10.9 C
Hamburg
Pazar, Haziran 9, 2024

‘Öz Yönetim’ ayrılma hedefinin altyapı hazırlığıdır

hakki-keskinPKK ve ona bağlı örgütler, Diyarbakır’da yapılan “Demokratik Toplum Kongresi’nin” (DTK) bitiminde, 14 maddelik bir açıklama (deklarasyon) yayınladılar. HDP’nin de yer aldığı bu Kongrede, PKK ve onun siyasi kuruluşlarının “Öz / Özerk Yönetim” istemlerinden ne anladıkları, ilk defa resmen açıklık kazandı. Böylece PKK ve güdümündeki siyasi hareketlerin, orta süreli ana amaçları kamuoyuna duyurulmuş oldu. Bu nedenle deklarasyonu iyi okumak ve anlamak gerekir.

Yıllardır sorulduğu halde, PKK’nın ana istemi olan “Öz Yönetim”den, neyi kast ettikleri bu açıklıkla söylenmiyordu. Konu üstü kapalı ve dolaylı açıklamalarla geçiştiriliyordu. Oysa siyasi öngörüsü olanlar için PKK’nın “Özyönetimle” neyi istediği belliydi. Bunu 14 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP’nin ve liderlerinin bilmemesi tabii ki inandırıcı değildir. Birçok kişi gibi ben de bazı yazılarımda, PKK’nın ana hedefinin uzun vadede, Ortadoğu’da bir Kürt Devletinin kurulması olduğunu, ancak bunun alt yapısının hazırlanması gerektiğine ve uygun dış ve iç koşulların beklendiğine vurgu yaptık.

27 Aralık 2015 günü kamuoyuna yapılan açıklamada, özyönetimin, “siyasi statü talebi” olduğu belirtiliyor. Bu siyasi örgütlenmenin nasıl olması gerektiği de, açıkça vurgulanıyor.

PKK VE HDP BÖGESEL OTONOMi (BAĞIMSIZLIK) İSTİYOR

Kongre bildirisinde:

“Ülke genelinde kültürel, ekonomik, coğrafi yakınlıkları dikkate alınarak bir veya birkaç komşu şehri kapsayacak biçimde demokratik özerk bölgelerin oluşturulması” ve bu özerk bölgelerin kendi meclisleri içinden seçilmiş özyönetim organları tarafından yönetilmesi isteniyor. Özerk, yani bağımsız, otonom, kendine buyruk olan yönetimin, kendi bölgesindeki yerel güvenlik birimlerinin kurulması ve güvenlik, eğitim, sağlık, alt yapı hizmetlerinde, yönetim ve karar yetkisine sahip olması isteniyor.

“Demokratik özerk bölgeler ve diğer idari birimlerde merkezi yönetimin seçilmişler üzerindeki her türlü vesayetine son verilmesi, seçilmişleri görevden alma yetkisinin kaldırılması.” (…) “Özerk Bölge ve kentlerde şehir, mahalle, köy, kadın ve gençlik meclislerinin, farklı halklar ve inanç toplulukları meclislerinin, sivil toplum örgütlerinin karar alma ve denetleme süreçlerine doğrudan katılımının sağlanması”.

“Her kademede eğitimin özyönetimlere bırakılması. Türkçenin yanı sıra bütün anadillerin de eğitim ve öğretim dili olması.” “Yargı Sistemi ve Adalet Hizmetlerinin Özerk Bölge Modeline göre yeniden düzenlenmesi.”

“Toprak, Su ve Enerji kaynaklarının Ekolojik çerçevede toplum yararına işletilmesi, denetlenmesi ve üretimden pay alma yetkisinin Özerk Bölge Yönetimine verilmesi.”

“Özerk Bölgenin yönetim alanında ve kent içinde, her türlü kara, hava, deniz ulaşım hizmetlerini sunması ve denetimini sağlaması.”

“Yukarıda belirtilen hizmetlerin sunulabilmesi için yerelde bütçelemenin Özerk Bölge Yönetimine devredilmesi …” “Özerk Bölge Yönetiminin denetiminde, yereldeki asayişin tümünü sağlayacak resmi yerel güvenlik birimlerinin kurulması” (…).

Ve Öcalan’ın serbest bırakılması isteniyor. Hendekler “meşru direniş” olarak destekleniyor.

GÜNDEMDE OLAN ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ SORUNUDUR

Kongre salonunun görüntüsü de, bu istemlerin nasıl anlaşılması gerektiğine vurgu yapıyor. Kongre salonunun tavanını boydan boya PKK bayrağı ve panoya asılan Öcalan fotoğrafı kaplıyor. Salonda Türk bayrağı bulunmuyor.

