 2016…. Danimarka’nın Kopenhag şehrindeyim… Çocuk yılı çoktan unutuldu, bambaşka şiirler yazılıyor artık çocuklara, kimi denizden karaya vuran ceset olan çocuklara,kimi masallara kahraman olan çocuklara her ne olursa olsun yazılanlar daima çocuklara…
Yarının büyükleriydi çocuklar, dünyanın neresinde olursa olsunlar, masumiyet timsali süt kokulu çocuklar…
Kopenhag’ın loş ışıklı otel odasında, Buruk Dünya adlı şiir kitabından kafamı kaldırıp hızlıca hazırlandım.
Tüm diğer ‘serçe çocuk’ları düşünürken, çekim ekibimle birlikte Odense’ne doğru yol almak üzere otomobilimize bindiğimde Hans Christian Andersen‘in doğduğu evi, çocukluğunu düşündüm. Acaba o da bir ‘serçe çocuk’muydu? Onlarca içli, hüzünlü, heyecanlı çocuk masalının yazarı kimbilir ne acılarla büyümüştü. Acıyı bal eylemeden kaleme dökmek ne kadar inandırıcı olabilirdi ki?
İşte bu duygularla, kapkara bir havada Andersen‘in artık müze olan, çocukluğunu geçirdiği evdeydik. Bizi buraya getiren, dünyanın en güzel çocuk masallarını yazmış olan Andersen’in belgeselini sinemaya farklı bir dille aktarma telaşıydı.
Orhon M. Arıburnu (1920-1989) ve Hans Christian Andersen (1805-1875) iki sanat insanının karşılaştırılması; herikisi de farklı coğrafyalarda, farklı zaman diliminde yaşamış sanat insanlarıydı. Ortak belki de tek bir yönleri var, düşüncelerinde ki ”ÇOCUKLAR”a eserlerinde yer vermeleri. Biri şiirlerinde diğeri ise masallarında…
Müze evde, Andersen’in eserleri, özenle korundukları köşelerinden bizlere adeta;-haydi bizi okuyun… der gibiydiler … Hele içlerinde Türkçe ciltli Kibritçi Kız masalını görünce, kalbim yerinden çıkacak sandım Hans Christian Andersen’i bir anda Orhon Arıburnu amcam kadar kendime yakın hissettim, çekim için en dogru seçimimiz çocuk masallarının yazarıydı kanımca.
Ertesi günkü programımızda Küçük Deniz Kızı heykelini ve Asistens mezarlığın ziyaret edip filmimizi tamamlamak vardı.
Soğuk İskandinavya’nın Akdeniz’lisi diye anılan Kopenhag, masal dünyasının izlerini Andersen’in ruhundan alıp şehrin her tarafına saçmış gibi görünüyordu tüm ahengiyle.
Yine de güneş masal kadar uzaktı, sabah saatleri ve oldukça serin bir havada Kopenhag’ın merkezinden uzaklaşıp meşhur Küçük Deniz Kızı heykelinin yanındaydık. Masalı çok acıklı olan Küçük Deniz Kızının heykeli hüzünle bakıyordu, 1.20 cm.’lik boyuyla Langelinie limanında ki taşın üstünde otururken, dünyada ki tüm çocukların kederini kendi gözlerinin ardına saklamış gibiydi. 1909 yılında yapılıp günümüze değin binbir derdin bu cansız heykelciğin başına gelmiş olması adeta dünya çocuklarının kaderi gibiydi.
İşte minik heykelciğin başına gelenler;
18 Nisan 1963: üzerine boya dökülmüştür
- 24 Nisan 1964: kafası kesili bulunur. Orijinal kafa hiçbir zaman ortaya çıkmaz, Deniz Kızı’na yeni bir kafa yapılmıştır.
- 17 Temmuz 1976: üzerine boya dökülmüştür
- 22 Temmuz 1984: Sağ kolu kesilmiştir. Ertesi gün kol, suçlular tarafından teslim edilir.
- 5 Ağustos 1990: kafası kesilmeye çalışılmıştır, 18 cm uzunluğunda bir kesik bulunur.
- 6 Ocak 1998: kafası tekrar kesili bulunur. Anonim olarak tekrar teslim edilir.
- 1 Haziran 2003: üzerine beyaz boya dökülmüştür.
- 11 Eylül 2003: üzerinde oturduğu taştan kaldırılmıştır.
- 15 Mayıs 2007: kafasına Christianitler tarafından kırmızı boya sürülmüştür.
Açıklayıcı bilgiler ışığında hüzünlenerek, Langelinie limanından, Andersen’ın mezarının bulunduğu Asıstens Mezarlıgını da kayda alıp Kopenhag çekimlerimizi tamamladık.
Dönüş yolunda yağmur çiseliyordu, Küçük Deniz Kızı masalında ki muhteşem aşk, Orhon Arıburnu’nun ‘serçe çocuk’ şiiri ve ”Her insanın hayatı bir peri masalıdır” diyen Hans Christian Andersen ruhumu kimbilir nerelere götürecekler.
Her günün çocukların dünyasına insanca gelmesi dileğiyle esen kalın.