AKP iktidarı Türkiye’yi, komşu ülkeler ve Avrupa Birliği ile kavgalı veya saygınlığını ve etkinliğini yitirmiş konuma getirdi. 1300 kilometre uzunluğundaki Suriye-Irak sınırımızda güvenlik ve kontrol yitirildi. Suriye ile savaşın eşiğine gelindi. Suriye, Mısır, İsrail ve Libya ile diplomatik ilişkiler kopartıldı. İran, Ürdün, Lübnan, Rusya ilişkileri kırılgan bir durumda. “Komşularla sıfır sorun” politikasının aksine, komşularla içinden çıkılması zor bir Türkiye var önümüzde.
Takiye anlayışıyla sürdürülen Avrupa Birliği görüşmelerinde hiç bir ilerleme sağlanamadı. Erdoğan’ın son Almanya ziyaretinde Almam basını Erdoğan’ı, “Almanya`ya hoş gelmediniz“ manşetleriyle karşıladı. Batı Avrupa ülkelerinde prestij ve saygınlık kaybına uğrayan Erdoğan ve Davutoğlu ile ilişkiler nezaketen korunur düzeye indi.
“Stratejik Derinlik“ kitabıyla Türkiye’nin dış politikasını yeniden dizayn etme iddiasına giren Davutoğlu ve ona destek veren Erdoğan, Türkiye’ye yapılabilecek en büyük zararı verdiler. Tüm Dünya’da Türkiye güvenilirliği olmayan bir ülke konumuna düştü. Oysa Filistin-İsrail ikileminde bile, Türkiye’ye arabulucu olma görevi düşünülüyordu.
BU DURUM ABD GÜDÜMLÜ POLİTİKANIN SONUCU
ABD kendine Dünya’nın jandarması rolünü biçiyor ve ülkeleri, kendi çıkarlarına göre yönlendirmek istiyor. II. Dünya savaşından günümüze ABD Dünya’da 50 den fazla savaşa girmiş ve bir çok ülkede CIA destekli darbeler ve darbe girişimleri yapmıştır. Kore ve Vietnam savaşları dışında İran’da Musaddık, Şili’de Alliende, Pakistan’da Zülfikar Ali Butto yönetimleri, bu darbelerin en bilinenleridir. Birçok güney Amerika, Afrika ve Asya ülkesinde yapılan onlarca savaş ve darbe, halkların haklı olarak Amerika karşıtı bir eğilimde yer almalarına yol açmıştır.
Türkiye’de yapılan 1960 darbesi de dahil, 1971 ve özellikle de bugünkü siyasi sorunların kaynağı olan faşist 1980 askeri darbeleri, ABD’nin isteği ve desteğiyle yapılmıştır. ABD, Evren Cuntası için “bizim çocuklar başardı“ diyerek sevincini belirtmiştir. Evren Cuntasının on binlerce insanı tutuklatması, partileri yasaklaması, gençlerin siyasete katılmalarını engellenmesi, seçim yasası ve yüzde 10’luk baraj ile 1961 anayasasının sağladığı hak ve özgürlükleri kısıtlayan 1981 anayasası, cunta tarafından halka kabul ettirilmiştir.
Ağustos 2001’de kurulan AKP’nin Kasım 2002’de tek başına hükümet olmasını, bu partinin başarısı olarak görmek, büyük bir yanılgıdır. ABD’nin kontrol edemediği “Radikal İslam”a karşı, ABD kontrolündeki “Ilımlı İslam” projesiyle, Yakın ve Orta Doğu, kontrol ve denetim altına alınmak istendi. Bu amaçla “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) uygulamaya konuldu. Türkiye’nin özel önemi nedeniyle Tayyip Erdoğan, BOP’un eş başkanlığına getirildi.
ALINMASI GEREKEN DERS
AKP’nin 13 yıldır Türkiye’yi yönetmesi, bu projenin Türkiye’de uygulanmasıdır. Bu proje amacına uygun olarak Suriye, Irak, Mısır, Libya, Tunus ve Fas, “Arap Baharı” olaylarını yaşamıştır. Sonuç ortadadır. Irak ve Suriye kana boyanmış, milyonlarca insan yaşamını yitirmiştir. Erdoğan ve Davutoğlu, Esat yönetimini devirmeyi görevleri sayarak, savaşı körüklemiş ve iki milyonu Türkiye’de olmak üzere, dört milyondan fazla Suriyeli ülkelerini terk etmek ve içler acısı yaşama zorlanmıştır. Libya’da iç savaş sürmektedir. BOP fiyaskoyla sonuçlandı, terörcü İslamistler daha da güçlendi.
ABD güdümlü iç ve dış politika sonucu Türkiye’nin saygınlığı, etkinliği, ekonomisi, ticareti ve iç barışı, onarımı uzun zaman isteyen çok büyük zararlar görmüştür ve görmektedir. Türkiye askeri darbeler döneminde bile, dış politikada Atatürk’ün “Yurtta barış, Dünya’da barış” ilkesine bağlı kalmış, komşu ülkelerin içişlerine karışmayarak, iyi komşuluk ilişkilerini koruyabilmiştir. Cumhuriyetin temel felsefesini oluşturan ve tam bağımsızlığı öngören Atatürk ilkelerinin dış ve iç politikadaki büyük önemi, günümüzde daha da artmaktadır.