Artık PKK ve ona yandaş parti ve kuruluşların “Öz/Özerk Yönetimden” ne istedikleri hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkla kamuoyuna bildiriliyor. Artık hükümetin ve liderlerinin bunu kendi isteklerine göre yorumlamaları da olası değildir.

Tek cümleyle istenen şudur: Nüfus çoğunluğunu Kürt halkının oluşturduğu otonom, bağımsız bölgede, tüm kararların özerk meclisler ve özerk bölge yönetimleri tarafından alınması. Bu kararlara Ankara’nın herhangi bir müdahale, karışma hakkının olmaması.

PKK ve yandaş kuruluşlarının bu atağı, emperyalizmin verdiği desteğin ve AKP yönetiminin dış politikadaki yalnızlaşmasının sonucudur. Bu istem, federal devlet yapısını da aşan, her alanda bağımsızlığı öngören yeni bir devlet yapılanmasını amaçlıyor. Böylece zamanı ve koşulları geldiğinde, Türkiye’den ayrılarak Suriye, Irak, İran Kürtleriyle bir Devletin kurulmasının hedeflendiği, açıkça görülüyor. Öz Yönetim istemi, ayrılma hedefinin altyapı hazırlığı için bir geçiş sürecidir.

PKK’nın ve onun kontrolündeki siyasi partilerin, Anayasasının ilk üç maddesini de içine alan anayasa değişikliğini istemeleri, bu özerklik amaçlarının bir gereğidir. Çünkü mevcut anayasayla, istenen bu otonom yapının oluşturulabilmesi olası değildir. Bu üç madde “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” deniyor anayasanın dördüncü maddesinde.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ısrarla istediği “başkanlık” sistemini, Türkiye’nin ulusal birliği ve çıkarlarını bir tarafa iterek, PKK ve onun siyasi temsilcileriyle, anayasa değişikliği pazarlığını yapıp yapmayacağını, önümüzdeki süreçte göreceğiz. AKP’nin ve Erdoğan’ın bugüne değin ulusal çıkarlar eksenli bir politika izlemediğine, ne yazık ki çoğu defa tanık olduk. Özellikle CHP ve MHP’nin ve tüm demokratik kuruluşların, yasal dayanağı olmayan böyle bir anayasa değişikliğine karşı, tüm güçleriyle gerekli direnişi göstermeleri, öncelikli görevleri olmak zorundadır

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

‘Öz Yönetim’ ayrılma hedefinin altyapı hazırlığıdır

hakki-keskinPKK ve ona bağlı örgütler, Diyarbakır’da yapılan “Demokratik Toplum Kongresi’nin” (DTK) bitiminde, 14 maddelik bir açıklama (deklarasyon) yayınladılar. HDP’nin de yer aldığı bu Kongrede, PKK ve onun siyasi kuruluşlarının “Öz / Özerk Yönetim” istemlerinden ne anladıkları, ilk defa resmen açıklık kazandı. Böylece PKK ve güdümündeki siyasi hareketlerin, orta süreli ana amaçları kamuoyuna duyurulmuş oldu. Bu nedenle deklarasyonu iyi okumak ve anlamak gerekir.

Yıllardır sorulduğu halde, PKK’nın ana istemi olan “Öz Yönetim”den, neyi kast ettikleri bu açıklıkla söylenmiyordu. Konu üstü kapalı ve dolaylı açıklamalarla geçiştiriliyordu. Oysa siyasi öngörüsü olanlar için PKK’nın “Özyönetimle” neyi istediği belliydi. Bunu 14 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP’nin ve liderlerinin bilmemesi tabii ki inandırıcı değildir. Birçok kişi gibi ben de bazı yazılarımda, PKK’nın ana hedefinin uzun vadede, Ortadoğu’da bir Kürt Devletinin kurulması olduğunu, ancak bunun alt yapısının hazırlanması gerektiğine ve uygun dış ve iç koşulların beklendiğine vurgu yaptık.

27 Aralık 2015 günü kamuoyuna yapılan açıklamada, özyönetimin, “siyasi statü talebi” olduğu belirtiliyor. Bu siyasi örgütlenmenin nasıl olması gerektiği de, açıkça vurgulanıyor.

PKK VE HDP BÖGESEL OTONOMi (BAĞIMSIZLIK) İSTİYOR

Kongre bildirisinde:

“Ülke genelinde kültürel, ekonomik, coğrafi yakınlıkları dikkate alınarak bir veya birkaç komşu şehri kapsayacak biçimde demokratik özerk bölgelerin oluşturulması” ve bu özerk bölgelerin kendi meclisleri içinden seçilmiş özyönetim organları tarafından yönetilmesi isteniyor. Özerk, yani bağımsız, otonom, kendine buyruk olan yönetimin, kendi bölgesindeki yerel güvenlik birimlerinin kurulması ve güvenlik, eğitim, sağlık, alt yapı hizmetlerinde, yönetim ve karar yetkisine sahip olması isteniyor.

“Demokratik özerk bölgeler ve diğer idari birimlerde merkezi yönetimin seçilmişler üzerindeki her türlü vesayetine son verilmesi, seçilmişleri görevden alma yetkisinin kaldırılması.” (…) “Özerk Bölge ve kentlerde şehir, mahalle, köy, kadın ve gençlik meclislerinin, farklı halklar ve inanç toplulukları meclislerinin, sivil toplum örgütlerinin karar alma ve denetleme süreçlerine doğrudan katılımının sağlanması”.

“Her kademede eğitimin özyönetimlere bırakılması. Türkçenin yanı sıra bütün anadillerin de eğitim ve öğretim dili olması.” “Yargı Sistemi ve Adalet Hizmetlerinin Özerk Bölge Modeline göre yeniden düzenlenmesi.”

“Toprak, Su ve Enerji kaynaklarının Ekolojik çerçevede toplum yararına işletilmesi, denetlenmesi ve üretimden pay alma yetkisinin Özerk Bölge Yönetimine verilmesi.”

“Özerk Bölgenin yönetim alanında ve kent içinde, her türlü kara, hava, deniz ulaşım hizmetlerini sunması ve denetimini sağlaması.”

“Yukarıda belirtilen hizmetlerin sunulabilmesi için yerelde bütçelemenin Özerk Bölge Yönetimine devredilmesi …” “Özerk Bölge Yönetiminin denetiminde, yereldeki asayişin tümünü sağlayacak resmi yerel güvenlik birimlerinin kurulması” (…).

Ve Öcalan’ın serbest bırakılması isteniyor. Hendekler “meşru direniş” olarak destekleniyor.

GÜNDEMDE OLAN ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ SORUNUDUR

Kongre salonunun görüntüsü de, bu istemlerin nasıl anlaşılması gerektiğine vurgu yapıyor. Kongre salonunun tavanını boydan boya PKK bayrağı ve panoya asılan Öcalan fotoğrafı kaplıyor. Salonda Türk bayrağı bulunmuyor.

Artık PKK ve ona yandaş parti ve kuruluşların “Öz/Özerk Yönetimden” ne istedikleri hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkla kamuoyuna bildiriliyor. Artık hükümetin ve liderlerinin bunu kendi isteklerine göre yorumlamaları da olası değildir.

Tek cümleyle istenen şudur: Nüfus çoğunluğunu Kürt halkının oluşturduğu otonom, bağımsız bölgede, tüm kararların özerk meclisler ve özerk bölge yönetimleri tarafından alınması. Bu kararlara Ankara’nın herhangi bir müdahale, karışma hakkının olmaması.

PKK ve yandaş kuruluşlarının bu atağı, emperyalizmin verdiği desteğin ve AKP yönetiminin dış politikadaki yalnızlaşmasının sonucudur. Bu istem, federal devlet yapısını da aşan, her alanda bağımsızlığı öngören yeni bir devlet yapılanmasını amaçlıyor. Böylece zamanı ve koşulları geldiğinde, Türkiye’den ayrılarak Suriye, Irak, İran Kürtleriyle bir Devletin kurulmasının hedeflendiği, açıkça görülüyor. Öz Yönetim istemi, ayrılma hedefinin altyapı hazırlığı için bir geçiş sürecidir.

PKK’nın ve onun kontrolündeki siyasi partilerin, Anayasasının ilk üç maddesini de içine alan anayasa değişikliğini istemeleri, bu özerklik amaçlarının bir gereğidir. Çünkü mevcut anayasayla, istenen bu otonom yapının oluşturulabilmesi olası değildir. Bu üç madde “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” deniyor anayasanın dördüncü maddesinde.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ısrarla istediği “başkanlık” sistemini, Türkiye’nin ulusal birliği ve çıkarlarını bir tarafa iterek, PKK ve onun siyasi temsilcileriyle, anayasa değişikliği pazarlığını yapıp yapmayacağını, önümüzdeki süreçte göreceğiz. AKP’nin ve Erdoğan’ın bugüne değin ulusal çıkarlar eksenli bir politika izlemediğine, ne yazık ki çoğu defa tanık olduk. Özellikle CHP ve MHP’nin ve tüm demokratik kuruluşların, yasal dayanağı olmayan böyle bir anayasa değişikliğine karşı, tüm güçleriyle gerekli direnişi göstermeleri, öncelikli görevleri olmak zorundadır

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER