21.8 C
Hamburg
Cumartesi, Mayıs 18, 2024

Hayallerin altında ama Hedeflerin de üstünde bir Türk Toplumu !

20181005_201218Bir dizi konferanslar vermek üzere Hamburg’a gelen Araştırmacı Yazar Sadettin Turhan,  konuştuğu 5 toplantının özetini ve Türk toplumu hakkındaki görüşlerini Mehmet Atak’a anlatırken, birlikte hareket etmenin lezzetini de dile getirdi

Mehmet ATAK/ELBE EXPRESS-Özel Röportaj
Fotoğraflar: Önder DEMİR ve ATDD arşivi

Merkezi Hamburg kentinde olan Almanya Türk Dostluk Derneği’nin davetlisi olarak seri konferanslar vermek üzere Almanya’ya gelen Yazar Sadettin Turhan, Hamburg ve Schleswig- Holstein eyaletlerinde katıldığı 5 etkinlikte yaptığı konuşmalar ile karşılaştığı manzara ve Türk Toplumu hakkındaki düşüncelerini Elbe Express için açıkladı. Çeşitli kitapları da yayınlanan Şair-Yazar Sadettin Turhan, ATDD Başkanı İlyas Kulakçı ile birlikte bakalım neler söyledi:

20181005_200351

SORU:  Avrupa Türk Dostluk Derneği’nin  girişimleriyle Hamburg ve Schleswig- Holstein eyaletlerinde  düzenlenen “Avrupa’da Müslüman olmak ve görev bilinci” konulu konferanslarınızı yoğun bir tempoda başarıyla tamamladınız. Peki niçin bu konuyu seçtiniz ?

* Sadettin Turhan. :   Evet 3 günde 5 değişik bölgede çok verimli olduğunu düşündüğümüz programlar gerçekleştirdik. Katılımcıların hepsinin bizi dikkatle takip etmeleri ve paylaştığımız konulara karşı yorum ve tepkileri takdire değerdi. Biz Türkiye’den buraya bakıp anlamaya ve tanımaya çalışıyoruz, sizler buradan Türkiye hasretini gidermeye çalışıyorsunuz. Böyle bir program ile hem gurbetten sılaya  selamları ulaştırma, hem de bizde emanet olan selamları gurbetçilerimize iletme fırsatı bulduk.

Hepimiz dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, aynı Rabb’in huzuruna varıyor ve aynı ibadet için secdelere varıyoruz. Bilmek, anlamak, algılamak, yaşamak ve başkalarının bu güzelliklere yaşamasına vesile olmak bizim için önemli bir görevdir. . Müslüman olmak , vazifeleri yerine getirmek için bize bazı mükellefiyetler yüklüyor. Burada yaşayan kıymetli dostlarımız çok gayretliler, benliklerini ve kültürlerini kaybetmemek için büyük bir mücadele vermekteler.  Bunları sosyal medyada ve diğer platformlarda dikkatle takip ediyoruz. Yine sosyal medyadan tanıştığımız A.T.D.D. Başkanı İlyas Kulaksız bey ile bir istanbul ziyaretinde buluşup bu konuları istişare ettiğimizde, bu gayret karşısında bilgi yetersizliği olduğu konusunda hemfikir olduk.

Hepimizin bilgisi deryada damla kadardır, bizde bu damladan paylaşmak ve bilgilerimizi tazeleyip eksiklerimizi tamamlamak üzere böyle bir konu üzerinde çalışmayı uygun bulduk. Bu başlık altında aslında şu anki durumumuzun bir resmini çizmeye çalıştık. Eksik ve yanlışlarımızı tanımanın, doğrularımızı çoğaltmanın ve paylaşmanın bir yol haritasını çıkardık. Avrupa’da bu dinin yaşanması ile Türkiye’deki uygulamaların bir kıyaslamasını yaptık.

Çok daha önemlisi bu dinin canlı kanlı temsilcisi olan, hayat nizamı Kuran-ı Kerim’i bize en doğru şekilde anlatan Peygamber Efendimizin Mekke’de yaşadığı günler ile bu günün Avrupası’nda yaşamanın ortak noktaları üzerinde tespitlerde bulunduk. O gün küfür içinde oluşturulan Erkam’ın evinin (Darül Erkam) bugün de oluşturulması gerektiğinin altını çizdik. Katılımcılar ile tarihte bu noktaya yolculuk yaptık, bilgilerimizi tazeledik.

İnsan; inancı ile var olur. Hangi fikri benimsiyor ise bu konuda bilgi sahibi olmalıdır. Asla cahilce ve bilmeden bir ideolojinin ardından gidilmez. Eğer biz de müslüman olduğumuzu söylüyorsak, bunun ana temelleri ne üzerine kurulmuştur, bunu bilmek zorundayız. Tabii ki eksik ve yanlışlar olacak, neticede hepimiz insanız. İşte bu konuyu gündeme taşımamızdaki en temel niyeti “Müslüman” kavramı içerisinde olması gereken ahlâki değerleri ortaya koymak ve asla bir müslümanda olmaması gereken hususları da çıkartmak.

43788840_274611256514561_1455571279972139008_n

İSLAM’DA RUHBAN SINIF YOKTUR

Size göre Müslüman nasıl olmalı ?

* S. T. : Şunu da ilave etmeden geçmemek gerekir : Müslümanlıkta ruhbanlık sınıfı yoktur. “Her koyun kendi bacağından asılır”, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” ve “Bana ne”  gibi anlayışlar yer almaz. Her müslüman bulunduğu bölgeden ve kendisinden sorumludur ve de bu sorumluluktan asla kaçamaz. Bilgi ve birikime sahip olmak zorundadır. Etrafına gerektiğinde gül kokusu vermeli, gerektiğinde ise o gün dikenlerini batırarak kendine gelmesi için gayret sarf edebilmeli.  Selamı ve kardeşliği kuvvetlendirmeli. Bulunduğu toplum içerisinde iyi bir örnek olarak ayna vazifesini yerine getirebilmeli. Safları kontrol ederek, düzgün bir toplum için mücadele edebilmeli. “Yalan dünya” dediğimiz bu sahneden geçerken arkasında güzel bir eser bırakabilmeli.

İşte bu niyet ile çalışmalarımızı “Avrupa’da müslüman olmak ve vazife bilinci” başlığını koymayı uygun bulduk.

7 BİNİ AŞKIN SİVİL TOPLUM KURULUŞU VARKEN !..

–  Almanya’nın genel ortamı ve Türk- Müslüman Cemaati konusunda nasıl bir ön düşünceye sahiptiniz, burada ne tür bir manzara ile karşılaştınız;  kısacası ne umdunuz, ne buldunuz ?

* S. T. :  Daha önce bazı fuarlar vesilesi ile başka bölgelerde gözlemlerim olmuştu ama bu kadar kapsamlı bir tanışma fırsatı bulamamıştım. Açıkçası ilk dikkatimi çeken “ Türk olma duygusunu ve hassasiyetlerini kaybetmeme gayreti ve mücadele ruhu” diyebilirim. 

Bu ruh ve heyecanı Avrupa’nın göbeğinde çan sesleri altında diri tutabilmek, birlik ve beraberlik içinde hareket edebilmek için cemaatleşme ve sivil toplum kuruluşları oluşturarak bölgesel ve biraz daha kapsamlı dernekler kurmak. Bu derneklerin birbirleri ile irtibata geçirerek aynı amaç için birlikte hareket etme duygusu ile çalışan gayretli kişi ve kuruluşlar buldum.

Tabii bir çok farklı milletten ve düşünceden insanın yaşadığı bir toplumda, herkesin aynı şekilde düşünmesini ve hareket etmesini beklemek doğru olmaz. Duyduğum kadarıyla 7  bini aşkın sivil toplum kuruluşu bu topraklarda hizmet etmekte. Bu da şunu gösteriyor ki, çok fazla halledilmesi gereken mesele var. Bunların aynı amaca hizmet edenlerinin, birbirleri ile ortak noktalarda buluşarak hareket edebilmesi çok daha verimli çalışmaların ortaya çıkması için önemli olacaktır.

Bir de işin bireysel kısmı var.. Gerek sosyal medyadan tanıştığımız veya yüz yüze istişarelerde bulunduğumuz dostlarımızın bir gayretini görmekteyiz. Münferit olarak yapılan çalışmalar tabii ki çok önemli ama nihayetinde toplumu oluşturan bireylerdir. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarında vazife alacak arkadaşların liyakat sahibi olmaları, bilgi birikimi ve yöneticilik vasıflarına uygun olması verimli çalışmalar için önemli bir etken olacaktır.

20181005_200401

HAYALLERİMİN ALTINDA, HEDEFLERİMİN ÜZERİNDE

Önemli bir süreçten geçiyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi ciddi bir siyasi ve ekonomik saldırı altındayız. Bu günlerde çok daha dikkatli olunması, vatanın bölünmez bütünlüğüne dair söylemlerin ve çalışmaların arttırılması önemli bir görevdir. Gördüğüm kadarıyla bir çok kurumda bunlarla ilgili çalışmalarını arttırmış durumda.

Benim dışarıdan bir göz ile görebildiğim tespitler bunlar ama içlerinde nelerin olduğu ve detaylar  benim bilgim dışında olduğu için yorum yapmam doğru ve uygun olmaz.

Netice olarak ne umdunuz ne buldunuz derseniz..   “Hayallerimin altında, ama hedeflerimizin üzerinde” diye bilirim. Gidecek çok yolumuz, yapacak çok işimiz ve üstesinden gelinmesi gereken sorunlarımız var. Şunu söylemeden geçemeyeceğim, “Siz Avrupadaki Türkler bu işi başarırsınız”, lâkin biraz daha zaman ve gayrete ihtiyacımız var.

43756851_324606324756072_6696082489544278016_n

BİR MERHABA’NIN DEVAMI VAR !

– Sayın Turhan, 3 gün içinde toplam  5 toplantıda konuştunuz, açıklamalarda bulundunuz, gurbetçilerle hasbıhal ettiniz, sorularını cevapladınız. Hangi konulardaki soruları çok enteresan buldunuz ?

* S.T. : Açıkçası katılımcıların bizleri pür dikkat dinlemesi ve söylediklerimizi not almaları, zaman zaman sözlerimizi keserek ilavelerde bulunmaları beni daha da şevklendirdi.  Yaptığınız şey eğer karşı taraftan bir tepki alıyor ise, siz de kendinizi bu noktada daha fazla zorluyor ve bu talebi karşılamaya çalışıyorsunuz.

Aslında bir “merhaba” ile başlayan muhabbetlerimiz, konferans sonrasında “Biraz daha kalmaz mısınız?”, “Bir çay daha içseydik”, “Bir daha ne zaman geleceksiniz?”, “Size nasıl ulaşabiliriz?”, “Daha kapsamlı bir çalışma yapalım” vs. şeklinde devam etti. Açıkçası bu kadar güzel bir teveccüh ile karşılanacağımızı tahmin etmemiştim.

Konferanslarımız esnasında ise, konu ile ilgili bazı kelime ve kavramlar üzerine  kavrama sıkıntısı oldu. Tabii ki yabancı bir coğrafyada yaşamak, Türkçedeki bazı kelimelerin unutulmasına veya anlaşılmamasına yol açmış. Özellikle genç kardeşlerimiz ile bu sorunu daha fazla yaşadık. Hatta bazı yerlerde yanımızdaki arkadaşlarımıza bu kelimenin Almancasını sorarak devam etmek zorunda kaldık. Yer isimleri, bazı dini kavramlar ve tarihi bazı hadiseler gelen sorular arasındaydı.

Açıkcası ortak bir soru vardı ki belki de bu konferansları düzenlememizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyan canlı bir örnek gibiydi. “Hocam biz burada bilgiden uzak kaldık” diye başlayan cümlelerin ardından “Ne yapabiliriz, ibadet hayatımıza neler katabiliriz, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek için nelere dikkat etmeliyiz?” gibi sorular oldukça sık karşılaştığımız sorular oldu. Tabii ki bunun bir tane cevabı yok;  biz beraberce katılımcılar ile örnekler vererek bu sorulara büyük ölçüde cevaplar bulduk.

Takdir edeceğiniz gibi 1 saatlik bir zaman diliminde, tüm sorulara cevap bulabilmek ve sorunlara çözüm üretebilmek mümkün değil. Ama sorular ve sorunlar ortak olunca cevaplar da kendiliğinden yerini buluyor. Bizim için bir tespit çalışması oldu ve  şunu gördük ki hangi inançtan olursa olsun, hangi derneğe mensup olursa olsun, hangi bölgede oturursa otursun. Sorular genelde hep sabit, cevaplar için bir gayret var.

20181005_200850

Geçmiş yıllarda Almanya ile Türkiye arasında yaşanan kısmi gerginliğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen haftaki Almanya ziyareti sonrasında yumuşama dönemine girmesi, iki toplum üzerinde de olumlu tepkilere yol açtı. Sizin bu konudaki gözleminiz nasıldır; vatandaşlarımıza neler söylemek istersiniz ?

* S.T.  : Aslında Türk vatandaşları 50 yılı aşkın bir süreden beri bu toplum içerisinde bir yer edinmişler. O yıllarda işçi olarak buraya gelen ve ekmek parasını kazanmak için çeşitli zor işlerde çalışan kişilerin çocuklarının ve torunlarının bugün iş sahibi olduklarını,  Almanya’nın ekonomisine yön verebilecek şirketlere ve konumlara sahip olduklarını görmekteyiz.

Bu cümleden devam ile artık bizim vatandaşlarımız kendi benliklerini ve ruhlarını kaybetmeden iki vatana sahip olan fertler olmuşlar. Buradan artık vaz geçemezler. Çünkü şirketler kurmuşlar, daireler almışlar, evlilikler yapmışlar, çocuklarını buranın okullarında yetiştirmişler v.s.. Asli vatanları olan Türkiye’den de asla vazgeçmemişler ,sürekli irtibatta olmuşlar, gitmişler gelmişler, ticaretlerinin bir kısmını oraya taşımışlar, birikimlerini oralarda değerlendirmişler, tatillerinde sıla-i rahim yaparak akrabalarına buralardan selam ve hediyeler götürmüşler.

Durum böyle olunca bir ayrılık yapmak mümkün değil. Alman hükümeti ve Türk yöneticileri de bunun farkında. Türkler burada oldukça büyük bir vatandaş sayısına ve ticari bütçeye sahip. Şu da bir gerçek ki artık burada yaşayan Türkler de kendilerine farklı davranılmasını istemiyor, böyle bir olay ile karşılaştıklarında tepkilerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Burada Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin vermiş oldukları siyasi destek de tabii çok önemli.

Devlet liderlerinin bu mesele üzerinde bir uzlaşı sağlamaları tabii ki hem burada yaşayan vatandaşlar, hem de devletlerarası ilişkiler açısından çok önemlidir. Şahsi kanaatim ise dünyanın her yerinde taşların yerinden oynadığı, yeni bir dünyanın kurulduğu bu günlerde aklı selim bir düşünce ile sorunların üzerinden gelineceği ve daha güzel bir ortamın oluşacağı yönündedir. Tabii şunu da atlamayalım: burada vatandaşlarımızın ve sivil toplum kuruluşlarımız çalışma ve gayretleri de çok büyük belirleyici bir etken olacaktır.

20181005_201418

BİRLİKTE HAREKET ETMENİN DOYUMSUZ LEZZETİ

– Sayın Turhan, âdet olduğu üzere, eklemek istediğiniz son sözlerinizi de alalım.

