Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin protestolarına yapılan polis müdahalesi, hiçbir demokratik ülkede olamaz.
Gerçekten Türkiye çok karanlık bir tunele girmiş durumda. Tuneli aydınlatacak farlarınız arızalı ve yolunuzu aydınlatamıyorsa, karanlıkda seyahat etmeniz olanaksız demektir.
Türkiye`yi idare eden veya ettiğini sananlar, farları bozulmuş bir aracı inatla karanlıkda sürmeye devam eden şöför gibiler.
Demokratik ülkeleri aydınlatan farlar nedir?
Demokrasinin evrensel kuralları vardır, bu kuralları kuvetler ayrılığı olarak tarif ederler.
Kuvetler ayrılığını oluşturan erkler yasama, yürütme ve yargıdır. Bunlara dördüncü erk olarak tarafsız basınıda ekliye biliriz. Bu dört kuvet ülkeyi aydınlatan farlardır.
Örneğin demokratik ve çağdaş bir ülkenin Anayasası bireyi öne çıkarır, onun hak ve hürriyetlerini güvence altına alır. Hiçbir kuvet, o ülkenin vatandaşlarının üstünde değildir. Bir ülkenin nasıl yönetileceği, o ülkenin Anayasa`sında yazılmıştır. Anayasalar toplumsal bir anlaşma metinleridir.
Demokratik ve Hukuk devletinde yasama, yani meclis halkın oyları ile seçilir. Seçilen Millet Vekilleri yasalara ve seçmenlerine karşı sorumludurlar. Millet Vekilleri partilarının genel başkanlarına değil, seçmenlerine karşı sorumlu olmalıdırlar.
Millet Vekilleri halkdan aldıkları görevi en iyi şekilde yerine getirmek zorundadırlar. Meclis içerisinden ülkeyi idare edecek hükümet seçilir. Hükümet yasamaya, yani meclise karşı sorumludur.
Meclisin çıkardığı kanunları ve hükümetin uygulamalarını ise, üçüncü ve en önemli kuvet olan mahkemeler denetler. Bu mahkemeler yüksek mahkemelerdir, örneğin Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay. Anayasa Mahkemesi kararları yasama ve yürütmeyi bağlar ve tartışmasızdır.
Şimdi soruyorum, Türkiye`de son on senedir bu üç kuvet gerçekten demokratik ve hukuk devleti ilkelerine göre çalışıyorlarmı, yani demokrasinin farları yanıyormu?
Ülkenin Cumhurbaşkanı, ben Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum diyorsa, şöför kullandığı aracın en önemli farını kendisi bozmuş demektir.
İçişleri Bakanı, ülkeyi hak ve özgürlükleri güvence altına alacak şekilde idare etmiyor, kendi inanç ve düşünceleri doğrultusunda yönetmeye çalışıyorsa, suç işliyor demektir.
Örneğin, son günlerde Boğaziçi Üniversitesi`ne atanan Rektör`ü öğretim üyeleri ve öğrenciler istemiyor ve atamayı protesto ediyorlarsa, bu onların anayasal haklarıdır. Boğaziçi öğrencilerine acımasızca orantısız güç kullanma ve onları LGBP, PKK veya FETÖ üyeleri olarak suçlamak içişleri bakanının hakkı ve hukuku değildir.
Dünki protesto esnasında tutuklanan yaklaşık 160 öğrencinin neredeyse hepisi, emniyet sorgulaması sonunda serbest bırakıldılar. Eğer bu öğrenciler terör örgütü mensuplarıysa, neden emniyet serbest bıraktı? Yok terör örgütü değillerse, içişlleri bakanı hangi hakla, o pırıl pırıl çocukları terörist veya LGBP üyelleri olarak suçlama hakkını kendisinde buluyor?
İçişleri Bakanı Soylu`yu Global Haber`de dinlerken, bakanın ülkenin içişleri bakanı değilde, ahlak ve dinden sorumlu zabıta olduğunu sandım. Neymiş LGBP Türk aile geleneğini bozuyormuş, bunları ABD veya AB destekliyormuş. Kardeşim senin görevin ülkenin güvenliğini Anayasa`nın sana verdiği yetkiler içerisinde sağlamaktır. İnsanların özel yaşamı seni ne ilgilendirir. LGBP`lileri suçluyorsunda, tarikat evlerindeki çocuklara yapılan tecavizlere neden ses çıkartmıyorsun?
Evet, ülkeyi idare eden şöför ve muavinleri farları söndürmüşler ve kendi bildikleri gibi karanlıkda seyahat etmeye devam ediyorlar. Ümit ederim ki, bu şöför ve muavinleri aracı uçurumdan aşağıya yuvarlamazlar.