Güzelim tatil beldeleri ranta kurban edilmiş. Plansız yapılanma, tarihi eserleri bağrında barındıran Ege bölgesinide yaşanamaz hale getirmiş.
Eğe`nin incisi Kuşadası, Bodrum veya Didim gibi doğanın, denizin ve binlerce senelik tarihi eserlerin bulunduğu güzide bölgelerimiz plansız ve çirkin yapılanma sonucu yaşanamaz hale getirilmiştir.
Alt yapısı hazır olmayan yerlere imar izni veren belediyeler, çirkin yapılanmanın gerçek sorumlularıdır. Her hangi bir yere imar izni vermişler, fakat orada yol yok, kanalizasyon yok, telekominikasyon veya elektirik tesisatları döşenmemiş. Fakat inşaatler mantar gibi yükselmiş veya yükseliyor.
Bir bölgeyi imara açacaksanız, şunlara dikkat etmek veya yapmak zorundasınız: Bir bölgenin imara açılması için öncelikle taslak bir proje yapılmalı. Yapılan projenin o bölgeye uygun olup olmadığı tartışılmalı. Belediyler, o bölgenin sakinleri, okulları, sivil toplum kuruluşları ile projeyi istişare etmeli.
Belediyelerin hazırlamış olduğu taslak projeler, yapılan değişiklik önerilerinin dikkate alınmasıyla, yeniden düzenlenmelidir.
Projeye son şekli verilenden sonra, ön görülen yerleşim yerlerinin yolları, kanalizasyonu, elektirik ve telekominikasyon bağlantıları yapılandan sonra, inşaat izni verilmelidir.
Türkiye`de ise tam tersi yapılmakta; önce inşaat yapılıyor, daha sonra alt yapı getiriliyor. Böyle bir yapılanma sonunda şehirler plansız sekilde büyüdükce büyüyor ve yaşanamaz hale getiriliyor.
Bu yalnız inşaat sektöründe değil, eğitim, sağlık veya ulaşım alanlarında da biz biliriz ve biz karar veririz mentalitesi ile kararlar toplumun görüş ve düşünceleri dikkate alınmadan alınıyor.
Yıllar önce Oldenburg`da seçim çalışmaları yaparken, seçim çadırına bir vatandaş gelmişti. Çok güzel türkçesi ile merhaba demişti. Ben, kendisinin Türk olduğunu düşünmüştüm, fakat o Alman olduğunu söyleyince, çok güzel türkçe konuşmasından dolayı birazda şaşırmıştım. Bodrum`da yaşadığını ve Bodrum`un Balıkçı Köyü olduğu zamanları bilirim demişti. Bodrum`mu mahvetiler, Bodrum benim tanıdığım Bodrum değil, yaşam alanını yok ettiler diyerek, gözlerinden yaşlar süzülmüştü.
Sanırım bir Alman vatandaşı kadar duyarlı olamadığımız için, ülkeyi betonlaştırarak yaşanamaz hale getirdik. Ülkenin gelişmesi inşaat rantından kurtulmazsa, daha çok ekonomik krizleri yaşamak zorunda kalırız. Üretmeden tüketen toplumlar yok olmaya mahkumdur.
Yıllarca Almanya`nın Oldenburg (Oldb) Şehri Belediye Meclisi Üyesi olarak görev yapmışbirisi olarak, ülkemin içinde bulunduğu bu inşaat rezaletine çok üzülüyorum.
Doğasını ve yaşadığı şehre sahip çıkmayan toplumların, başkalarını eleştirme hakkı yoktur.