AKP hükümetleri, öteden beri kendi yakınlarına ranta dayalı zengin oluşturmayı adeta kural haline getirdi. AKP 16 yıllık iktidarları döneminde, Türkiye’nin tümüne yakın kamu iktisadı kuruluşlarını, yabancı ve yerli tekellere, gerçek değerlerinin çok altında satarak, 60 milyar dolar düzeyinde gelir sağladı. Bilmeliyiz ki, sadece bu parayla, övgüyle sözü edilen ve seçmenin de beğenisini kazanan yollar, köprüler, tüneller fazlasıyla yapılabilirdi. Son olarak, Duyun-i Umumiye benzeri bir “Varlık Fonu” projesiyle, devletin elinde kalan son varlıklar, dış borç alabilmenin aracı olarak kullanılmaya açıldı. Hatta büyük rantlar sağlayacak devlet arazileri de varlık fonuyla satışa sunuluyor.
Şimdi de 7. yasa değişikliği önerisiyle, ulusal varlığımız olan zeytinliklerimiz gündemde. Amaç, zeytinlik alanların, kıyıların ve meraların, maden arama, sanayi tesisleri ve konut sektörüne açılmasını sağlayarak, yandaş çevreye yeni ve büyük bir rant olanağı sağlamaktır. Tarım sektöründe kendi, kendine yeterliliği olan Türkiye, 16 yıllık AKP hükümetlerinin izlediği yanlış ve dışa bağımlı tarım politikalarıyla, bir çok tarım ürününü artık ithal etmekte. Milyonlarca çiftçinin geçim kaynağı olan, ülkemizin zeytin ve zeytin yağı ihtiyacını karşılayan ve hatta Türkiye`ye ihracat olanağı sağlayan zeytinliklerin, tamamen rant amaçlı politikalarla büyük ölçüde yok edilmesi sözkonusu.
AKP tarafından TBMM’ye getirilen tasarıya göre, “bir dekarlık alanda en az on beş kültür çeşidi veya yabani zeytin ağacı bulunmuyorsa, o alan zeytinlik alan vasfında sayılmayacak”. Bu öneri yoğun tepki nedeniyle geri çekildi. Ancak yine de bu konudaki son kararın valiliklere bağlı oluşturulacak kurul tarafından verilecek olması, zeytinlikler ve kıyılar üzerindeki tehlikenin sürmekte olduğunu göstermekte.
EGE HALKI DİRENİŞE GEÇİYOR
Burhaniye Platformunun “Zeytinliklerimizde, tarım alanlarımısda katliama hayır!” sloganı altında Atatürk Meydanında yaptığı basın açıklamasına, değişik siyasi ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. Burhaniye Çevre Platformu sözcüsü Aydın Şensal’ın konuyu aydınlatıcı ve etkileyici konuşmasının büyük bölümünü, burada aynen yayınlama gereği duyuyorum.
Açıklamasına HOMEROS’un güncelliğini koruyan kutsal zeytin ağacını konuşturmasıyla başlayan Şensal: “Herkese aitim ve kimseye ait değilim, siz gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada olacağım.” “Zeytinimiz… Ekmeğimiz, aşımız, nefesimiz, geçim kaynağımız. Dağlarımızın, ovalarımızın süsü. Kutsal kitapların baş tacı…(…) Şifadır zeytin. Sadece gıda maddesi değil, aynı zamanda ilaçtır. İyileştirir yara bereyi. Bebeğin kremidir. Ülserin çaresi. Kanserin düşmanı… Tasarının yasalaşması halinde, yediği içtiği her şeyden zaten korku duyar hale gelen halkın sağlıklı gıdaya erişim hakkı da engellenecektir.(…)
Zeytin, bizim altınımızdır. Edremit Körfezinde halkın yaklaşık yüzde 70’i zeytincikle geçinmektedir. Bunun yanı sıra, özellikle hasat zamanında mevsimlik zeytin işçisi olarak kırsal kesimden körfeze gelen işçi sayısı günde yaklaşık 10 bindir. Yasa tasarısının Meclis genel kurulundan geçip yasalaşması halinde yaşanacak zeytin katliamı sırf Edremit Körfezi’nde on binlerce kişiyi, ülke çapında ise milyonlarca insanımızı aşından ekmeğinden edecektir.
Ülkemizde zeytinin yaygın olarak bulunduğu sahil bandı, aynı zamanda turizmin de hareketli olduğu kesimdir. Bu bölgelerde zeytinlik alanlarda yapılması muhtemel sanayi tesisleri bölgenin turizm potansiyelini kesinlikle olumsuz etkileyecektir. Burhaniye ovalarında, Sarımsaklı plajında, Akçay, Altınoluk Sahilinde bacalarında kara duman tüten fabrikaların, termik santrallerin gölgesinde turizmi düşünmek mümkün müdür?”
İHRAÇ EDERKEN İTHALATÇI OLMAYALIM
“Zeytinlik alanın tanımını değiştiren, zeytinliklerimizi termik santrale, toplu konuta, sanayi tesislerine, maden ve taş ocaklarına dönüştürüp zeytini ve zeytin üreticisini yok edecek olan yeni yasa tasarısından hepimiz zarar göreceğiz..(…) Bu nedenle geniş zeytinlikleri olduğunu bildiğimiz körfez belediyelerimiz olmak üzere, tüm zeytin üreticilerini, il ve ilçelerinin ziraat odalarını, zeytin üretici derneklerini, zeytincinin en büyük örgütü olan Tariş’i, sofrasından zeytin ve zeytinyağından vazgeçmeyen tüketiciyi, zeytinin gölgesine bile aşık olan sanatçı dostlarımızı Zeyfod’u kısacası herkesi bu tasarıya itiraz etmeye “Zeytinime dokunma” demeye davet ediyoruz.
Saydığımız nedenlerle, ülkemizde zeytinin ve zeytinciliği ölüm fermanı olacak bu yasa tasarısının bir daha gündeme getirilmemek üzere, geri çekilmesini atılacak her adımda, planlanan her projede öncelikle halk sağlığının, çiftçinin, üreticinin ve ekolojik dengenin gözetilmesi gerektiğini bildiriyoruz.”
Türkiye`yi derin yasa boğan şehitlerimizi saygıyla anarken, tüm yakınlarına ve Türk halkına başsağlığı diliyorum!