Aslında bütün dinlerde oruç tutulur.İnandıkları dine mensup insanlar, kendi inançlarına göre oruç tutarlar. Oruç yalnız İslam dinine mensup insanlara farz olunmuş değildir.
İslam dinine göre oruç 30 gün olarak kabul edilmiştir. Hastalar, zorunlu seyahat edenler veya ağır şartlarda görev yapanlar dışında, müslümanlara oruç tutulması farz kılınmıştır. Her nedense Ramazan ayı geldiğinde, kendisini diğerinden daha müslüman görenlerde bir hareketlilik gözlenir.
Oruç tutanlar oruç tutmayanlar üzerinde hakimiyet kurmaya ve hatta tutmayanlara zulüm etmeye veya onları küçümsemeye başlarlar. Bu çok yanlış bir tavır olup, hiç kimsenin kendisini Allah yerine koymaya hakkı yoktur. Oruç tutmayanlarında oruç tutanlara saygı göstermesi insani bir görevdir.
Bu sene Ramazan ayı, ülkemizde yaşanmakta olan ağır ekonomik koşullara rastlamıştır. Halkımızın büyük çoğunluğu ramazan ayında ekonomik zorluklarda yaşarken, azınlıkta olan kesimler sofralarında ki bolluktan gözleri kamaşmaktadır.
İşte burada sorulması gereken soru şu:
Allah neden insanları zengin ve fakir yaratmıştır? Hayır, Allah kullarını eşit yaratmıştır, fakat bazı uyanıklar kainatın büyük bölümünde hakimiyet kurdukları için, büyük çoğunluk fakir kalmıştır. Madem ki, kainat Allah`ın mülküdür, o zaman kendilerini müslüman sananlar neden ellerinde bulunan sınırsız serveti fakirler ile paylaşmıyorlar?
Ben şunu kabul etmiyorum, Allah kullarının bazılarını zengin, bazılarını fakir yaratır. Bu doğru olamaz, çünkü Allah kulları arasında ayrım yapmaz veya yapmamalıdır. Her nedense Ramazan ayı geldiğinde bazılarının yardım çığlıkları had safaya ulaşıyor. Örneğin, bu mübarek ayda çevrenizde ki fakirleri gözetin, yardımlarınızı esirgemeyin gibi duygu sömürüleri had safaya erişiyor.
Aslında sorulması gereken, insanlar neden fakir? Bir tarafda kainatın sahibinin Allah olduğu söylenirken, diğer tarafda neden insanların çoğunluğu fakir, onu söyleyen yoktur. Ülkelerin varlıklarını gasp eden sülükler, fakir gördükleri insanlara paket gönderirken, öylede gururlanırlar ki, deme gitsin.
Dün, TELE1`de konuşan Çankaya Belediye Başkanı Taşdelen aynen şöyle diyordu:
„Birgün Sosyal Yardım alan aileleri ziyarete gittim. Altımda lüks sayılabilecek makam arabam. Mahalleye vardığımda makam arabamdan indiğimde, kendimden utandım. Kendimi suçladım ve dedim ki, nasıl oluyorda, lüks sayılabilecek makam araban ile, sosyal yardım alan aileleri ziyaret ediyorsun?
Oradan ayrılandan sonra, makam arabamı sattım. Satmam gerekiyordu, çünkü benim idaresinde bulunduğum şehirde sosyal yardım alan insanların olduğu yerde, benim lüks araçla dolaşmam çok haksızlık olduğuna inandım“.
Keşke, kendilerini müslüman sanan zenginler, Cumhurbaşkanı, bakanlar, valiler, kaymakamlar veya Diyanet İşleri Başkan, Çankaya Belediye Başkanı Taşdelen`in yaptığını yapsalar. Yaparlarmı, asla.
Bu günlerde televizyon dalkavukları oruç nasıl bozulur, ne yaparsak oruç bozulur sorularına cevap vereceklerdir. Aslında gerçek anlatmaları gereken lüks yaşamdan vaz geçin, Allah`ın malını gasp ederek insanları fakir etmeyin, diyebilseler. Diyebilirler mi, diyemezler, çünkü kendileri hırsız.
Ramazan ayında insanların vicdanlarının seslerini dinlemelerini istiyor, haksız kazanç elde edenlerin, elde ettikleri kazançları diğerleri ile paylaşmalarını diliyorum.
Oruçun insanlık için barış ve huzur getirmesini diliyorum.