18 C
Hamburg
Pazar, Mayıs 26, 2024

Soykırım iddialarına dayalı haksızlığa hayır!

hakki-keskinTürk Halkı “Ermenilere Soykırım“ konusunda büyük bir haksızlık ve yalanla karşı karşıyadır. Özgüvenle emperyalizmin bu yalanını geri çevirmeliyiz. Yanıtımız onların anlayacağı dil ve yöntemle olmalıdır!

Ermenistan ve Ermeni Diasporası, sözde soykırım iddialarını yayarken, kendilerinin Hıristiyanlığı kabul eden ilk toplum olduklarına özenle vurgu yaparlar. Bu konuya ilişkin yayınlarda da, bunun belirtilmesi çok manidardır.

Papa, 2015 tehcir olayını “20. Yüzyılın ilk soykırımı“ olarak açıkladı. Bu iddiasını Katolik Dünyasının ruhani lideri Papa Franciscus, Ermeniler için yapılan ayinde söyledi. “Ermeni şehitliğinin 100. Yılı“ toplantısına, Ermenistan Cumhurbaşkanı ve Ermenilerin ruhani lideri de hazır bulundu. Açıklama batı medyasında geniş yankı buldu.

TÜRKİYE’NİN UZUN SÜREN SESSİZLİĞİ

Türkiye hükümetleri, 100. Yılı bu günlerde anılacak olan bu sözde “Ermeni soykırım“ iddiaları karşısında, adeta sessiz kaldı. İzlenen strateji genellikle, bu konunun üzerine gidilmemesi, böylece de bunun zamanla unutulacağı gibi, son derece yanlış bir politikaya dayanıyordu. Bu nedenle de zaman zaman yapılma zorunluluğu duyulan bazı açıklama ve girişimler yetersiz kaldı. Oysa en geç onlarca diplomatımıza yapılan suikastlar, bu konuda Türkiye’nin kendi  ve Dünya kamuoyunu çok yönlü bilgilendirmeyi gerektiriyordu.

Ermenistan ve Ermeni Diasporası yüzyıldır, tamamen tek yönlü, yalanlara, belge ve kaynakları çarpıtılmış yazılı ve görsel yayınlarla ve çok yönlü girişimlerle; toplantılar, ayinler, basın açıklamaları, kitaplar, tiyatrolar, filmlerle, parlamenterleri, hükümetleri, kiliseleri ve Dünya kamuoyunu  sürekli olarak etkilemeye çalıştılar. Bunu bir çok ülkede başardılar da. 20 den fazla ülke parlamentolarında sözde “Ermeni soykırımına“ ilişkin kararlar alındı.

Türkiye’de kendi bilimsel çalışmalarıyla, yapılan bu yayınlarda kaynak ve belgelerin çarpıtıldığını ve bu yayınların yanlış ve yalanlara dayalı olduğunu kanıtlayan Türk bilim insanlarına gerekli destek verilmedi.

ERMENİ DİASPORASININ STRATEJİSİ

Bilindiği gibi Ermenistan ve Diasporasının ana hedefi „3 T“ sitratejisidir: Tanıma, Tazminat ve Toprak. Bunun ilki olan “soykırımın tanınması“ konusunda bir hayli yol alındı. Bu çalışmalarda, medyada çok yönlü yayınlar, parlamento ve hükümetlerinin bu iddiaları kabulü, ders kitaplarına bu iddiaların girmesi, önemli görevlere aday olan Türklerin “soykırımı kabul etme“ testini başarmaları.

Bunu ben şahsen yaşadım. Ermeni lobisinin, yayınlarımı ve siyasi çalışmalarımı yakından izleyerek, değişik girişimlerde bulunduğunu gördüm. 2001 de Cumhurbaşkanı Nejdet Sezer’e, Ermeni Soykırım iddialarının araştırılması için bir “Tarihçiler komisyonu kurulmasını” önermem bile eleştirildi.