* S .T: Öncelikli olarak bana görüşlerimi açıklama fırsatı verildiği için sizlere çok teşekkür ederim. Biz beraber hareket ettiğimiz müddetçe lezzet alırız. Türk toplumu olarak bu bizim  yüzyıllardan beri toplumsal geleneğimizdir. Aramızda binlerce kilometre  uzaklık olsa da biz her zaman buradaki vatandaşlarımızı düşünür ve elimizden geleni yapmaya çalışırız. Biliyoruz  ki sizler de burada yaşasanız da kalbiniz ve aklınız daima Türkiye’de. Bundan sonra her vesile ile buluşmayı ve daha güzel günler için çalışmayı temenni ediyoruz.

Bizim buraya gelmemize ve  bu çalışmaları yapmamıza vesile olup zemin hazırlayan A.T.D.D. teşkilatının tüm bireylerine, Başkanı İlyas Kulaksız beyefendiye.. Gittiğimiz yerlerde bizlere kapılarını açan dernek başkanlarına.. Gönüllerini açan katılımcılara ve dikkatlice dinleyen gençlerimize teşekkürlerimi iletiyor, saygılar sunuyorum. Selam, dua ve bâki muhabbetlerimle.

 

– Şimdi de ATDD Genel Başkanı Başkan İlyas Kulaksız’ın görüşlerini alalım..  Sayın Başkan, dernek olarak attığınız bu önemli adımın hayli  ses getirmesinden sonra, bundan sonrasındaki toplumsal hedefleriniz nelerdir ?

* İlyas Kulaksız: ATDD olarak Türkiye’den hem konferanslar verip  söyleşiler yapmak, hem de  yazmış olduğu 9 adet değerli kitaplarını okuyucularına tanıtmak üzere davet ettiğimiz değerli Araştırmacı Yazar Sadettin Turan’ı 5 ayrı salonda vatandaşlarımızla buluşturduk.  Ama diğer teşkilatlardan da talepler geldi. O  zaman dedik ki, biz getirdiğimiz Yazar olsun, Politikacı olsun, Eğitimci olsun, belli kesime değil de tüm vatandaşlarımıza hitap edecek konferanslar için uygun salonlar tutup, daha çok kişinin  faydalanmasını sağlayalım.. Bundan sonraki etkinliklerimizde  toplumsal kurallara dikkat edeceğiz.

Bundan sonra değerli ve tanınmış isimleri Hamburglu dostlarımızla buluşturmak için çalışmalarımız olacak, Şu an, bir başka dernekle ortaklaşa olarak  Eğitimle ilgili bir çalışmamızın hazırlıkları sürüyor. Bu projemiz olgunlaştığında kamuoyuyla paylaşacağız, ama bir ip ucu vereyim; çalışmamız Gençler, Yaşlılar ve Aileler ile ilgili. Diğer bir çalışmamız ise ATDD olarak Türkiye’deki gibi Kitap Kıraathanesi açılması konuunda.

Bugün artık pek çok Yazar ve araştırmacı dostlarımız bizlerle irtibata geçip organize için çalışmalar yapmamızı istiyorlar, bizler de bunu dikkate alarak 21 Aralık’ta  Stutgartt’a yapılacak olan Kitap Fuarı’nda ATDD olarak bir stand ayırttık. Kitap Fuarı için  şimdilik konuştuğumuz 4 yazar kardeşimizi davet ettik.

Çalışmalarımız olgunlaştıkça kamuoyuyla paylaşmayı bir görev telakki ederim.

 

*******

 

ARAŞTIRMACI YAZAR ve ŞAİR SADETTİN TURHAN KENDİNİ TANITTI:

1974 İstanbul doğumluyum ve  İstanbul’ da ikamet ediyorum. Evli ve iki çocuk babasıyım. 2003 yılından beri değişik dergi ve gazetelerde kişisel gelişim,  gençlik ve ahlâk, iman hakikatleri ve günümüz meselelerine ait tespitler üzerine yazılarım ve makalelerim yayınlandı. Televizyon ve radyo kanallarında bu konulara ait programlara katıldım. Okullarda ve gençlik merkezlerinde genç kardeşlerimizle söyleşilerde bulundum.

2010 yılında bu çalışmalarımı ilk kitabım olan “Seccadem ıslanmıyor” ile kitaplaştırdım. Daha sonra 2014 yılında “Hayata aşk penceresinden bakmak”  2015 yılında “Efendime”, 2016 yılında “Medet Ya Hu” kitapları ile bu çalışmalarıma devam ettim. 2017 yılında özellikle ilkokul seviyesindeki çocuklarımızın ahlaki gelişimlerine katkıdan bulunmak adına renkli ve resimli “Dedemle bir gün” eğitim serisini hazırladım. Hâlen devam eden kitap çalışmalarım bulunmaktadır. Davet edildikçe ve zaman oldukça yurt içinde ve yurt dışında bu konularda söyleşilere ve konferanslara katılmaktayım. Çalışmalarımı ve projelerimi www.sadettinturhan.com adresinden takipçilerime ulaştırmaktayım. Sosyal medya hesaplarımdan paylaşımlarda bulunarak. Toplumun ve gençliğin bilinçlenmesi noktasında üzerime düşen vazifeyi yerine getirmeye çalışmaktayım.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Hayallerin altında ama Hedeflerin de üstünde bir Türk Toplumu !

20181005_201218Bir dizi konferanslar vermek üzere Hamburg’a gelen Araştırmacı Yazar Sadettin Turhan,  konuştuğu 5 toplantının özetini ve Türk toplumu hakkındaki görüşlerini Mehmet Atak’a anlatırken, birlikte hareket etmenin lezzetini de dile getirdi

Mehmet ATAK/ELBE EXPRESS-Özel Röportaj
Fotoğraflar: Önder DEMİR ve ATDD arşivi

Merkezi Hamburg kentinde olan Almanya Türk Dostluk Derneği’nin davetlisi olarak seri konferanslar vermek üzere Almanya’ya gelen Yazar Sadettin Turhan, Hamburg ve Schleswig- Holstein eyaletlerinde katıldığı 5 etkinlikte yaptığı konuşmalar ile karşılaştığı manzara ve Türk Toplumu hakkındaki düşüncelerini Elbe Express için açıkladı. Çeşitli kitapları da yayınlanan Şair-Yazar Sadettin Turhan, ATDD Başkanı İlyas Kulakçı ile birlikte bakalım neler söyledi:

20181005_200351

SORU:  Avrupa Türk Dostluk Derneği’nin  girişimleriyle Hamburg ve Schleswig- Holstein eyaletlerinde  düzenlenen “Avrupa’da Müslüman olmak ve görev bilinci” konulu konferanslarınızı yoğun bir tempoda başarıyla tamamladınız. Peki niçin bu konuyu seçtiniz ?

* Sadettin Turhan. :   Evet 3 günde 5 değişik bölgede çok verimli olduğunu düşündüğümüz programlar gerçekleştirdik. Katılımcıların hepsinin bizi dikkatle takip etmeleri ve paylaştığımız konulara karşı yorum ve tepkileri takdire değerdi. Biz Türkiye’den buraya bakıp anlamaya ve tanımaya çalışıyoruz, sizler buradan Türkiye hasretini gidermeye çalışıyorsunuz. Böyle bir program ile hem gurbetten sılaya  selamları ulaştırma, hem de bizde emanet olan selamları gurbetçilerimize iletme fırsatı bulduk.

Hepimiz dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, aynı Rabb’in huzuruna varıyor ve aynı ibadet için secdelere varıyoruz. Bilmek, anlamak, algılamak, yaşamak ve başkalarının bu güzelliklere yaşamasına vesile olmak bizim için önemli bir görevdir. . Müslüman olmak , vazifeleri yerine getirmek için bize bazı mükellefiyetler yüklüyor. Burada yaşayan kıymetli dostlarımız çok gayretliler, benliklerini ve kültürlerini kaybetmemek için büyük bir mücadele vermekteler.  Bunları sosyal medyada ve diğer platformlarda dikkatle takip ediyoruz. Yine sosyal medyadan tanıştığımız A.T.D.D. Başkanı İlyas Kulaksız bey ile bir istanbul ziyaretinde buluşup bu konuları istişare ettiğimizde, bu gayret karşısında bilgi yetersizliği olduğu konusunda hemfikir olduk.

Hepimizin bilgisi deryada damla kadardır, bizde bu damladan paylaşmak ve bilgilerimizi tazeleyip eksiklerimizi tamamlamak üzere böyle bir konu üzerinde çalışmayı uygun bulduk. Bu başlık altında aslında şu anki durumumuzun bir resmini çizmeye çalıştık. Eksik ve yanlışlarımızı tanımanın, doğrularımızı çoğaltmanın ve paylaşmanın bir yol haritasını çıkardık. Avrupa’da bu dinin yaşanması ile Türkiye’deki uygulamaların bir kıyaslamasını yaptık.

Çok daha önemlisi bu dinin canlı kanlı temsilcisi olan, hayat nizamı Kuran-ı Kerim’i bize en doğru şekilde anlatan Peygamber Efendimizin Mekke’de yaşadığı günler ile bu günün Avrupası’nda yaşamanın ortak noktaları üzerinde tespitlerde bulunduk. O gün küfür içinde oluşturulan Erkam’ın evinin (Darül Erkam) bugün de oluşturulması gerektiğinin altını çizdik. Katılımcılar ile tarihte bu noktaya yolculuk yaptık, bilgilerimizi tazeledik.

İnsan; inancı ile var olur. Hangi fikri benimsiyor ise bu konuda bilgi sahibi olmalıdır. Asla cahilce ve bilmeden bir ideolojinin ardından gidilmez. Eğer biz de müslüman olduğumuzu söylüyorsak, bunun ana temelleri ne üzerine kurulmuştur, bunu bilmek zorundayız. Tabii ki eksik ve yanlışlar olacak, neticede hepimiz insanız. İşte bu konuyu gündeme taşımamızdaki en temel niyeti “Müslüman” kavramı içerisinde olması gereken ahlâki değerleri ortaya koymak ve asla bir müslümanda olmaması gereken hususları da çıkartmak.

43788840_274611256514561_1455571279972139008_n

İSLAM’DA RUHBAN SINIF YOKTUR

Size göre Müslüman nasıl olmalı ?

* S. T. : Şunu da ilave etmeden geçmemek gerekir : Müslümanlıkta ruhbanlık sınıfı yoktur. “Her koyun kendi bacağından asılır”, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” ve “Bana ne”  gibi anlayışlar yer almaz. Her müslüman bulunduğu bölgeden ve kendisinden sorumludur ve de bu sorumluluktan asla kaçamaz. Bilgi ve birikime sahip olmak zorundadır. Etrafına gerektiğinde gül kokusu vermeli, gerektiğinde ise o gün dikenlerini batırarak kendine gelmesi için gayret sarf edebilmeli.  Selamı ve kardeşliği kuvvetlendirmeli. Bulunduğu toplum içerisinde iyi bir örnek olarak ayna vazifesini yerine getirebilmeli. Safları kontrol ederek, düzgün bir toplum için mücadele edebilmeli. “Yalan dünya” dediğimiz bu sahneden geçerken arkasında güzel bir eser bırakabilmeli.

İşte bu niyet ile çalışmalarımızı “Avrupa’da müslüman olmak ve vazife bilinci” başlığını koymayı uygun bulduk.

7 BİNİ AŞKIN SİVİL TOPLUM KURULUŞU VARKEN !..

–  Almanya’nın genel ortamı ve Türk- Müslüman Cemaati konusunda nasıl bir ön düşünceye sahiptiniz, burada ne tür bir manzara ile karşılaştınız;  kısacası ne umdunuz, ne buldunuz ?

* S. T. :  Daha önce bazı fuarlar vesilesi ile başka bölgelerde gözlemlerim olmuştu ama bu kadar kapsamlı bir tanışma fırsatı bulamamıştım. Açıkçası ilk dikkatimi çeken “ Türk olma duygusunu ve hassasiyetlerini kaybetmeme gayreti ve mücadele ruhu” diyebilirim. 

Bu ruh ve heyecanı Avrupa’nın göbeğinde çan sesleri altında diri tutabilmek, birlik ve beraberlik içinde hareket edebilmek için cemaatleşme ve sivil toplum kuruluşları oluşturarak bölgesel ve biraz daha kapsamlı dernekler kurmak. Bu derneklerin birbirleri ile irtibata geçirerek aynı amaç için birlikte hareket etme duygusu ile çalışan gayretli kişi ve kuruluşlar buldum.

Tabii bir çok farklı milletten ve düşünceden insanın yaşadığı bir toplumda, herkesin aynı şekilde düşünmesini ve hareket etmesini beklemek doğru olmaz. Duyduğum kadarıyla 7  bini aşkın sivil toplum kuruluşu bu topraklarda hizmet etmekte. Bu da şunu gösteriyor ki, çok fazla halledilmesi gereken mesele var. Bunların aynı amaca hizmet edenlerinin, birbirleri ile ortak noktalarda buluşarak hareket edebilmesi çok daha verimli çalışmaların ortaya çıkması için önemli olacaktır.

Bir de işin bireysel kısmı var.. Gerek sosyal medyadan tanıştığımız veya yüz yüze istişarelerde bulunduğumuz dostlarımızın bir gayretini görmekteyiz. Münferit olarak yapılan çalışmalar tabii ki çok önemli ama nihayetinde toplumu oluşturan bireylerdir. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarında vazife alacak arkadaşların liyakat sahibi olmaları, bilgi birikimi ve yöneticilik vasıflarına uygun olması verimli çalışmalar için önemli bir etken olacaktır.

20181005_200401

HAYALLERİMİN ALTINDA, HEDEFLERİMİN ÜZERİNDE

Önemli bir süreçten geçiyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi ciddi bir siyasi ve ekonomik saldırı altındayız. Bu günlerde çok daha dikkatli olunması, vatanın bölünmez bütünlüğüne dair söylemlerin ve çalışmaların arttırılması önemli bir görevdir. Gördüğüm kadarıyla bir çok kurumda bunlarla ilgili çalışmalarını arttırmış durumda.

Benim dışarıdan bir göz ile görebildiğim tespitler bunlar ama içlerinde nelerin olduğu ve detaylar  benim bilgim dışında olduğu için yorum yapmam doğru ve uygun olmaz.

Netice olarak ne umdunuz ne buldunuz derseniz..   “Hayallerimin altında, ama hedeflerimizin üzerinde” diye bilirim. Gidecek çok yolumuz, yapacak çok işimiz ve üstesinden gelinmesi gereken sorunlarımız var. Şunu söylemeden geçemeyeceğim, “Siz Avrupadaki Türkler bu işi başarırsınız”, lâkin biraz daha zaman ve gayrete ihtiyacımız var.

43756851_324606324756072_6696082489544278016_n

BİR MERHABA’NIN DEVAMI VAR !

– Sayın Turhan, 3 gün içinde toplam  5 toplantıda konuştunuz, açıklamalarda bulundunuz, gurbetçilerle hasbıhal ettiniz, sorularını cevapladınız. Hangi konulardaki soruları çok enteresan buldunuz ?

* S.T. : Açıkçası katılımcıların bizleri pür dikkat dinlemesi ve söylediklerimizi not almaları, zaman zaman sözlerimizi keserek ilavelerde bulunmaları beni daha da şevklendirdi.  Yaptığınız şey eğer karşı taraftan bir tepki alıyor ise, siz de kendinizi bu noktada daha fazla zorluyor ve bu talebi karşılamaya çalışıyorsunuz.

Aslında bir “merhaba” ile başlayan muhabbetlerimiz, konferans sonrasında “Biraz daha kalmaz mısınız?”, “Bir çay daha içseydik”, “Bir daha ne zaman geleceksiniz?”, “Size nasıl ulaşabiliriz?”, “Daha kapsamlı bir çalışma yapalım” vs. şeklinde devam etti. Açıkçası bu kadar güzel bir teveccüh ile karşılanacağımızı tahmin etmemiştim.

Konferanslarımız esnasında ise, konu ile ilgili bazı kelime ve kavramlar üzerine  kavrama sıkıntısı oldu. Tabii ki yabancı bir coğrafyada yaşamak, Türkçedeki bazı kelimelerin unutulmasına veya anlaşılmamasına yol açmış. Özellikle genç kardeşlerimiz ile bu sorunu daha fazla yaşadık. Hatta bazı yerlerde yanımızdaki arkadaşlarımıza bu kelimenin Almancasını sorarak devam etmek zorunda kaldık. Yer isimleri, bazı dini kavramlar ve tarihi bazı hadiseler gelen sorular arasındaydı.

Açıkcası ortak bir soru vardı ki belki de bu konferansları düzenlememizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyan canlı bir örnek gibiydi. “Hocam biz burada bilgiden uzak kaldık” diye başlayan cümlelerin ardından “Ne yapabiliriz, ibadet hayatımıza neler katabiliriz, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek için nelere dikkat etmeliyiz?” gibi sorular oldukça sık karşılaştığımız sorular oldu. Tabii ki bunun bir tane cevabı yok;  biz beraberce katılımcılar ile örnekler vererek bu sorulara büyük ölçüde cevaplar bulduk.

Takdir edeceğiniz gibi 1 saatlik bir zaman diliminde, tüm sorulara cevap bulabilmek ve sorunlara çözüm üretebilmek mümkün değil. Ama sorular ve sorunlar ortak olunca cevaplar da kendiliğinden yerini buluyor. Bizim için bir tespit çalışması oldu ve  şunu gördük ki hangi inançtan olursa olsun, hangi derneğe mensup olursa olsun, hangi bölgede oturursa otursun. Sorular genelde hep sabit, cevaplar için bir gayret var.

20181005_200850

Geçmiş yıllarda Almanya ile Türkiye arasında yaşanan kısmi gerginliğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen haftaki Almanya ziyareti sonrasında yumuşama dönemine girmesi, iki toplum üzerinde de olumlu tepkilere yol açtı. Sizin bu konudaki gözleminiz nasıldır; vatandaşlarımıza neler söylemek istersiniz ?

* S.T.  : Aslında Türk vatandaşları 50 yılı aşkın bir süreden beri bu toplum içerisinde bir yer edinmişler. O yıllarda işçi olarak buraya gelen ve ekmek parasını kazanmak için çeşitli zor işlerde çalışan kişilerin çocuklarının ve torunlarının bugün iş sahibi olduklarını,  Almanya’nın ekonomisine yön verebilecek şirketlere ve konumlara sahip olduklarını görmekteyiz.

Bu cümleden devam ile artık bizim vatandaşlarımız kendi benliklerini ve ruhlarını kaybetmeden iki vatana sahip olan fertler olmuşlar. Buradan artık vaz geçemezler. Çünkü şirketler kurmuşlar, daireler almışlar, evlilikler yapmışlar, çocuklarını buranın okullarında yetiştirmişler v.s.. Asli vatanları olan Türkiye’den de asla vazgeçmemişler ,sürekli irtibatta olmuşlar, gitmişler gelmişler, ticaretlerinin bir kısmını oraya taşımışlar, birikimlerini oralarda değerlendirmişler, tatillerinde sıla-i rahim yaparak akrabalarına buralardan selam ve hediyeler götürmüşler.

Durum böyle olunca bir ayrılık yapmak mümkün değil. Alman hükümeti ve Türk yöneticileri de bunun farkında. Türkler burada oldukça büyük bir vatandaş sayısına ve ticari bütçeye sahip. Şu da bir gerçek ki artık burada yaşayan Türkler de kendilerine farklı davranılmasını istemiyor, böyle bir olay ile karşılaştıklarında tepkilerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Burada Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin vermiş oldukları siyasi destek de tabii çok önemli.

Devlet liderlerinin bu mesele üzerinde bir uzlaşı sağlamaları tabii ki hem burada yaşayan vatandaşlar, hem de devletlerarası ilişkiler açısından çok önemlidir. Şahsi kanaatim ise dünyanın her yerinde taşların yerinden oynadığı, yeni bir dünyanın kurulduğu bu günlerde aklı selim bir düşünce ile sorunların üzerinden gelineceği ve daha güzel bir ortamın oluşacağı yönündedir. Tabii şunu da atlamayalım: burada vatandaşlarımızın ve sivil toplum kuruluşlarımız çalışma ve gayretleri de çok büyük belirleyici bir etken olacaktır.

20181005_201418

BİRLİKTE HAREKET ETMENİN DOYUMSUZ LEZZETİ

– Sayın Turhan, âdet olduğu üzere, eklemek istediğiniz son sözlerinizi de alalım.

* S .T: Öncelikli olarak bana görüşlerimi açıklama fırsatı verildiği için sizlere çok teşekkür ederim. Biz beraber hareket ettiğimiz müddetçe lezzet alırız. Türk toplumu olarak bu bizim  yüzyıllardan beri toplumsal geleneğimizdir. Aramızda binlerce kilometre  uzaklık olsa da biz her zaman buradaki vatandaşlarımızı düşünür ve elimizden geleni yapmaya çalışırız. Biliyoruz  ki sizler de burada yaşasanız da kalbiniz ve aklınız daima Türkiye’de. Bundan sonra her vesile ile buluşmayı ve daha güzel günler için çalışmayı temenni ediyoruz.

Bizim buraya gelmemize ve  bu çalışmaları yapmamıza vesile olup zemin hazırlayan A.T.D.D. teşkilatının tüm bireylerine, Başkanı İlyas Kulaksız beyefendiye.. Gittiğimiz yerlerde bizlere kapılarını açan dernek başkanlarına.. Gönüllerini açan katılımcılara ve dikkatlice dinleyen gençlerimize teşekkürlerimi iletiyor, saygılar sunuyorum. Selam, dua ve bâki muhabbetlerimle.

 

– Şimdi de ATDD Genel Başkanı Başkan İlyas Kulaksız’ın görüşlerini alalım..  Sayın Başkan, dernek olarak attığınız bu önemli adımın hayli  ses getirmesinden sonra, bundan sonrasındaki toplumsal hedefleriniz nelerdir ?

* İlyas Kulaksız: ATDD olarak Türkiye’den hem konferanslar verip  söyleşiler yapmak, hem de  yazmış olduğu 9 adet değerli kitaplarını okuyucularına tanıtmak üzere davet ettiğimiz değerli Araştırmacı Yazar Sadettin Turan’ı 5 ayrı salonda vatandaşlarımızla buluşturduk.  Ama diğer teşkilatlardan da talepler geldi. O  zaman dedik ki, biz getirdiğimiz Yazar olsun, Politikacı olsun, Eğitimci olsun, belli kesime değil de tüm vatandaşlarımıza hitap edecek konferanslar için uygun salonlar tutup, daha çok kişinin  faydalanmasını sağlayalım.. Bundan sonraki etkinliklerimizde  toplumsal kurallara dikkat edeceğiz.

Bundan sonra değerli ve tanınmış isimleri Hamburglu dostlarımızla buluşturmak için çalışmalarımız olacak, Şu an, bir başka dernekle ortaklaşa olarak  Eğitimle ilgili bir çalışmamızın hazırlıkları sürüyor. Bu projemiz olgunlaştığında kamuoyuyla paylaşacağız, ama bir ip ucu vereyim; çalışmamız Gençler, Yaşlılar ve Aileler ile ilgili. Diğer bir çalışmamız ise ATDD olarak Türkiye’deki gibi Kitap Kıraathanesi açılması konuunda.

Bugün artık pek çok Yazar ve araştırmacı dostlarımız bizlerle irtibata geçip organize için çalışmalar yapmamızı istiyorlar, bizler de bunu dikkate alarak 21 Aralık’ta  Stutgartt’a yapılacak olan Kitap Fuarı’nda ATDD olarak bir stand ayırttık. Kitap Fuarı için  şimdilik konuştuğumuz 4 yazar kardeşimizi davet ettik.

Çalışmalarımız olgunlaştıkça kamuoyuyla paylaşmayı bir görev telakki ederim.

 

*******

 

ARAŞTIRMACI YAZAR ve ŞAİR SADETTİN TURHAN KENDİNİ TANITTI:

1974 İstanbul doğumluyum ve  İstanbul’ da ikamet ediyorum. Evli ve iki çocuk babasıyım. 2003 yılından beri değişik dergi ve gazetelerde kişisel gelişim,  gençlik ve ahlâk, iman hakikatleri ve günümüz meselelerine ait tespitler üzerine yazılarım ve makalelerim yayınlandı. Televizyon ve radyo kanallarında bu konulara ait programlara katıldım. Okullarda ve gençlik merkezlerinde genç kardeşlerimizle söyleşilerde bulundum.

2010 yılında bu çalışmalarımı ilk kitabım olan “Seccadem ıslanmıyor” ile kitaplaştırdım. Daha sonra 2014 yılında “Hayata aşk penceresinden bakmak”  2015 yılında “Efendime”, 2016 yılında “Medet Ya Hu” kitapları ile bu çalışmalarıma devam ettim. 2017 yılında özellikle ilkokul seviyesindeki çocuklarımızın ahlaki gelişimlerine katkıdan bulunmak adına renkli ve resimli “Dedemle bir gün” eğitim serisini hazırladım. Hâlen devam eden kitap çalışmalarım bulunmaktadır. Davet edildikçe ve zaman oldukça yurt içinde ve yurt dışında bu konularda söyleşilere ve konferanslara katılmaktayım. Çalışmalarımı ve projelerimi www.sadettinturhan.com adresinden takipçilerime ulaştırmaktayım. Sosyal medya hesaplarımdan paylaşımlarda bulunarak. Toplumun ve gençliğin bilinçlenmesi noktasında üzerime düşen vazifeyi yerine getirmeye çalışmaktayım.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER