Hamburglu Ressam Hüseyin Varol, Elbe Express için bir yazı kaleme aldı.
ELBE EXPRESS/YAZAR
RESSAM HÜSEYİN VAROL: “SANATTA GERİCİLİĞİN ve EGEMENLERİN DÜNYASI!“
Dünya tarihi, bu iki taraf arasında verilen savaş ve mücadele örnekleriyle doludur. Bütün devrimlerin, reformcuların sanata karşı tutumlarında belirli bir düşmanlık sezilir. Saint Juste’nin tiyatroyaya karşı oluşunu, Rousseau’nun şiirine çatışını, Saint Simon’u, Pisarev’i, Nekoso’yu hatırlayalım.
Fransız Devrimi tek bir şair yetiştirmedi ama dönemin şairi Andrea Chenier’i giyotine yolladı. Bizim tarihimizde şairlerin, sanatçıların iktidarlar tarafından sürgüne ve hapislerle biten savaşı konusunda örneklerle doludur. Tanzimant döneminin Tevfik Fikret’i, Cumhuriyet döneminin Nazım Hikmet’i yanlızca bir kaç örnektir.
Sanatçıların, kendilerini ülkenin tek sahibi kabul eden ve yedeğine alıp gütmek isteyen dediğim dedik politikacılarla arası hiç iyi olmamıştır. Şairleri, sanatçıları, düşünürleri sonu ölümlerle, dayanılmaz acılarla biten, göçlere sürgünlere zorlanmıştır.Düzene yalakalık yapanlar sanatçı olamayacağı için onları saymıyorum.
SANATÇININ ÖZLEDİĞİ BİR DÜNYA
Egemenlerin yobazların istediği Dünya nedir? Bunu hepimiz biliyoruz; sömürü, ortaçağ karanlığı, kan- gözyaşı, çıkar savaşları…
Oysa sanatçıların ve şairlerin kurmak istediği dünya: İnsanları ikinci sınıf vatandaş olarak görmeyen, el kapılarının kapandığı, insanın insana kulluğunun yok edildiği, insanların bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine yaşadığı bir ülke…
Sömürünün olmadığı, insanların yalnızca karnını doyurmak için değil bütün sanatçı yeteneklerini sonuna kadar geliştirmek için özgürce çalışıp yaşayabildiği…
Ressamların, mutluluğun resmini yapabildiği bir dünyayı istemek neden kötü olsun…
Savaşmadan, severek, sevilerek, sevişerek yaşamak umudu neden kötü olsun…
Elbette değil..
Binlerce yıldır yazan, çizen, yontan ,müzik yapan, şarkı -türkü söyleyen sanatçılar böyle bir dünyayı kurmak için, böyle bir umudunu yeşertip taze tutmak için çalışıyor. Üstelik yok etmek için değil, içinde insanca yaşamak için, insanların biribiriyle değil ancak hastalıklarla, ölümle, savaştığı, yalansız dolansız, gözyaşının acının olmadığı bir dünya kurmak için uğraşır…
SANATÇININ KADERİ ve MELİH CEVDET’İN ÖZLEMİ
Söyleyin Allah aşkına; neden bu dünyayı kurmak, böyle bir dünyada yaşamak istemenin karşılığı…
Sivas‘ ta hunharca yakılmak, idam edilmek, derisi yüzülmek, sürgün edilmek, hapislerde çürümek, memleket hasretiyle ölmek olsun…
Ne harika olurdu değil mi? Herkesin insanlığın ortak yaratısına, ortak kültür birikimine ulaşabildiği bir Dünya!
Tüm Dünyalıların, Homeros‘u , Shakespeare’i, Dostoveski’yi, Gorki’yi, Tagor’u, Kafka’yı, Fuzuli‘yi, Nazım Hikmet‘i hepsini okuyup özümleyebilmesiyle…
Böyle bir Dünya‘da kimse kimseyi kandırmaz, kimse kimseyi aldatmazdı…
Ya da Melih Cevdet Anday’ın yazdığı gibi…
“O gün gelsin, neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle deli ozanı
Baştan başa sevda, baştan başa tutku
Dili baldan tatlı..”