18.1 C
Hamburg
Cumartesi, Haziran 22, 2024

GÜRÜLTÜ

Sabah erkenden işe gitmek için kalkmalıyım, uykum ağır olduğundan çift saat ayarlıyorum. Bir sağıma, bir soluma dönüyor ama uyuyamıyorum.

Baş ucumdaki saatlerin tik, tak, tik, tak, tik, tak sesleri beynimde yankılanıyor, alıp duvara fırlatmak istiyorum ama yapmıyorum.

Zır zır zıııırrrrrr!

Ne çabuk sabah oldu.

Saatleri alıp yorganın altında kapatmaya uğraşıyorum.

Gece tik tak, sabah zır zır da zır zır, bir rahat yok diye de kendi kendime söyleniyorum.

Kalkıyorum, banyodan su sesi geliyor, oğlum duş alıyor olmalı.

Çay demleyip kahvaltıyı hazırladım.

Oğlumdan sonra banyoya girdim, saçlarımı kuruturken, makinenin sesi her zamanki gibi kulaklarımı tırmaladı.

Sonra parmak ucunda tıkır mıkır merdivenlerden inip, arabaların motor ve egsoz seslerinin yankılandığı caddedeki otobüs durağına koşturdum. Arka arkaya iki motorsikletli genç kulakları sağır eden gürültüleriyle yanımdan geçtiler.

Eskiden otobüs ve trende çoğunluğun kitap ve gazete okumalarına bayılırdım, hatta trende örgü örenler bile vardı. Trenin gürültüsü her zaman fısıltıyla konuşanların sesini bastırırdı.

Ara sıra bir genç gitarıyla bir sonraki durağa kadar müzik yapar, sonra plastik bardakla para toplardı. Nerede olurlarsa olsunlar, sokak müzisyenlerine hayranım.

Şimdi küçük büyük herkesin elinde bir cep telefonu, otobüs ve trende kimse kimseye yer de vermiyor çünkü gözler telefona kilitlenmiş durumda, en fenası da bağıra bağıra yapılan telefon görüşmeleri.

Sokaklarda polis, itfaiye ve cankurtaranların siren sesleri kulakları tırmalar ama en çok da yürekleri hoplatır, çünkü pek çoğunun acı bir hikayesi vardır. Şehirlerde gürültüyü yutacak yeşillik alan ve hatta 8-10 hektarlık ormanlar yok. Çünkü onlar bina yapmak için katlediliyorlar, çok üzücü.

Çocuklarla çalıştığım için gürültünün ne demek olduğunu çok iyi bilirim! 66 okul çocuğu, 62 üç ile altı yaş arası ve otuziki iki aylık bebekle üç yaş arası çocuğun bir binada ve bahçede olduğunu bir düşünün.

Aman Tanrım! Gürültü de ne kelime!

Ses, kontrollü çıkar da söz olup dökülse cümlelere ve tatlı tatlı sohbetler yapılsa veya şarkı, türkü olarak çıksa da ağızdan mest etse bizi ve yüreklerimizi yumuşatsa ne güzel olur. Göğsümüze vura vura ve avaz avaz ağıtlarla acımızı azaltsak ruhumuza çok iyi gelmez mi, gelir.

Ses kontrolsüz ve hatta öfkeyle çıkarsa kulakları tırmalar, omuzlar gayri ihtiyari yukarı kalkar, içiniz cız eder, eller de hemen kulakları kapatır. Dayanamadığınız bu sesin gücü gürültüdür.

Ses yalıtımının ciddiyeti ve önemi eskilere dayanır ama binalarda, ses ve hatta ısı yalıtımı yeterince yapılmıyor. Mantolama işlemi denen ısı yalıtımı da daha yeni yeni uygulanıyor. Lüks yapılan binalar haricinde ses izolasyonunun halen yeterli yapıldığını düşünmüyorum, çünkü masraflı! Halen üst kattaki komşunun en ufak gürültüsü alt kattan duyuluyor.

Büyük şehirde yaşıyorsanız gürültüye maruz kalmanız kaçınılmazdır, bu sebeple canlıların sağlığını korumak için ses ölçümleri yapılır, en düşük ve yüksek gürültü sınırı kanunlarla belirlenmiştir.

Çalıştığınız binalarda ses yalıtımı olup olmadığını öğrenmelisiniz, çünkü günlük maruz kalınan ses şiddetinden kulaklarınızda duyu kaybı olabilir. Herkesin ses yoğunluğu ve sesin gücü ile baş etmesi başka başka olsa da organların tahribatı önlenemiyor.

Sesin gücü, yoğunluğu, basıncı, kuvveti var ve desibel (dB) denen birim ile ifade ediliyor. Sıfır desibel/dB sessizliktir. Bana göre sessizliğin bile bir sesi vardır ve kulağımızın duyabileceği en minik sesdir. Çalar saatin çıkardığı gürültü 80 dB, dikiş makinesinin gürültüsü 60 dB, çöp kamyonunun ki 100 dB‘dir.

Simdi uçak gürültüsü, helikopter, yolcu trenlerinin ve yük katarlarının gürültüsü, inşaatlerden gelen, yol yapımı ve onarımı gibi  çalışmaların gürültüsü……….  diye günlük dayanılmaz olan gürültü kaynaklarını sıralamak istemiyorum, sizler zaten biliyorsunuz.

Gürültünün sağlığımıza zararlarını da sıralayıp moralinizi yeniden bozmak asla istemiyorum.  Engelleyemeyecekleriniz ve engelleyebilecekleriniz gürültüler arasında denge kurmaya ve kendinizi korumaya çalışmanızı rica ediyorum.

Köylerdekiler çok şanslılar, köyde yaşarsanız gürültüyle karşılaşmanız nadirdir! Arıların toplu halde uğultuyla vız vız vız diye uçtuğunu duyup, cır cır böceklerinin sesini dinlediniz mi, kedi miyavlamasını veya kurt ulumasını? Yağmur damlalarının sesi kulağa çok hoş gelir de, gök gürler ve şimşek çakıp bardaktan boşanırcasına yağarsa yağmur, dışarı çıkasınız gelmez.

En sağdaki sevimli çocuk benim

Köyde gürültü diye verilecek örnekler çok masumdur, tıpkı sabah erkenden öten horozun sesi gibi, sabahın seherindeki o ötüş sizi rahatsız edebilir, eğer bu duruma sinirlenirseniz „bu horoz vakitsiz ötüyor, keselim de suyuna pilav pişirelim“ der ve hatta uygularsınız. Namazda gözünüz yoksa okunan ezan sinirlerinizi bozabilir, veya köpeklerin havlaması, davar sürüsünün çan sesleri, atların kişneyip, eşeklerin anırması, yumurtlayan tavuğun gıdaklaması, kuşların cıvıldaması……….

Doğada olan doğal sesler genellikle rahatsızlık değil, keyif verirler!

Özellikle şehirlerde sessiz olmaya özen gösterelim, hayatı kendimize ve başkalarına çekilmez hale getirmeyelim lütfen. Hemen hemen her evde bir çocuk, bir yaşlı, bir hasta, bir erken kalkması gereken ve hatta vardiyeli çalışan birisi mutlaka vardır. Üzüntülü olduğumuzda ise gürültüye dayanma gücümüz, tahammülümüz çok çabuk tükenir. Kendinize lütfen iyi davranın ve hatta herkese!

Sağlıcakla kalın

Rahime Sürücü

Ulaşım adresim: s.rahime@yahoo.de

Sabah erkenden işe gitmek için kalkmalıyım, uykum ağır olduğundan çift saat ayarlıyorum. Bir sağıma, bir soluma dönüyor ama uyuyamıyorum.

Baş ucumdaki saatlerin tik, tak, tik, tak, tik, tak sesleri beynimde yankılanıyor, alıp duvara fırlatmak istiyorum ama yapmıyorum.

Zır zır zıııırrrrrr!

Ne çabuk sabah oldu.

Saatleri alıp yorganın altında kapatmaya uğraşıyorum.

Gece tik tak, sabah zır zır da zır zır, bir rahat yok diye de kendi kendime söyleniyorum.

Kalkıyorum, banyodan su sesi geliyor, oğlum duş alıyor olmalı.

Çay demleyip kahvaltıyı hazırladım.

Oğlumdan sonra banyoya girdim, saçlarımı kuruturken, makinenin sesi her zamanki gibi kulaklarımı tırmaladı.

Sonra parmak ucunda tıkır mıkır merdivenlerden inip, arabaların motor ve egsoz seslerinin yankılandığı caddedeki otobüs durağına koşturdum. Arka arkaya iki motorsikletli genç kulakları sağır eden gürültüleriyle yanımdan geçtiler.

Eskiden otobüs ve trende çoğunluğun kitap ve gazete okumalarına bayılırdım, hatta trende örgü örenler bile vardı. Trenin gürültüsü her zaman fısıltıyla konuşanların sesini bastırırdı.

Ara sıra bir genç gitarıyla bir sonraki durağa kadar müzik yapar, sonra plastik bardakla para toplardı. Nerede olurlarsa olsunlar, sokak müzisyenlerine hayranım.

Şimdi küçük büyük herkesin elinde bir cep telefonu, otobüs ve trende kimse kimseye yer de vermiyor çünkü gözler telefona kilitlenmiş durumda, en fenası da bağıra bağıra yapılan telefon görüşmeleri.

Sokaklarda polis, itfaiye ve cankurtaranların siren sesleri kulakları tırmalar ama en çok da yürekleri hoplatır, çünkü pek çoğunun acı bir hikayesi vardır. Şehirlerde gürültüyü yutacak yeşillik alan ve hatta 8-10 hektarlık ormanlar yok. Çünkü onlar bina yapmak için katlediliyorlar, çok üzücü.

Çocuklarla çalıştığım için gürültünün ne demek olduğunu çok iyi bilirim! 66 okul çocuğu, 62 üç ile altı yaş arası ve otuziki iki aylık bebekle üç yaş arası çocuğun bir binada ve bahçede olduğunu bir düşünün.

Aman Tanrım! Gürültü de ne kelime!

Ses, kontrollü çıkar da söz olup dökülse cümlelere ve tatlı tatlı sohbetler yapılsa veya şarkı, türkü olarak çıksa da ağızdan mest etse bizi ve yüreklerimizi yumuşatsa ne güzel olur. Göğsümüze vura vura ve avaz avaz ağıtlarla acımızı azaltsak ruhumuza çok iyi gelmez mi, gelir.

Ses kontrolsüz ve hatta öfkeyle çıkarsa kulakları tırmalar, omuzlar gayri ihtiyari yukarı kalkar, içiniz cız eder, eller de hemen kulakları kapatır. Dayanamadığınız bu sesin gücü gürültüdür.

Ses yalıtımının ciddiyeti ve önemi eskilere dayanır ama binalarda, ses ve hatta ısı yalıtımı yeterince yapılmıyor. Mantolama işlemi denen ısı yalıtımı da daha yeni yeni uygulanıyor. Lüks yapılan binalar haricinde ses izolasyonunun halen yeterli yapıldığını düşünmüyorum, çünkü masraflı! Halen üst kattaki komşunun en ufak gürültüsü alt kattan duyuluyor.

Büyük şehirde yaşıyorsanız gürültüye maruz kalmanız kaçınılmazdır, bu sebeple canlıların sağlığını korumak için ses ölçümleri yapılır, en düşük ve yüksek gürültü sınırı kanunlarla belirlenmiştir.

Çalıştığınız binalarda ses yalıtımı olup olmadığını öğrenmelisiniz, çünkü günlük maruz kalınan ses şiddetinden kulaklarınızda duyu kaybı olabilir. Herkesin ses yoğunluğu ve sesin gücü ile baş etmesi başka başka olsa da organların tahribatı önlenemiyor.

Sesin gücü, yoğunluğu, basıncı, kuvveti var ve desibel (dB) denen birim ile ifade ediliyor. Sıfır desibel/dB sessizliktir. Bana göre sessizliğin bile bir sesi vardır ve kulağımızın duyabileceği en minik sesdir. Çalar saatin çıkardığı gürültü 80 dB, dikiş makinesinin gürültüsü 60 dB, çöp kamyonunun ki 100 dB‘dir.

Simdi uçak gürültüsü, helikopter, yolcu trenlerinin ve yük katarlarının gürültüsü, inşaatlerden gelen, yol yapımı ve onarımı gibi  çalışmaların gürültüsü……….  diye günlük dayanılmaz olan gürültü kaynaklarını sıralamak istemiyorum, sizler zaten biliyorsunuz.

Gürültünün sağlığımıza zararlarını da sıralayıp moralinizi yeniden bozmak asla istemiyorum.  Engelleyemeyecekleriniz ve engelleyebilecekleriniz gürültüler arasında denge kurmaya ve kendinizi korumaya çalışmanızı rica ediyorum.

Köylerdekiler çok şanslılar, köyde yaşarsanız gürültüyle karşılaşmanız nadirdir! Arıların toplu halde uğultuyla vız vız vız diye uçtuğunu duyup, cır cır böceklerinin sesini dinlediniz mi, kedi miyavlamasını veya kurt ulumasını? Yağmur damlalarının sesi kulağa çok hoş gelir de, gök gürler ve şimşek çakıp bardaktan boşanırcasına yağarsa yağmur, dışarı çıkasınız gelmez.

En sağdaki sevimli çocuk benim

Köyde gürültü diye verilecek örnekler çok masumdur, tıpkı sabah erkenden öten horozun sesi gibi, sabahın seherindeki o ötüş sizi rahatsız edebilir, eğer bu duruma sinirlenirseniz „bu horoz vakitsiz ötüyor, keselim de suyuna pilav pişirelim“ der ve hatta uygularsınız. Namazda gözünüz yoksa okunan ezan sinirlerinizi bozabilir, veya köpeklerin havlaması, davar sürüsünün çan sesleri, atların kişneyip, eşeklerin anırması, yumurtlayan tavuğun gıdaklaması, kuşların cıvıldaması……….

Doğada olan doğal sesler genellikle rahatsızlık değil, keyif verirler!

Özellikle şehirlerde sessiz olmaya özen gösterelim, hayatı kendimize ve başkalarına çekilmez hale getirmeyelim lütfen. Hemen hemen her evde bir çocuk, bir yaşlı, bir hasta, bir erken kalkması gereken ve hatta vardiyeli çalışan birisi mutlaka vardır. Üzüntülü olduğumuzda ise gürültüye dayanma gücümüz, tahammülümüz çok çabuk tükenir. Kendinize lütfen iyi davranın ve hatta herkese!

Sağlıcakla kalın

Rahime Sürücü

Ulaşım adresim: s.rahime@yahoo.de

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

GÜRÜLTÜ

Sabah erkenden işe gitmek için kalkmalıyım, uykum ağır olduğundan çift saat ayarlıyorum. Bir sağıma, bir soluma dönüyor ama uyuyamıyorum.

Baş ucumdaki saatlerin tik, tak, tik, tak, tik, tak sesleri beynimde yankılanıyor, alıp duvara fırlatmak istiyorum ama yapmıyorum.

Zır zır zıııırrrrrr!

Ne çabuk sabah oldu.

Saatleri alıp yorganın altında kapatmaya uğraşıyorum.

Gece tik tak, sabah zır zır da zır zır, bir rahat yok diye de kendi kendime söyleniyorum.

Kalkıyorum, banyodan su sesi geliyor, oğlum duş alıyor olmalı.

Çay demleyip kahvaltıyı hazırladım.

Oğlumdan sonra banyoya girdim, saçlarımı kuruturken, makinenin sesi her zamanki gibi kulaklarımı tırmaladı.

Sonra parmak ucunda tıkır mıkır merdivenlerden inip, arabaların motor ve egsoz seslerinin yankılandığı caddedeki otobüs durağına koşturdum. Arka arkaya iki motorsikletli genç kulakları sağır eden gürültüleriyle yanımdan geçtiler.

Eskiden otobüs ve trende çoğunluğun kitap ve gazete okumalarına bayılırdım, hatta trende örgü örenler bile vardı. Trenin gürültüsü her zaman fısıltıyla konuşanların sesini bastırırdı.

Ara sıra bir genç gitarıyla bir sonraki durağa kadar müzik yapar, sonra plastik bardakla para toplardı. Nerede olurlarsa olsunlar, sokak müzisyenlerine hayranım.

Şimdi küçük büyük herkesin elinde bir cep telefonu, otobüs ve trende kimse kimseye yer de vermiyor çünkü gözler telefona kilitlenmiş durumda, en fenası da bağıra bağıra yapılan telefon görüşmeleri.

Sokaklarda polis, itfaiye ve cankurtaranların siren sesleri kulakları tırmalar ama en çok da yürekleri hoplatır, çünkü pek çoğunun acı bir hikayesi vardır. Şehirlerde gürültüyü yutacak yeşillik alan ve hatta 8-10 hektarlık ormanlar yok. Çünkü onlar bina yapmak için katlediliyorlar, çok üzücü.

Çocuklarla çalıştığım için gürültünün ne demek olduğunu çok iyi bilirim! 66 okul çocuğu, 62 üç ile altı yaş arası ve otuziki iki aylık bebekle üç yaş arası çocuğun bir binada ve bahçede olduğunu bir düşünün.

Aman Tanrım! Gürültü de ne kelime!

Ses, kontrollü çıkar da söz olup dökülse cümlelere ve tatlı tatlı sohbetler yapılsa veya şarkı, türkü olarak çıksa da ağızdan mest etse bizi ve yüreklerimizi yumuşatsa ne güzel olur. Göğsümüze vura vura ve avaz avaz ağıtlarla acımızı azaltsak ruhumuza çok iyi gelmez mi, gelir.

Ses kontrolsüz ve hatta öfkeyle çıkarsa kulakları tırmalar, omuzlar gayri ihtiyari yukarı kalkar, içiniz cız eder, eller de hemen kulakları kapatır. Dayanamadığınız bu sesin gücü gürültüdür.

Ses yalıtımının ciddiyeti ve önemi eskilere dayanır ama binalarda, ses ve hatta ısı yalıtımı yeterince yapılmıyor. Mantolama işlemi denen ısı yalıtımı da daha yeni yeni uygulanıyor. Lüks yapılan binalar haricinde ses izolasyonunun halen yeterli yapıldığını düşünmüyorum, çünkü masraflı! Halen üst kattaki komşunun en ufak gürültüsü alt kattan duyuluyor.

Büyük şehirde yaşıyorsanız gürültüye maruz kalmanız kaçınılmazdır, bu sebeple canlıların sağlığını korumak için ses ölçümleri yapılır, en düşük ve yüksek gürültü sınırı kanunlarla belirlenmiştir.

Çalıştığınız binalarda ses yalıtımı olup olmadığını öğrenmelisiniz, çünkü günlük maruz kalınan ses şiddetinden kulaklarınızda duyu kaybı olabilir. Herkesin ses yoğunluğu ve sesin gücü ile baş etmesi başka başka olsa da organların tahribatı önlenemiyor.

Sesin gücü, yoğunluğu, basıncı, kuvveti var ve desibel (dB) denen birim ile ifade ediliyor. Sıfır desibel/dB sessizliktir. Bana göre sessizliğin bile bir sesi vardır ve kulağımızın duyabileceği en minik sesdir. Çalar saatin çıkardığı gürültü 80 dB, dikiş makinesinin gürültüsü 60 dB, çöp kamyonunun ki 100 dB‘dir.

Simdi uçak gürültüsü, helikopter, yolcu trenlerinin ve yük katarlarının gürültüsü, inşaatlerden gelen, yol yapımı ve onarımı gibi  çalışmaların gürültüsü……….  diye günlük dayanılmaz olan gürültü kaynaklarını sıralamak istemiyorum, sizler zaten biliyorsunuz.

Gürültünün sağlığımıza zararlarını da sıralayıp moralinizi yeniden bozmak asla istemiyorum.  Engelleyemeyecekleriniz ve engelleyebilecekleriniz gürültüler arasında denge kurmaya ve kendinizi korumaya çalışmanızı rica ediyorum.

Köylerdekiler çok şanslılar, köyde yaşarsanız gürültüyle karşılaşmanız nadirdir! Arıların toplu halde uğultuyla vız vız vız diye uçtuğunu duyup, cır cır böceklerinin sesini dinlediniz mi, kedi miyavlamasını veya kurt ulumasını? Yağmur damlalarının sesi kulağa çok hoş gelir de, gök gürler ve şimşek çakıp bardaktan boşanırcasına yağarsa yağmur, dışarı çıkasınız gelmez.

En sağdaki sevimli çocuk benim

Köyde gürültü diye verilecek örnekler çok masumdur, tıpkı sabah erkenden öten horozun sesi gibi, sabahın seherindeki o ötüş sizi rahatsız edebilir, eğer bu duruma sinirlenirseniz „bu horoz vakitsiz ötüyor, keselim de suyuna pilav pişirelim“ der ve hatta uygularsınız. Namazda gözünüz yoksa okunan ezan sinirlerinizi bozabilir, veya köpeklerin havlaması, davar sürüsünün çan sesleri, atların kişneyip, eşeklerin anırması, yumurtlayan tavuğun gıdaklaması, kuşların cıvıldaması……….

Doğada olan doğal sesler genellikle rahatsızlık değil, keyif verirler!

Özellikle şehirlerde sessiz olmaya özen gösterelim, hayatı kendimize ve başkalarına çekilmez hale getirmeyelim lütfen. Hemen hemen her evde bir çocuk, bir yaşlı, bir hasta, bir erken kalkması gereken ve hatta vardiyeli çalışan birisi mutlaka vardır. Üzüntülü olduğumuzda ise gürültüye dayanma gücümüz, tahammülümüz çok çabuk tükenir. Kendinize lütfen iyi davranın ve hatta herkese!

Sağlıcakla kalın

Rahime Sürücü

Ulaşım adresim: s.rahime@yahoo.de

Sabah erkenden işe gitmek için kalkmalıyım, uykum ağır olduğundan çift saat ayarlıyorum. Bir sağıma, bir soluma dönüyor ama uyuyamıyorum.

Baş ucumdaki saatlerin tik, tak, tik, tak, tik, tak sesleri beynimde yankılanıyor, alıp duvara fırlatmak istiyorum ama yapmıyorum.

Zır zır zıııırrrrrr!

Ne çabuk sabah oldu.

Saatleri alıp yorganın altında kapatmaya uğraşıyorum.

Gece tik tak, sabah zır zır da zır zır, bir rahat yok diye de kendi kendime söyleniyorum.

Kalkıyorum, banyodan su sesi geliyor, oğlum duş alıyor olmalı.

Çay demleyip kahvaltıyı hazırladım.

Oğlumdan sonra banyoya girdim, saçlarımı kuruturken, makinenin sesi her zamanki gibi kulaklarımı tırmaladı.

Sonra parmak ucunda tıkır mıkır merdivenlerden inip, arabaların motor ve egsoz seslerinin yankılandığı caddedeki otobüs durağına koşturdum. Arka arkaya iki motorsikletli genç kulakları sağır eden gürültüleriyle yanımdan geçtiler.

Eskiden otobüs ve trende çoğunluğun kitap ve gazete okumalarına bayılırdım, hatta trende örgü örenler bile vardı. Trenin gürültüsü her zaman fısıltıyla konuşanların sesini bastırırdı.

Ara sıra bir genç gitarıyla bir sonraki durağa kadar müzik yapar, sonra plastik bardakla para toplardı. Nerede olurlarsa olsunlar, sokak müzisyenlerine hayranım.

Şimdi küçük büyük herkesin elinde bir cep telefonu, otobüs ve trende kimse kimseye yer de vermiyor çünkü gözler telefona kilitlenmiş durumda, en fenası da bağıra bağıra yapılan telefon görüşmeleri.

Sokaklarda polis, itfaiye ve cankurtaranların siren sesleri kulakları tırmalar ama en çok da yürekleri hoplatır, çünkü pek çoğunun acı bir hikayesi vardır. Şehirlerde gürültüyü yutacak yeşillik alan ve hatta 8-10 hektarlık ormanlar yok. Çünkü onlar bina yapmak için katlediliyorlar, çok üzücü.

Çocuklarla çalıştığım için gürültünün ne demek olduğunu çok iyi bilirim! 66 okul çocuğu, 62 üç ile altı yaş arası ve otuziki iki aylık bebekle üç yaş arası çocuğun bir binada ve bahçede olduğunu bir düşünün.

Aman Tanrım! Gürültü de ne kelime!

Ses, kontrollü çıkar da söz olup dökülse cümlelere ve tatlı tatlı sohbetler yapılsa veya şarkı, türkü olarak çıksa da ağızdan mest etse bizi ve yüreklerimizi yumuşatsa ne güzel olur. Göğsümüze vura vura ve avaz avaz ağıtlarla acımızı azaltsak ruhumuza çok iyi gelmez mi, gelir.

Ses kontrolsüz ve hatta öfkeyle çıkarsa kulakları tırmalar, omuzlar gayri ihtiyari yukarı kalkar, içiniz cız eder, eller de hemen kulakları kapatır. Dayanamadığınız bu sesin gücü gürültüdür.

Ses yalıtımının ciddiyeti ve önemi eskilere dayanır ama binalarda, ses ve hatta ısı yalıtımı yeterince yapılmıyor. Mantolama işlemi denen ısı yalıtımı da daha yeni yeni uygulanıyor. Lüks yapılan binalar haricinde ses izolasyonunun halen yeterli yapıldığını düşünmüyorum, çünkü masraflı! Halen üst kattaki komşunun en ufak gürültüsü alt kattan duyuluyor.

Büyük şehirde yaşıyorsanız gürültüye maruz kalmanız kaçınılmazdır, bu sebeple canlıların sağlığını korumak için ses ölçümleri yapılır, en düşük ve yüksek gürültü sınırı kanunlarla belirlenmiştir.

Çalıştığınız binalarda ses yalıtımı olup olmadığını öğrenmelisiniz, çünkü günlük maruz kalınan ses şiddetinden kulaklarınızda duyu kaybı olabilir. Herkesin ses yoğunluğu ve sesin gücü ile baş etmesi başka başka olsa da organların tahribatı önlenemiyor.

Sesin gücü, yoğunluğu, basıncı, kuvveti var ve desibel (dB) denen birim ile ifade ediliyor. Sıfır desibel/dB sessizliktir. Bana göre sessizliğin bile bir sesi vardır ve kulağımızın duyabileceği en minik sesdir. Çalar saatin çıkardığı gürültü 80 dB, dikiş makinesinin gürültüsü 60 dB, çöp kamyonunun ki 100 dB‘dir.

Simdi uçak gürültüsü, helikopter, yolcu trenlerinin ve yük katarlarının gürültüsü, inşaatlerden gelen, yol yapımı ve onarımı gibi  çalışmaların gürültüsü……….  diye günlük dayanılmaz olan gürültü kaynaklarını sıralamak istemiyorum, sizler zaten biliyorsunuz.

Gürültünün sağlığımıza zararlarını da sıralayıp moralinizi yeniden bozmak asla istemiyorum.  Engelleyemeyecekleriniz ve engelleyebilecekleriniz gürültüler arasında denge kurmaya ve kendinizi korumaya çalışmanızı rica ediyorum.

Köylerdekiler çok şanslılar, köyde yaşarsanız gürültüyle karşılaşmanız nadirdir! Arıların toplu halde uğultuyla vız vız vız diye uçtuğunu duyup, cır cır böceklerinin sesini dinlediniz mi, kedi miyavlamasını veya kurt ulumasını? Yağmur damlalarının sesi kulağa çok hoş gelir de, gök gürler ve şimşek çakıp bardaktan boşanırcasına yağarsa yağmur, dışarı çıkasınız gelmez.

En sağdaki sevimli çocuk benim

Köyde gürültü diye verilecek örnekler çok masumdur, tıpkı sabah erkenden öten horozun sesi gibi, sabahın seherindeki o ötüş sizi rahatsız edebilir, eğer bu duruma sinirlenirseniz „bu horoz vakitsiz ötüyor, keselim de suyuna pilav pişirelim“ der ve hatta uygularsınız. Namazda gözünüz yoksa okunan ezan sinirlerinizi bozabilir, veya köpeklerin havlaması, davar sürüsünün çan sesleri, atların kişneyip, eşeklerin anırması, yumurtlayan tavuğun gıdaklaması, kuşların cıvıldaması……….

Doğada olan doğal sesler genellikle rahatsızlık değil, keyif verirler!

Özellikle şehirlerde sessiz olmaya özen gösterelim, hayatı kendimize ve başkalarına çekilmez hale getirmeyelim lütfen. Hemen hemen her evde bir çocuk, bir yaşlı, bir hasta, bir erken kalkması gereken ve hatta vardiyeli çalışan birisi mutlaka vardır. Üzüntülü olduğumuzda ise gürültüye dayanma gücümüz, tahammülümüz çok çabuk tükenir. Kendinize lütfen iyi davranın ve hatta herkese!

Sağlıcakla kalın

Rahime Sürücü

Ulaşım adresim: s.rahime@yahoo.de

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER