Türkiye film yapımı alanında dünyada önde gelen ülkeler arasında yer almaktadır. Bazı dizilerin farklı ülkelerde, ilgiyle izlenilmekte olduğunu biliyoruz. Türkiye’de önemli bir kesim tarafından izlenen “Muhteşem Yüzyıl”, bazı diğer ülkelerde de, bu ülkelerin dilerine çevrilerek izlenen ve büyük ilgi gören film dizilerinden biriydi.
Sezon finalini izlediğimiz “Vatanım Sensin” film dizisinin, seyircilerin çok büyük ilgisini gördüğünü biliyoruz. Türkiye’de kendi tarihimizin okullarda iyi öğretildiğini söylememiz gerçeklerle bağdaşmaz. Bu konuda yazılmış bir çok değerli eser olduğu halde, bunların da sınırlı bir kesim tarafından okunduğunu öğreniyoruz. Uzak Asya’dan, Afrika ve Latin Amerika’ya değin bir çok sömürge ülkenin bağımsızlıklarını sağlamalarında örnek olan ulusal kurtuluş savaşımızın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve koşulları hakkında, gerekli bilgilerin okullarda tarih derslerinde öğretilmediğini de ne yazık ki biliyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesiyle hesaplaşmayı adeta ana görevi yapana AKP hükümetlerinin, bilimsel verilere dayalı tarih bilgisini okullardan uzak tutmayı yeğlediklerini ve bu nedenle başta Atatürk’e, Zübeyde Hanım’a ve Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine karşı yayınlara olanak sağladıklarını, yakından izliyoruz. Bu koşullarda geniş kitlelere doğruların gösterilmesinde ve anlatılmasında, sanatın en etkin biçimi olan film dizilerinin çok büyük etken olabileceği unutulmamalıdır.
Evde bulunduğum perşembe akşamları “Vatanım Sensin” dizisini büyük bir ilgiyle izledim. Balkan Harbi dönemini ve İzmir’in, İngiltere’nin desteğiyle Yunanlılar tarafından işgal edildiği süreci, savaş ortamındaki yaşam koşullarını ve büyük aşk hikayelerini, büyük bir senaryo ve etkileyici oyun becerisiyle, bu film dizisinde izliyoruz. Muhteşem Yüzyıl’da Sultan Süleyman’ı canlandıran günümüzün en başarılı ve beğenilen oyuncularından Halit Ergenç ve Karadayı dizisinde başrol oynayan Bergüzar Korel çifti ve diğer değerli sanatçılar, insana bu tarihi olayları en etkileyici biçimde yaşatıyorlar. Senaryo yazımcılarının da filmi en ilgi çeken anında sonlandırıp, haftaya neler olacak beklentisiyle, kanımca dizinin sürekli olarak izlenmesini sağladılar.
SANAT EN İYİ ÖĞRETİCİDİR
Deniyor ki “Sanat eseri açıklamaz, öğretmez; ancak mesajını, sezdirme, çağrıştırma, hissettirme yoluyla aktararak insanı düşünmeye yöneltir.” Kanımca bu film dizisi, işlediği konuları belki açıklamıyor, ancak gösterme, sezdirme, çağrıştırma, hissettirme yoluyla öğretiyor. Diziyi Osmanlı Devleti’nin çöküş süreci, Birinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’nin işgali, Mustafa Kemal`ın Ulusal Kurtuluş Savaşı’na başlama koşulları, padişahlık rejiminin tavrı ve Kuva-yi Milliye direniş hareketinin değerlendirilmesi bakımından son derece öğretici, ders verici buluyorum.
İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgali ve katliamlarda bulunmasının nasıl işleneceğini çok merak ediyordum. Gördüm ki İzmir yerlisi Türk ve Rum halkları arasındaki dostane ilişkiler, insanı duygulandıran bir biçimde işleniyor. Hatta Yunan ordusunun komutanı ve oğluyla, işgale karşı direnen hemşire rolündeki Azize (Bergüzer Korel) ve çocukları arasında iyi bir dostluk ve aşk olayı sahneleniyor. Böylece Türkiye tarihinin çok acılı bir dönemi bile, düşmanlık duyguları yaratılmadan başarıyla işlenebiliyor.
VATAN SEVGİSİ VE KİŞİSEL İHTİRASLARA DAYANAN HAİNLİK
Dizide başrolü oynayan Cevdet ismiyle subay Halit Ergenç, Yunan işgal ordusuna sızarak, Türkiye’nin işgaline karşı koyan güçlere ve Mustafa Kemal hareketine yardımcı olmaya çalışıyor ve bu yönde büyük bir yurtseverlik örneği veriyor. Çok sevdiği eşi, annesi ve çocukları, onun bir ajan olarak Yunan ordusunda görev yaptığını bilmediğinden, onu vatan haini olarak görüyorlar. Kendisinin içinde bulunduğu inanılmaz ağır koşullara ve tehlikelere karşın, vatanın kurtuluşu için, her zorluğa göğüs geriyor. Mustafa Kemal’in yanında yer alarak, önce vatan kararlılığıyla üstlendiği görevi büyük bir gizlilik içersinde yerine getiriyor.
Bunun tam aksi bir duruşu ise, İzmir’de padişahın emrinde hareket eden, kuva-yi milliyecilere karşı Yunan işgal gücüyle işbirliği yapan miralay rütbeli Osmanlı subayı Tevfik sergiliyor. Para hırsı ve çocukluk arkadaşının eşine sahip olmak için, İngiliz ajanıyla birlikte ülkesine karşı her türlü hainliği yapıyor.
Yunan ordusunun işgal bölgesindeki tavrını izlemekle görevlendirilmiş olan bir İngiliz ajanının neleri başarabildiğine tanık oluyoruz. İngiltere, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından itibaren, bağımsızlık için mücadeleye girişen bu hareketin, işgal gücü İngiltere için en büyük tehdit olduğunu görerek, ona karşı bir dizi girişimde bulunuyor. Büyük yetkiyle donanmış bir İngiltere ajanı olan Charles, Kuva-yi Milliye güçlerine karşı Osmanlı Subayı Tevfik’i kullanarak ve para da dağıtarak, halkı Kuva-yi Milliye güçlerine karşı isyana kışkırtıyor. Şeyhülislam tarafından verilen fetvalarla, Mustafa Kemal’in ve Kuva-yi Milliyecilerin “padişah efendimize” karşı isyan ettikleri, dinsiz ve vatan haini oldukları İngiliz Ajanın direktifleriyle, padişah emrindeki subay Tevfik tarafından işlenerek isyanlar çıkartılıyor.
Bir İngiltere ajanının neleri başarabildiğini bu dizide görünce, 1960’larden itibaren Türkiye’ye gönderilen çoğu ABD ajan oladuğu söylenen 1460 “barış gönüllüsünün”, Türkiye’nin ABD etkinlik alanına girmesinde, neden bu denli başarılı olabildiğini çok daha iyi anlamamızı sağlıyor. “Vatanım Sensin” Film dizisinin en geniş kesime ulaştırııması ve izlenmesinin sonderece yararlı olacağı inancındayım!
Dini siyasi, ticari ve kişisel çıkarları için istismar etmeyen herkesin Ramazan Bayramı’nı kutluyorum.
Düşüncelerimi,yazıya dökmüşsünüz.