1924 yılında kurulan Berlin Ermeni Cemaati, 2005 yılında Almanya Parlamentosuna adaylığımın oylanacağı Sol Parti kongresinde, soykırımı “inkar eden aşırı Türk milliyetçisi olduğum“, bu nedenle seçilmeme karşı bildiri dağıtıldı ve konuşmalar yapıldı. Bu konudaki tavrımı özgüvenle kongrede açıkladım, adaylığım kabul edildi. Ancak milletvekili olduktan sonra da basın üzerinden partime ve bana baskı yapılması sürdürüldü.

Benim deneyimimin benzerleri, Hollanda, Fransa ve diğer bazı ülkelerde yaşandı. Görüldüğü gibi Ermeni lobisi çok yönlü çalışmalarıyla bir baskı sistemi oluşturmuştur. Milletvekili adayı bazı Türk arkadaşlarımız, ne yazık ki bu baskılar nedeniyle sözde soykırımı kabul etmektedir.

YAPILMASI GEREKENLER

Gerçekler, yüzlerce kaynağıyla, belgesi ve bilimsel çalışmalarla bilindiği halde, soykırım haksızlığına ve emperyalizmin bilinen amaçlarıyla ortaya attığı yalanına, boyun eğmek en büyük onursuzluktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasi partiler, hükümet, üniversiteler, yurt içi ve dışındaki bilim insanları, sivil toplum kuruluşları,  özgüvenle ve kararlılıkla bu konuda koordineli olarak yoğun çalışmalara girmelidirler. Öncelikle 20-30 sayfalık bilimsel bir yayın hazırlanarak, bir kaç önemli dilde yayınlanmalı, hükümetlere, parlamenterlere ve medyaya gönderilmelidir. Üniversitelerde ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda ve hatta Vatikan öncülüğünde yapılan gerçek soykırım ve katliamlar hakkında doktora çalışmaları yapılmalı, bunlar yayınlanmalı, konferanslarda ve televizyonlarda tartışılmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Doğu Perinçek kararı ve Üst Mahkemeden çıkacak karar yakından izlenerek, gereğince değerlendirilmelidir.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Soykırım iddialarına dayalı haksızlığa hayır!

hakki-keskinTürk Halkı “Ermenilere Soykırım“ konusunda büyük bir haksızlık ve yalanla karşı karşıyadır. Özgüvenle emperyalizmin bu yalanını geri çevirmeliyiz. Yanıtımız onların anlayacağı dil ve yöntemle olmalıdır!

Ermenistan ve Ermeni Diasporası, sözde soykırım iddialarını yayarken, kendilerinin Hıristiyanlığı kabul eden ilk toplum olduklarına özenle vurgu yaparlar. Bu konuya ilişkin yayınlarda da, bunun belirtilmesi çok manidardır.

Papa, 2015 tehcir olayını “20. Yüzyılın ilk soykırımı“ olarak açıkladı. Bu iddiasını Katolik Dünyasının ruhani lideri Papa Franciscus, Ermeniler için yapılan ayinde söyledi. “Ermeni şehitliğinin 100. Yılı“ toplantısına, Ermenistan Cumhurbaşkanı ve Ermenilerin ruhani lideri de hazır bulundu. Açıklama batı medyasında geniş yankı buldu.

TÜRKİYE’NİN UZUN SÜREN SESSİZLİĞİ

Türkiye hükümetleri, 100. Yılı bu günlerde anılacak olan bu sözde “Ermeni soykırım“ iddiaları karşısında, adeta sessiz kaldı. İzlenen strateji genellikle, bu konunun üzerine gidilmemesi, böylece de bunun zamanla unutulacağı gibi, son derece yanlış bir politikaya dayanıyordu. Bu nedenle de zaman zaman yapılma zorunluluğu duyulan bazı açıklama ve girişimler yetersiz kaldı. Oysa en geç onlarca diplomatımıza yapılan suikastlar, bu konuda Türkiye’nin kendi  ve Dünya kamuoyunu çok yönlü bilgilendirmeyi gerektiriyordu.

Ermenistan ve Ermeni Diasporası yüzyıldır, tamamen tek yönlü, yalanlara, belge ve kaynakları çarpıtılmış yazılı ve görsel yayınlarla ve çok yönlü girişimlerle; toplantılar, ayinler, basın açıklamaları, kitaplar, tiyatrolar, filmlerle, parlamenterleri, hükümetleri, kiliseleri ve Dünya kamuoyunu  sürekli olarak etkilemeye çalıştılar. Bunu bir çok ülkede başardılar da. 20 den fazla ülke parlamentolarında sözde “Ermeni soykırımına“ ilişkin kararlar alındı.

Türkiye’de kendi bilimsel çalışmalarıyla, yapılan bu yayınlarda kaynak ve belgelerin çarpıtıldığını ve bu yayınların yanlış ve yalanlara dayalı olduğunu kanıtlayan Türk bilim insanlarına gerekli destek verilmedi.

ERMENİ DİASPORASININ STRATEJİSİ

Bilindiği gibi Ermenistan ve Diasporasının ana hedefi „3 T“ sitratejisidir: Tanıma, Tazminat ve Toprak. Bunun ilki olan “soykırımın tanınması“ konusunda bir hayli yol alındı. Bu çalışmalarda, medyada çok yönlü yayınlar, parlamento ve hükümetlerinin bu iddiaları kabulü, ders kitaplarına bu iddiaların girmesi, önemli görevlere aday olan Türklerin “soykırımı kabul etme“ testini başarmaları.

Bunu ben şahsen yaşadım. Ermeni lobisinin, yayınlarımı ve siyasi çalışmalarımı yakından izleyerek, değişik girişimlerde bulunduğunu gördüm. 2001 de Cumhurbaşkanı Nejdet Sezer’e, Ermeni Soykırım iddialarının araştırılması için bir “Tarihçiler komisyonu kurulmasını” önermem bile eleştirildi.

1924 yılında kurulan Berlin Ermeni Cemaati, 2005 yılında Almanya Parlamentosuna adaylığımın oylanacağı Sol Parti kongresinde, soykırımı “inkar eden aşırı Türk milliyetçisi olduğum“, bu nedenle seçilmeme karşı bildiri dağıtıldı ve konuşmalar yapıldı. Bu konudaki tavrımı özgüvenle kongrede açıkladım, adaylığım kabul edildi. Ancak milletvekili olduktan sonra da basın üzerinden partime ve bana baskı yapılması sürdürüldü.

Benim deneyimimin benzerleri, Hollanda, Fransa ve diğer bazı ülkelerde yaşandı. Görüldüğü gibi Ermeni lobisi çok yönlü çalışmalarıyla bir baskı sistemi oluşturmuştur. Milletvekili adayı bazı Türk arkadaşlarımız, ne yazık ki bu baskılar nedeniyle sözde soykırımı kabul etmektedir.

YAPILMASI GEREKENLER

Gerçekler, yüzlerce kaynağıyla, belgesi ve bilimsel çalışmalarla bilindiği halde, soykırım haksızlığına ve emperyalizmin bilinen amaçlarıyla ortaya attığı yalanına, boyun eğmek en büyük onursuzluktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasi partiler, hükümet, üniversiteler, yurt içi ve dışındaki bilim insanları, sivil toplum kuruluşları,  özgüvenle ve kararlılıkla bu konuda koordineli olarak yoğun çalışmalara girmelidirler. Öncelikle 20-30 sayfalık bilimsel bir yayın hazırlanarak, bir kaç önemli dilde yayınlanmalı, hükümetlere, parlamenterlere ve medyaya gönderilmelidir. Üniversitelerde ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda ve hatta Vatikan öncülüğünde yapılan gerçek soykırım ve katliamlar hakkında doktora çalışmaları yapılmalı, bunlar yayınlanmalı, konferanslarda ve televizyonlarda tartışılmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Doğu Perinçek kararı ve Üst Mahkemeden çıkacak karar yakından izlenerek, gereğince değerlendirilmelidir.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER