Doğu Perinçek 10 Ekim tarihli yazısında, benim eleştiri ve uyarılarımı yayınladı. Ben kendisine, Burhaniye’deki bir toplantıda yaptığı konuşma ve sorulara verdiği yanıtlardaki yaklaşımını, oradaki gözlemime dayanarak, olduğu gibi yazdım. Ancak mektubumu şahsa özel olarak kendisine ilettim, yayınlanması isteminde bulunmadığım gibi, doğrusu bunu düşünmedim de. Amacım, Vatan Partisi Genel Başkanı’nı, bu partinin Türkiye için gereği ve yararına inanan biri olarak, dostane bir biçimde eleştirmek ve uyarmaktı.
Diğer amacımda, Türkiye siyasetinde liderlerin eleştirilmesi ve uyarılması gerektiği halde, bunun yapılmayışından duyduğum büyük rahatsızlığı da, böylece dile getirmekti. Siyaset bilimci kimliğimle ve Almanya ve Avrupa Parlamenterler Meclisi deneyimlerimden yola çıkarak, siyasi partilerdeki lider kadrolarının, yanlış ve noksanlarının, parti yararına, gerektiğinde dayanışmacı bir anlayışla eleştirilmelerinin nedenli önemli olduğuna da, bu yoldan vurgu yapmak istedim.
Doğu Perinçek, Türkiye siyasi kültüründe bir ilke örnek olurcasına, eleştiri ve uyarılarımı içeren detaylı mektubumu, köşesinde olduğu gibi yayınladı.
Bu gerçektende bir ilk ve kayda geçilmesi gereken örnek bir siyasi yaklaşım oldu. Kendisini kutluyorum. Çok sayıda kişiden bu nedenle telefonlar ve iletiler aldım. Önemli bir kesimi, Doğu Perinçek`in bu tavrını takdirle karşıladıklarını belirtiyorlar ve “keşke diğer siyasi liderler de eleştirilere böyle açık olabilseler” diyorlar.
İki yıl öncesine değin, uzun yıllar CHP üyesiydim. Kılıçdaroğlu’nun Berlin’de siyasi partileri ziyaretinde, Sol Parti gurup başkanıyla birlikte, CHP ile görüştük ve Kılıçdaroğlu ile tanıştık. Kılıçdaroğlu’na, CHP’de gördüğüm noksanlara ve nelerin değişmesine ilişkin yazdığım mektubuma, bir yanıt bile alamadım. Cumhuriyet gazetesindeki kadrosal değişikliğe değin, burada CHP’de parti içi demokrasi, CHP programı, gençlik ve kadın kolları örgütlenmesi, siyasi gündemin belirlenmesi gibi konularda dört yazım yayınlandı. CHP’nin üst yönetim kadrolarında tanıdığım kişilerde dahil, hiç kimseden hiç bir tepki alamadım. Bu durumun CHP’de genel bir yaklaşım olduğunu, bu eleştiri ve uyarılara yanıt verme geleneğinin bulunmadığını üzülerek öğrendim.
TÜRKİYE’NİN VATAN PARTİSİNE GEREKSİNİMİ VARDIR
Ben Vatan Partisi’nin Türkiye için son derece önemli ve başarılı çalışmalar yapmakta olduğuna inandığım için, bu harekete destek olmaya karar verdim. Bu partiyi, Mustafa Kemal Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine bağlı kalarak, Türkiye’nin çok yönlü çağdaşlığını ve ulusal çıkarlarını kararlılıkla savunan yurtsever bir hareket olarak görüyorum. Bu anlamda Türkiye siyasetine, büyük özverilerle yayın hayatını sürdürebilen Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinin de uyarıcı katkılarıyla, önemli hizmetler vermektedir.
Vatan Partisi, Türkiye’nin Erdoğan ve AKP tarafından çıkmaza sürüklendiği yanlış Suriye, Rusya, Irak, İran politikalarından kurtulabilmesi için, bu ülkelerle Türkiye ilişkilerinin düzelmesi amacıyla, sonuç getiren büyük çabalar gösteriyor. Bu anlamda Türkiye siyasetinin yeniden doğru rotaya girmesinde etkin bir rol oynuyor. Rusya ile ilişkilerin düzelmesinde parti yetkililerinin girişimlerinin nedenli etkili olduğunu, Rusya Cumhuriyeti yetkililerinden de öğrenmiş bulunuyoruz. Benzer çabalar Suriye ve İran politikalarında da sürdürülüyor.
Türkiye için temel ve öncelikli sorun olan emperyalizme ve ABD güdümlü ve açık desdekli PKK terörüne karşı, devletin bölgedeki Kürt halkını terör karşısında koruyarak, kararlı bir politika izlenmesinde, öteden beri doğru bir çizgi savunuluyor.
Yıllardır CIA tarafından örgütlenen Gülen hareketinin, Türkiye’nin bağımsızlığından, çağdaşlığından yana olan yurtsever yazar, bilim adamı, gazeteci ve subaylara kurulan tuzaklara karşı savaş veriliyor. Bu hareketin kumpasları nedeniyle, Doğu Perinçek ve ekibinden bir çok kişi yıllarca Silivri’de hapiste kaldılar. Hükümetten de gelen çok yönlü baskılara karşın, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesi büyük özverilerle yayınlarını sürdürdüler ve sürdürüyorlar.
VATAN PARTİSİ’NİN GERÇEK GÜCÜ YAPTIĞI ÇALIŞMALARLA ÖLÇÜLMELİ
Ege kıyımızda, Türkiye’nin kıta ve hava sahanlığı bakımından son derece önemli olan, Türkiye’ye ait adalar, adacıklar ve kayalar, Yunanistan tarafından işgal edilmesine karşı, kamuoyunu ve hükümeti uyarmak için yayınlar ve protesto gösterileri yapıldı.
Ermeni soykırım yalanına karşıgerekli çalışmalar başarıyla yürütülüyor.
Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerini, ulusal bağımsızlığı, çağdaş, demokratik ve laik hukuk devletini, kararlılıkla ve inançla savunan Türkiye Gençlik Birliği (TGB)`nin oluşumuna gereken destek veriliyor.
Vatan Partisi, başta işçilerin, köylülerin olmak üzere tüm çalışanların, direnişlerini, istemlerini gündeme taşımakta ve sendikal hakların önemine israrla vurgu yapmaktadır.
Vatan Partisi’nin seçimlerde aldığı oy sayısı, yüzde onluk baraj nedeniyle, tabii ki bu hareketin gerçek gücünü yansıtmıyor. Bu partinin gerçek gücü, özetlemeye çalıştığım bu somut çalışmalarla ve sonuçlarıyla orantılıdır.
Vatan partisi hareketi kanımca, yalnız hükümeti yanlış politikalarından vazgeçmeye uyarmakla kalmıyor, bir anlamda ana muhalefet partisi CHP’yi ve hatta MHP’yi de, önemli konularda doğru tavır almaya yönlendirmeye çalışıyor. Vatan Partisi yönetiminde, bilgili, deneyimli, inançlı, özverili çok sayıda yurtsever kişinin olduğunu görüyoruz.
İşte bu gerekçelerle ben Vatan Partisi’ne Türkiye’nin gereksinimi olduğu inancındayım. Yanlışları ve noksanlarının düzeltilmesine, parti genel başkanının açık olduğunu, eleştirilerimin aynen yayınlanmasından da açıkça görüyoruz.
Bir siyasi hareketin içinde olmak, parti yöneticilerinin yaptığı her açıklamayı benimsemek anlamına gelmez tabii ki. Önemli olan, Siyasi hareketin ana çizgisinin ve rotasının doğru olması ve parti yönetiminin yanlışların düzeltilmesine açık olmasıdır.