11 C
Hamburg
Cuma, Haziran 7, 2024

DÜNYA YALNIZ BİZİM DEĞİL IV. BÖLÜM

„Dünyadan yalnızca iyi bir insan olarak ayrılmayın, yetmez.

Arkanızda iyi bir dünya bırakmaya bakın!“

(Bertolt Brecht)

Bertolt Brecht`in yukarıdaki sözünü, sevgili Rahime Sürücü`nün sayfasından aldım.

Üç gün Türkiye`de ki doğa felaketlerini, yönetici ve şirketlerin doğaya ihanetlerini yazmaya ve sizlerin dikkatini çekmeye çalıştım. Ümit ederim ki, birkaç sorumsuz insanın dikkatini çekmişimdir.

Evet, Türkiye`de ki doğa ihanetlerini haklı veya haksız olarak eleştirdiniz de, ikinci ülkem dediğiniz Almanya`da durum nasıl diye sorduğunuzu tahmin ediyorum. Öyleyse, Almanya`da ki doğa felaketlerini biraz açalım.

İkinci dünya savaşı sonrasında yerle bir olan Almanya alt yapısını ve sanayisini yeniden ayağa kaldırmayı başarmıştır. Almanya`nın milyonlarca insanı yok olmuş, binaları yıkılmış veya sanayısı darma dağın olmuştu, fakat bilim insanları yok edilememişti.

Almanya önce çağdaş bir Anayasa yapmayı başarmıştır. Yani faşizmin kalıntılarını silmiş ve demokratik ve hukukuk devletini inşaa etmiştir. Demokratik ve hukuk devleti olan Almanya, üniversitelerine özerklik sağlamış ve bilim adamlarını var olan gücü ile desteklemiştir. Anlıyacağınız susan değil, eleştiren toplum yaratmıştır.

Tabi ki, demokratik ve hukuk devleti olmanın yanında, ekonomik sistem olarak kapitalizmi seçmiştir.

Almanya`yı da bir kısım sermaye sahipleri yönetmektedir. Yüz yıllar önce sanayi devrimini yapmış Almanya, büyük bir birikimine sahipti.

Sanayinin hızlı gelişmes için, doğayı katleden bazı Nükler Santrallar inşaa edilmiştir. Onlarca yıl ülkeye elektirik üreten ve ülke ekonomisine katkı sağlayan nükler santrallar, aynı zamanda doğaya ihanet etmiştir. Sonunda nükler santıralların birkaçi dışında hepisi kapatılmıştır. Almanya nükler santralları kapatırken, Türkiye nükler santral inşaa etmektedir.

1968 kuşağının Avrupa`da büyük bir fırtına estirmesiyle, Alman gençliği ülkenin yönetimine talip olmuş ve hükümetlerin icraatlarını eleştirmeye başlamışlardır. Başta savaşa, savaş sanayisine veya nükler sanayiye karşı bir gernçlik hareketi başlatılmıştır.

Genelde Alman kominüstleri barış ve işci haklarını savunurken, diğer bir gençlik grubuda doğaya sahip çıkmış ve nükler santrallara karşı hareket başlatmış ve „Yeşiller“ hareketini başlatmıştır.

Yetmişli yılların sonunda „Yeşiller Hareketi“ başlatan gençler, daha sonra „DİE GRÜNE=YEŞİLLER“ partisını kurmuşlardır. Gençler tarafından kurulan Yeşiller Partisi, Gerhard Schröder hükümetine, hükümet ortağı olmuş ve bugün de Almanya`nın hükümet ortağıdır. O günler eleştirilen Yeşiller, Almanya tarihinde ilk defa genç bir kadını Dış İşleri Bakanı yapmıştır.

Diyeceksiniz ki, tamamda, Almanya`da hiçmi doğa ihaneti yapılmıyor. Tabi ki, yapılıyor. Almanya`nın bütün şehirlerine Oto Yol yapılmıştır. Oto Yollar yapılırken milyonlarca ağaçlar yok edilmiştir. Tabi ki, ormanlar yok edilirken, milyarlarca canlılar da yok olmuştur, doğrudur.

Fakat Oto Yollar yapılırken, yapılandan sonra yolların kenarları hızlı şekilde ağaçlandırılmıştır. Bizim Kuzey Marmara Oto Yollu kenarları gibi kelaynak gibi bırakılmamıştır. Yetermi, katledilen canlıları yeniden hayata döndürürmü, döndürmez.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Almanya`da da inşaat rantı acımasızdır. Almanya`nın da TOKİ gibi inşaat sektörleri vardır ve devlet tarafından desteklenmektedir. Söz konusu şirketler dünyanın her yerinde olduğu gibi, doğaya, ormanlara veya canlılara ihanet etmektedirler.

Bir örnek vermek gerekirse, o örneği değerli Rahime Sürücü`nün de desteklediği bir halk girişiminden vermek istiyorum.

Hasmburg`un Wilhelmsburg bölgesinde, genelde lüks ve pahalı binalar inşaa etmek isteyen inşaat şirketine karşı „Ormanı Kurtar“ halk girişimi başlatılmıştır. O inşaatin yapılacağı ormanın bir bölümü olan „der Wilde Wald=Vahşi Orman“ bölgesinin inşaat alanı dışında bırakılması için mücadele etmektedirler.

Diyeceksiniz ki, Türkiye`de de dereleri veya ormanları korumak için çaba sarf ediyorlar, sonunda inşaat şirketleri istediği gibi gereğini yapıyorlar. Doğru, işte burada hukuk devleti varmı, yokmu, önemli olan bu.

Eğer halkın bir kısmı ormanların yok edilmesine karşı çıkıyorsa, işte orada hukuk devreye giriyor. Eğer ki, Halk Hareketi inşaatin durdurulması için mahkemeye giderse, işte orada hukuk söz sahibi oluyor, Başbakan veya Cumhurbaşkanı değil. Yani başbakan şunu söylemiyor, „istesenizde istemesenizde bu ormana söz konusu inşaat yapılacak“ diyemiyor.

Vatandaşın talebi veya itirazı bağımsız mahkemeler tarafından incelenir, toplumun menfaatleri veya yasalara uygunmu uygun değilmi, ona göre karar verir.

Mahkemelerin kararları tartışılmaz, çünkü o kararların verilmesi için „Başbakanlıkdan“ emir geldiğini kimse düşünmez.

Ne diyor Bertolt Brechtin?

„Dünyadan yalnızca iyi bir insan olarak ayrılmayın, yetmez.

Arkanızda iyi bir dünya bırakmaya bakın!“

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

DÜNYA YALNIZ BİZİM DEĞİL IV. BÖLÜM

„Dünyadan yalnızca iyi bir insan olarak ayrılmayın, yetmez.

Arkanızda iyi bir dünya bırakmaya bakın!“

(Bertolt Brecht)

Bertolt Brecht`in yukarıdaki sözünü, sevgili Rahime Sürücü`nün sayfasından aldım.

Üç gün Türkiye`de ki doğa felaketlerini, yönetici ve şirketlerin doğaya ihanetlerini yazmaya ve sizlerin dikkatini çekmeye çalıştım. Ümit ederim ki, birkaç sorumsuz insanın dikkatini çekmişimdir.

Evet, Türkiye`de ki doğa ihanetlerini haklı veya haksız olarak eleştirdiniz de, ikinci ülkem dediğiniz Almanya`da durum nasıl diye sorduğunuzu tahmin ediyorum. Öyleyse, Almanya`da ki doğa felaketlerini biraz açalım.

İkinci dünya savaşı sonrasında yerle bir olan Almanya alt yapısını ve sanayisini yeniden ayağa kaldırmayı başarmıştır. Almanya`nın milyonlarca insanı yok olmuş, binaları yıkılmış veya sanayısı darma dağın olmuştu, fakat bilim insanları yok edilememişti.

Almanya önce çağdaş bir Anayasa yapmayı başarmıştır. Yani faşizmin kalıntılarını silmiş ve demokratik ve hukukuk devletini inşaa etmiştir. Demokratik ve hukuk devleti olan Almanya, üniversitelerine özerklik sağlamış ve bilim adamlarını var olan gücü ile desteklemiştir. Anlıyacağınız susan değil, eleştiren toplum yaratmıştır.

Tabi ki, demokratik ve hukuk devleti olmanın yanında, ekonomik sistem olarak kapitalizmi seçmiştir.

Almanya`yı da bir kısım sermaye sahipleri yönetmektedir. Yüz yıllar önce sanayi devrimini yapmış Almanya, büyük bir birikimine sahipti.

Sanayinin hızlı gelişmes için, doğayı katleden bazı Nükler Santrallar inşaa edilmiştir. Onlarca yıl ülkeye elektirik üreten ve ülke ekonomisine katkı sağlayan nükler santrallar, aynı zamanda doğaya ihanet etmiştir. Sonunda nükler santıralların birkaçi dışında hepisi kapatılmıştır. Almanya nükler santralları kapatırken, Türkiye nükler santral inşaa etmektedir.

1968 kuşağının Avrupa`da büyük bir fırtına estirmesiyle, Alman gençliği ülkenin yönetimine talip olmuş ve hükümetlerin icraatlarını eleştirmeye başlamışlardır. Başta savaşa, savaş sanayisine veya nükler sanayiye karşı bir gernçlik hareketi başlatılmıştır.

Genelde Alman kominüstleri barış ve işci haklarını savunurken, diğer bir gençlik grubuda doğaya sahip çıkmış ve nükler santrallara karşı hareket başlatmış ve „Yeşiller“ hareketini başlatmıştır.

Yetmişli yılların sonunda „Yeşiller Hareketi“ başlatan gençler, daha sonra „DİE GRÜNE=YEŞİLLER“ partisını kurmuşlardır. Gençler tarafından kurulan Yeşiller Partisi, Gerhard Schröder hükümetine, hükümet ortağı olmuş ve bugün de Almanya`nın hükümet ortağıdır. O günler eleştirilen Yeşiller, Almanya tarihinde ilk defa genç bir kadını Dış İşleri Bakanı yapmıştır.

Diyeceksiniz ki, tamamda, Almanya`da hiçmi doğa ihaneti yapılmıyor. Tabi ki, yapılıyor. Almanya`nın bütün şehirlerine Oto Yol yapılmıştır. Oto Yollar yapılırken milyonlarca ağaçlar yok edilmiştir. Tabi ki, ormanlar yok edilirken, milyarlarca canlılar da yok olmuştur, doğrudur.

Fakat Oto Yollar yapılırken, yapılandan sonra yolların kenarları hızlı şekilde ağaçlandırılmıştır. Bizim Kuzey Marmara Oto Yollu kenarları gibi kelaynak gibi bırakılmamıştır. Yetermi, katledilen canlıları yeniden hayata döndürürmü, döndürmez.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Almanya`da da inşaat rantı acımasızdır. Almanya`nın da TOKİ gibi inşaat sektörleri vardır ve devlet tarafından desteklenmektedir. Söz konusu şirketler dünyanın her yerinde olduğu gibi, doğaya, ormanlara veya canlılara ihanet etmektedirler.

Bir örnek vermek gerekirse, o örneği değerli Rahime Sürücü`nün de desteklediği bir halk girişiminden vermek istiyorum.

Hasmburg`un Wilhelmsburg bölgesinde, genelde lüks ve pahalı binalar inşaa etmek isteyen inşaat şirketine karşı „Ormanı Kurtar“ halk girişimi başlatılmıştır. O inşaatin yapılacağı ormanın bir bölümü olan „der Wilde Wald=Vahşi Orman“ bölgesinin inşaat alanı dışında bırakılması için mücadele etmektedirler.

Diyeceksiniz ki, Türkiye`de de dereleri veya ormanları korumak için çaba sarf ediyorlar, sonunda inşaat şirketleri istediği gibi gereğini yapıyorlar. Doğru, işte burada hukuk devleti varmı, yokmu, önemli olan bu.

Eğer halkın bir kısmı ormanların yok edilmesine karşı çıkıyorsa, işte orada hukuk devreye giriyor. Eğer ki, Halk Hareketi inşaatin durdurulması için mahkemeye giderse, işte orada hukuk söz sahibi oluyor, Başbakan veya Cumhurbaşkanı değil. Yani başbakan şunu söylemiyor, „istesenizde istemesenizde bu ormana söz konusu inşaat yapılacak“ diyemiyor.

Vatandaşın talebi veya itirazı bağımsız mahkemeler tarafından incelenir, toplumun menfaatleri veya yasalara uygunmu uygun değilmi, ona göre karar verir.

Mahkemelerin kararları tartışılmaz, çünkü o kararların verilmesi için „Başbakanlıkdan“ emir geldiğini kimse düşünmez.

Ne diyor Bertolt Brechtin?

„Dünyadan yalnızca iyi bir insan olarak ayrılmayın, yetmez.

Arkanızda iyi bir dünya bırakmaya bakın!“

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER