İstanbul Sözleşmesi, Türk aile geleneklerine uygun olmadığı için iptal edilmiş.
O zaman sormak gerekmiyor mu, hangi aile yapımıza uymuyor diye.
Kadının aile içinde eşit söz sahibi olması mi, Türk aile yapısına uymuyor?
Yoksa, kadın işgence yapan eşine, yeter bana işgence yapamazsın demesi mi, Türk aile yapısına ters düşüyor?
Yoksa, ailesi tarafından istemediği bir erkekle evlendirilmesine karşı gelmesi mi, Türk aile yapısına ters düşüyor?
Yoksa, kan davasından vaz geçilmesi için, öldürülen kişinin kardeşi ile evlenmek istemiyen genç bir kızın direnmesi mi, Türk aile yapısına ters düşüyor?
Birde tersinden sorayım.
Boşandığı kadının, eski kocası tarafından çocuklarının önünde katledilmesi mi, Türk aile yapısını koruyor?
Yoksa, eşinin metresi olduğunu öğrenen kadının kocasına, ahlaksızlık yapıyorsun dediği için, kapı önüne konması mı Türk aile yapısına uyuyor?
Yoksa, Kur`an kursları veya tarikatların örümcek beyinli, sözde imamları tarafından küçük yaşdaki kızlara tecavüz etmeleri mi, Türk aile yapısına uyuyor?
Yoksa, tarikat yurtlarında küçük erkek çocuklara tecavüz etmeleri mi, Türk ve İslam geleneklerine uyuyor?
Yoksa, zengin müslümanın kızı Amerika, Avrupa veya başka ülkelerde zengin çocukları ile yatıp kalkarken, fakirin kızının sevdiği erkek ile evlenmesinin engellenmesi mi, Türk aile yapısına uyuyor?
Yoksa, zengin müslümanım diyenin kızı istediği ile flört yaparken, fakirin kızı yaptığında ona or…pu denmesi mi, Türk aile yapısına uyuyor?
Yoksa, zenginin kızı istediği erkekle evlenirken, fakirin kızı evlendiğinde, ona ahlaksız denmesi mi, Türk aile yapısına uyuyor?
Hayır beyler, İstanbul Sözleşmesi bizim aile yapımızı bozmuyor, bilakis güçlendiriyor. Nasıl ki, Kurtuluş Savaşı`nda Türk kadını cephede erkeği ile birlikte savaşmış ise, toplum içinde de eşit haklara sahip olması gerekir. Kim ki, kadını erkekden aşağı görüyorsa, o insan halen evrim safasını tamamlamamış demektir.
Bakın beyler, Türkler Orta Asyada iken ve Anadoluya girerken Han`ların yanında kadınları vardı. Türk kadını kılıç kullanır ve ok atardı. Her hangi bir şekilde „Bey“ topluma hitap edemiyecek durumda olsa, karısı beyi temsilen konuşurdu.
Türk Milleti müslümanlığı kabul etmiştir, fakat Arap değildir. Her Millet`in kendisine göre yaşam tarzı vardır, ona saygı duyarım. Türk Milleti`nin bir ferdi olan Arap kadınlarımız hiçde diğer araplara benzemez. Bizim arap kadınlarımız çağdaş, medeni ve uygar kadınlardır. Fakat, bugün Türk kadınına layık görülen gerici zihniyet, benim Anadolu`nun zeki, cesur ve vakur kadınına yakışmıyor.
Türk kadını eşarp bağlar, dölbent örter, fakat türban örtmezdi. Türban, Türk geleneklerine hakarettir, çünkü Türk`lerde „Türban“ diye bir örtü yoktur. Türban bir uydurmadır ve Türk kadınına zorla kabul ettirilmiş veya ettirilmek istenmektedir.
İstanbul Sözleşmesi`ni tartışacağınıza, kadınlarımızın pamuk tarlalarında hangi koşullarda çalıştığına bakın.
İstanbul Sözleşmesi`ni tartışacağınıza, kadınlarımızın yaşamlarını kolaylaştıracak adımlar atın.
Bakın Büyük Atatürk kadınlar için ne diyor:
“Bazı yerlerde kadınlar, görüyorum ki başına bir bez veya bir peştamal veya buna mümâsil bir şeyler atarak yüzünü, gözünü örter ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın mânâ ve medlûlü nedir? Efendiler, medenî bir millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşî vaziyete girer mi? Bu hâl milleti gülünç gösteren bir manzaradır. Derhâl tashîhi lâzımdı.”
“Dünyada hiçbir milletin kadını, milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez.”
Kadınlarımız hiçbir dinin, ırkın veya törenin esiri olamaz ve olmamalıdır.
Zenginin kızı Amerika, İngiltere veya Avrupa`da okurken, fakirin kızını İmam Hatip veya Orta Çağ zihniyetinde ki Kur`an kurslarına göndermek, Türk anane ve törelerine uymaz.
Türk kadını ne Boynukalın`ın ve nede Cübbeli`nin esiri değildir. Türk kadını, Büyük Atatürk`ün çağdaş kadınlarıdır ve öyle kalacaktır.
Şuan ki gidişat sunni bir gidişattır, ilk seçimde bunlar sandığa gömüleceklerdir.