Evet, sizler Türkiye`yi yönetenler, önemle İçişler Bakanı ve Meclis`de ki partilar, Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti`ni temsil etme ahlakına sahip değilsiniz.
Meclis`de ki Bütçe görüşmelerini seyrediyorum ve orada ki konuşanları dinlerken çok utanıyorum.
Kullandıkları terimler ve birbirlerine karşı söyledikleri sözlerden utanıyorum. İnanıyorum ki, küçük çocukları olan anne ve babalar bu kültür yoksunu politikacılar konuşurken televizyonlarını kapatıyor veya çocuklarını oradan uzaklaştırıyorlardır.
Dün Meclis`de İçişleri Bakanı`nın bütçesi görüşülürken, Bakan Soylu`nun kullandığı kelimeler utanç vericiydi. HDP`li Millet Vekilleri polis tarafından çıplak bir gencin vurularak öldürülmesini bakana sorarken, bakanın verdiği cevap gerçekten gülünçtü. Bakan Soylu diyor ki, evet üst kısmı çıplaktı, fakat nereden biliyorsunuz, pantolonunun içerisinde bomba olmadığını.
Bakan Soylu o kadar kontrolünü kayıp etti ki, Millet Vekilleri`ne avazı çıktığı kadar „haysiyetsizler, haysiyetsizler, haysiyetsizler ve alcaklar, alçaklar, alçaklar“ diye bağırıyordu. Hakkında terörist olduğuna dair hiçbir mahkeme kararı olmadığı halde, Demirtaş`a terörist diye biliyor. Sanırım Soylu`nun bir zamanlar aynı kelimeleri Recep Tayyıp Erdoğan için kullandığı da beleklerinizde duruyordur.
Tabi ki, her ülke kendi anayasal rejimine karşı mücadele eden terör gruplarına karşı mücadele eder, fakat sen kendinin kabul etmediği her seçilenide terörist olarak suçlayamazsın. O zaman adama sorarlar, Osman Öcalan veya Abdullah Öcalan terörist olmadıkları için mi, TRT ekranlarına çıkartıp konuşturdunuz veya mektubunu okuttunuz?
Diğer tarafdan AKP`liler ile CHP`liler arasında ki tartışmaların konusu FETÖ. Sanki FETÖ elemanları ile kol kola gezmiş olanlar AKP`liler değilmiş gibi, CHP ve onun Genel Başkanı`nı suçluyorlar.
Kullandıkları kelimeleri burada tekrar etmekten ben utanç duyarım.
Birde MHP Genel Başkanı var ki, köylere şenlik. Adam ayakda duramıyor, fakat ağzından kin, nefret ve lanetden başka kelime çıkmıyor. Bahçeli konuşmaları ve Twitter`leri ile, ülkeyi yangın yerine çevirmek için ateşin üzerine benzin döküyor.
MHP Genel Başkanı altı milyon vatandaşının oyunu almış HDP`yi „itlafı gereken haşere sürüsü“ olarak tarif ediyor. İtlaf yok etmek, ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir. Bu çok tehlikeli bir söylem olup, içeride, dışarıda sıkışan ve tükenen iktidarı kurtarmak için, iç savaş çığlığı atmakdan başka bir şey değildir.
Bu iktidar ortakları, İçişleri Bakanı, Yüksek Seçim Kurulu ve Güvenlik Güçleri ile yapılacak seçimi muhalefetin kazanma şansının olabileceğini düşünemiyorum. Ana Muhalefet Partisı lideri linç edilmek isteniyor, birileri keşke linç edilseydi demek istiyor. Yeraltı örgütü lideri Kemal Kılıçdaroğlu`nu ölüm ile tehtit ediyor ve en ağır hakaretler yapıyor, Devlet Bahçeli, o benim dava arkadaşım diye sahipleniyor.
Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk ve Kozmik Oda davalarında bizleri dinlemiyenler, sonunda kandırıldık demek zorunda kaldılar.
Ben diyorum ki, Sayın Erdoğan hem Devlet Bahçeli ve hemde Süleyman Soylu tarafından esir alınmıştır. Eğer Erdoğan etrafını saran bu çemberden kurtulamaz ve bunların direktifleri doğrultusunda iktidarını sürdürmeye kalkarsa, hem kendisinin ve hemde Türkiye`nin geleceğini tehlikeye sokacaktır.
Dün Erdoğan`a küfür, hakaret ve edep dışı sözler söyleyenler, bugün CHP lideri ve HDP`li Millet Vekilleri`ne söylemekten hiç utanmıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti`ni bir kamyon olarak düşünün. Kamyonun firen hortumu birileri tarafından delinmiş. Kamyonu rampa aşağıya doğru sürmek zorunda olan şöför, fireni patlayan kamyonu durdurmak için, fren hortumunu patlatanlara, beni kurtarın diye yalvarmasına benziyor.
Tekrar ediyorum, bu İçişleri Bakanı, onun emrindeki emniyet güçleri, YSK ve yandaş basın ile gidilecek seçimi muhalefetin kazanma şansını görmüyorum. Ümit ederim ki yanılırım.
Ülkeyi yönetenler, siz Türkiye Cumhuriyeti`ni yönetmeye yakışmıyorsunuz.