Bugün, 1 Eylül Dünya Barış günü, hangi dünyanın hangi barış gününü kutluyoruz?
Birinci ve ikinci dünya savaşları devletler arasında gerçekleşmiş, savaşı kazananlar dünya yönetimine hakim olurken, kayıp edenler ise nefretle anılmaktadır.
İkinci Dünnya Savaşı sonrasında, iki kutuplu bir dünya oluşmuştur. Bir tarafda NATO, diğer taraf da ise VARŞOVA PAKTI. Aslında ikiside sömürü ve savaş ilkeleri üzerine kurulmuş askeri birleşkelerdir. Rusya`nın hegemonyasında olan ülkeler, Rusya tarafından sömürülürken, Kapitalizmin liderliğini üstlenmiş bulunan Amerika ise, kapitalizmi kurtuluş olarak gören ülkelerin bütün doğal zenginliklerine el koymuştur.
Sosyalist Sovyetler ve kapitalist Amerika hegemonyasında bulunan ülkeler hızlı şekilde silahlandırılarak, komşu devletleri bir birine düşman etmişlerdir. Eğitim, Sağlık ve Süpor alanında güçlenen sosyalist ülkeler, ekonomik açıdan kendilerini geliştirememişlerdir. Bunun karşısında amerikan emperyalizmini kabullenen ülkelerde emeğin sönürüsü yapılarak, ekonomiyi elinde tutan bir avuç insan dünyayi sömürmeye devam etmektedir.
Sovyetlerin dağılması sonucunda Varşova Paktı fes edilmiş ve tek silahlı güç olan NATO kalmıştır. NATO, aslında amerikan emperyalizminin yayılmacı, sömürücü ve saldırgan politikasını temsil etmektedir.
Emeryalizmin yayılmacı politikası, petrol ve değerli maden zengini bölgeleri ele geçirmek için, kendisine biat eden liderleri iktidar yapmıştır. Kendisine biat etmeyen liderleri, örneğin Irak ve Libya`ya demokrasi getireceğiz bahanesi ile Sadam veya Kaddafi gibi liderleri katletmişlerdir. Liderlerini katlettikleri ülkelerde iç savaş başlatarak, ülkenin bütün zenginliklerine el koymuşlardır.
Ülkemizde ki PKK veya FETÖ gibi terör örgütlerini desteklleyerek, Türkiye Halkı`nı iç savaşa götürmek için gece gündüz çalışmış ve halen çalışıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran o büyük deha Atatürk, Ulus devletini kurarak, bu ülkenin bütün etnik kökenlerinin oluşturduğu topluluğa da Türk Milleti demiştir. Bu nedenle bütün emperyalist çabalar bu millete iç savaş yaşatmayı başaramamışlardır.
Irak, Suriye, Filistin, Libya, Afganistan`ı demokrasi getireceğiz diyerek iç savaşlara sokmuşlardır. Afganistan`ın bakır madenleri, Körfez ülkelerinin petrol ve gaz rezervleri emperyalizmin vaz geçilmezleridir. Aynı şekilde Nijerya veya Venezuela gibi dünyanın en zengin petrol rezervi olan ülkelere ambargolar uygulayarak, kendi istedikleri kuklaları iktidar yapmak peşindedirler.
Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran o dehanın „Yurtda Sulh Cihanda Sulh“ ilkesinden sapan iktidardakiler, sonunda bütün komşularımız ile düşman olmuşlardır. Akdeniz`de ki haklı petrol veya gaz aramamızda yalnız kalmamızın tek nedeni, komşularımız ile düşman olmamızdır.
İçeride ikiye bölünmüş bir Türkiye`nin, dışarıda başarılı olması mümkün değildir. Türkiye`yi idare edenler, içeride barışı sağlamak zorundadırlar. Tek adam idaresinde olan ülkelerin sonunun felaket olduğunu Irak veya Libya örnekleri bize göstermektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti aklını başına almalı, kurucu ve ebedi liderimiz Mustafa Kemal Atatürk`ün „YURTDA SULH CİHANDA SULH“ ilkesine bağlı kalarak, komşuları başta Suriye olmak üzere barış anlaşmaları yapmalıdır. Aslında Türkiye Atatürk ilkelerinden sapmasaydı, bugün dünyanın arabulucu barış elçisi olurdu.
Silahların susmadığı, emperyalist sömürünün devam ettiği bir yer kürede, göstermelik BARIŞ GÜNÜ kutlansa ne olur, kutlanmasa ne olur.