0.2 C
Hamburg
Perşembe, Ocak 4, 2024

Songül Kundakçı’nın Mutlu Sonu

songülMutlu son, sadece klasik Yeşilçam filmlerinde olmuyor, bazen Songül Kundakçı’nın gerçek yaşam öyküsünde olduğu gibi, öykünün sonu mutlu noktalanabiliyor.

ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ

Zonguldak’ın Kozlu ilçesinin, Çayırcık köyünde 1967 yılında yoksul bir ailenin, en küçük çocuğu olarak hayata merhaba diyen,Songül Kundakçının yaşamı hep acılar ve sıkıntılar içersinde geçmiştir. Hasan ve Ayşe çiftinin dörtü kız, ikisi erkek, toplam 6 çocuğunun en küçüğü olan Songül, daha bir yaşındayken geçirdiği ateşli bir rahatsızlıktan dolayı, çocuk felci olur. Talihsizlik daha o yıllarda yakasına yapışır ve uzun yıllarda bırakmaz. O andan itibaren artık hayat onun için ağlarını talihsiz bir biçimde ormuştur. Songül’ün artık ondan sonraki yaşantısı adeta cehenneme dönüşmüştür. Ailenin belkide imkanları olsa o tedavi olup iyileşebilecekken, öyle olmamış, o artık ondan sonraki yaşantısını birilerine bağımlı olarak, engelli birey olarak sürdürmek zorunda kalmıştır.

songül 23

En Büyük Hayali Okuyup Öğretmen Olmaktı

Onun en büyük hayali okuyup öğretmen olmaktı. Fakat ailesi onun okula gitme isteğini yerine getirmez. Ama çevrenin zorlaması ve songülün aşırı ısrarı üzerine, songül onüç yaşındayken ailesi tarafından iki aylık okuma yazma kurşuna yazdırılır. Annesinin sırtında, köyde ancak bir ay kursa katılabilen Songül, buna rağmen okuma yazmayı öğrenir. Ondan sonrası ise, dört duvar arasına hapsolan bir yaşam öyküsü. Songül, artık dışarının havasına tenefüs edemez olur, hayat onun için dört duvar arasında geçmeye başlar.

Oda yaşıtları gibi okula gitmek, koşup oynamak, gülmek, güneşin doğuşunu, batısını seyretmek ister. Ama istekleri gerçekleştirebilecek ortamı asla bulamaz. Babası sürekli çalışmak zorundadır, anneside rahatsız olduğu için onu taşıyıp dışarıya çıkartamaz. Onun o dönem bir tekerlekli sandalyeside yoktur, o zamanının önemli bir kısmını yerde sürünerek geçirir. Kendi anlatımıyla, bazen uzun zaman yemek yemez ve hasta olur, ve ailesi tarafından zorunlu olarak, köyden, zonguldaka hastahaneye götürülür. Hastane yolculuğu onun en keyif aldığı anlardır. Yol boyunca güneşi görmesi, dışarının havasını soluması, insanları görmesi, onu sonsuz derecede mutlu kılar. Sadece dış dünyayla temas edebilmek için hasta olma numarasını yılda birkaç kez tekrarlar. O engelinden dolayı çevresinde sürekli horlanır, dişlanır bazen de görmezlikten gelinir. Yaklaşık 30 yıla yakın ömrü bu şekilde, monoton, sıkıntı, acılar içinde, insan yerine konulmayarak geçer. O dönemi anlatırken, bir an, gözlerinden yaşlar süzülüyor ve ağlamaya başlıyor. O dönemi hayatının yoklarından saymak istiyor ve yaşanmamış yıllar olarak anımsamak istiyor. Çocukluk, gençlik yıllarının geçtiği topraklara bir daha yaşadığı olumsuz anılarından dolayı bir daha asla gitmek istemiyor. Hatta vasiyetim olsun, ölürsem dahi, oralarda gömülmek, mezarımın orda olmasını asla istemiyorum diye de ilave ediyor…

songül 27Zonguldak’tan, Almanya’ya Uzanan Yol

Böylece bir daha anımsamak istemediği yıllar, yıları kovalar… Songül ve annesi 1996 yılının Eylül ayında, Almanya’nın Rietberg kasabasında ikamet eden ablasını turist olarak ziyarete gelirler. Ziyaretlerinin daha ikinci ayında, annesi ani olarak rahatsızlanır ve kalp krizi geçirerek yaşama veda eder. Babasıda rahatsız olan Songül’ün, Türkiyeye dönüşü zorlaşır. Rietberg kasabasında bulunan yakınlarının kefil olması sonucu, bundan sonraki artık yaşamını orada sürdürmeye başlar.   O dönemde yasal olarak burada kalıp, oturum hakkını alması, almanca kurşuna katılması ve sosyal hayata uyumu konusunda hiç bir girişimde bulunulmaz.

Türkiye’deki yaşadığı benzer bir dram burdada devam etmeye başlar. Çevredeki hayırseverlerin sağlık sigortasını ödemelerim sonucu, burada kalmaya, yaşamaya devam eder. 1996 yılından sonraki yıllarda da Almanya’nın Rietberg kasabasında sıkıntılı yıllar başlar. Oradaki tek sosyal faaliyeti arada bir Camiiye gitmesine müsade edilerek, orada insanlarla diyaloğunun olmasıdır. Kısa sürede camiide el işleri kurşuna katılır ve el işlerini öğrenerek, zaman zaman el işlerini caminin kermesinde sergilemesi olur. Daha sonra Psikolog Cemil Şahinöz’ün desteğiyle, ” Songül’den Seçmeler ” isimli el işi çalışmalarını yansıtan bir kitap kaleme alır ve kitabı basılır.

Rietberg kasabasında DİTİB camiinin hocası Murat Güler’den, camii derneği başkanı Yılmaz Derin’den, doktor Özkan Güneş’ten, arkadaşları, Ayşe Erden, Hamide Derin ve sağlık sigortalarını ödeyen Saarbrücken’li Osman Usta’dan büyük destek görür.

Tarihler 2013’ün kasım ayı gösterdiğinde, Songül için çanlar yine olumsuz çalmaya başlar. Evlerinde ikamet ettiği yakınları, artık ona bakma sorumluluğunu üstlenmek istemezler ve iradesinin dışında onu zorla Türkiye’ye göndermek isterler. Türkiye’de hiç bir sosyal güvencesi olmayan ve ona bakacak kimse olmadığı için, Songül çok tedirgin olur ve korkmaya başlar. Kendisi istemediği halde bir paçavra gibi ağlayıp, sızlamalarına aldırış edilmeden, Türkiye’ye gönderilme aşamasındayken, hayatına son vermek, intihar etmek ister.

songül 19

Hamburg’tan Doğan Güneş

Tamda o sıralarda, şans eseri, Hamburg’ta faaliyet gösteren El Ele Engelliler Derneği’ne ulaşır ve derneğin o dönemdeki başkanı Ali Akdemir’den yardım ister. Ali Akdemir bu sessiz çığlığa kayıtsız, sessiz kalamaz. Kısa bir araşırma yaptıktan sonra, yaşamla, ölüm arasında ince bir çizgide olan Songüle yardım elini uzatır ve kendisini Hamburg’a getirterek Almanya’da kalması için gerekli adımlar atılır.Songül için yeni bir dönem başlamıştır. Kabus dolu günler geride kalmıştır. Ama hiçbir yasal hakkı olmayan Songül için uzun bir yasal süreç izlenir. Avukat tutulur ve yasal kimliğine kavuşması ve burada kalabilmesi için gerekli adımlar hızla atılır. Kadın sığınma evinde başlıyan Hamburg serüveni, tek tek kişilerin evlerinde belli aralıklarla kalması, kliniklerde uzun tedavi süreçleri, yaşlılar yurdunda kalmaların, ardından, nihayet uzun süren mücadeleler sonucu kısa bir süre önce yasal haklarını elde etmesi sonucu, yaklaşık 1,5 ay önce çok arzu ettiği Harburg semtinde kendi evine kavuşması ve oraya taşınması sonucu mutlu sona ulaşır. O artık hiç kimseye kimseye yük olmadan, kendi ayaklarının üzerinde durabileceği, sevdiği dostlarını ağırlıyabileceği, sıcacık bir evi olmasını çok istediği o evine kavuşur.

Songül kızımızın bu hayali nihayet uzun uğraş ve mücadelelerin sonucu gerçekleşmiştir. O artık Harburg’ta 2 odalı evinde mutlu ve huzurlu bir şekilde, yaşantısının bundan sonra kalan dönemini, önüne koyduğu hedefler doğrultusunda devam ettirmek istiyor. Önüne koyduğun hedeflerin ne sorusunu ise; kendi yeteneklerinin sonucu ürettiği ürünleri sergileyebileceği bir sergi açmak, iyice almanca öğrenip kendi sorunlarıyla uğraşmayı, ayrıca danışmanlık mesleğini öğrenerek, kendi durumunda olan zorda kalan insanlara danışmanlık hizmeti vermeyi ve anıların kaleme aldığı ikinci kitabını çıkarmak istediğini belirtiyor.

Ayrıca Hamburg’taki 2,5 yıllık zorlu sınavda kendisine yardımcı olup, desteklerini esirgemeyen, Hava Ayan’a, Nisa Ardıç’a, Sakine Öztürk’e, Gönül Korkmaz’a , Şenay Ağbulak’a, Ümit Bıyıklıya, Talha Ardıç’a, avukatı Ercan Gezgin’e ve Ali Akdemir’e teşekkür etmeyi bir sorumluk gördüğünü belirtiyor.

 

songül 10

Songül artık gülüyor… ” Acı ve sıkıntı dolu yıllar geride kaldı ” diyor, artık yaşantımda beyaz tertemiz bir sayfa açtığını belirtiyor. Bundan sonrası için bizde, gözlerinin içi gülen Songüle, Hamburg’taki   kendisine yeni yuvasında,huzur ve mutluluk dolu bir yaşam diliyoruz.. Bundan sonrası için yolun açık olsun Songül diyoruz !

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Songül Kundakçı’nın Mutlu Sonu

songülMutlu son, sadece klasik Yeşilçam filmlerinde olmuyor, bazen Songül Kundakçı’nın gerçek yaşam öyküsünde olduğu gibi, öykünün sonu mutlu noktalanabiliyor.

ELBE EXPRESS/HABER MERKEZİ

Zonguldak’ın Kozlu ilçesinin, Çayırcık köyünde 1967 yılında yoksul bir ailenin, en küçük çocuğu olarak hayata merhaba diyen,Songül Kundakçının yaşamı hep acılar ve sıkıntılar içersinde geçmiştir. Hasan ve Ayşe çiftinin dörtü kız, ikisi erkek, toplam 6 çocuğunun en küçüğü olan Songül, daha bir yaşındayken geçirdiği ateşli bir rahatsızlıktan dolayı, çocuk felci olur. Talihsizlik daha o yıllarda yakasına yapışır ve uzun yıllarda bırakmaz. O andan itibaren artık hayat onun için ağlarını talihsiz bir biçimde ormuştur. Songül’ün artık ondan sonraki yaşantısı adeta cehenneme dönüşmüştür. Ailenin belkide imkanları olsa o tedavi olup iyileşebilecekken, öyle olmamış, o artık ondan sonraki yaşantısını birilerine bağımlı olarak, engelli birey olarak sürdürmek zorunda kalmıştır.

songül 23

En Büyük Hayali Okuyup Öğretmen Olmaktı

Onun en büyük hayali okuyup öğretmen olmaktı. Fakat ailesi onun okula gitme isteğini yerine getirmez. Ama çevrenin zorlaması ve songülün aşırı ısrarı üzerine, songül onüç yaşındayken ailesi tarafından iki aylık okuma yazma kurşuna yazdırılır. Annesinin sırtında, köyde ancak bir ay kursa katılabilen Songül, buna rağmen okuma yazmayı öğrenir. Ondan sonrası ise, dört duvar arasına hapsolan bir yaşam öyküsü. Songül, artık dışarının havasına tenefüs edemez olur, hayat onun için dört duvar arasında geçmeye başlar.

Oda yaşıtları gibi okula gitmek, koşup oynamak, gülmek, güneşin doğuşunu, batısını seyretmek ister. Ama istekleri gerçekleştirebilecek ortamı asla bulamaz. Babası sürekli çalışmak zorundadır, anneside rahatsız olduğu için onu taşıyıp dışarıya çıkartamaz. Onun o dönem bir tekerlekli sandalyeside yoktur, o zamanının önemli bir kısmını yerde sürünerek geçirir. Kendi anlatımıyla, bazen uzun zaman yemek yemez ve hasta olur, ve ailesi tarafından zorunlu olarak, köyden, zonguldaka hastahaneye götürülür. Hastane yolculuğu onun en keyif aldığı anlardır. Yol boyunca güneşi görmesi, dışarının havasını soluması, insanları görmesi, onu sonsuz derecede mutlu kılar. Sadece dış dünyayla temas edebilmek için hasta olma numarasını yılda birkaç kez tekrarlar. O engelinden dolayı çevresinde sürekli horlanır, dişlanır bazen de görmezlikten gelinir. Yaklaşık 30 yıla yakın ömrü bu şekilde, monoton, sıkıntı, acılar içinde, insan yerine konulmayarak geçer. O dönemi anlatırken, bir an, gözlerinden yaşlar süzülüyor ve ağlamaya başlıyor. O dönemi hayatının yoklarından saymak istiyor ve yaşanmamış yıllar olarak anımsamak istiyor. Çocukluk, gençlik yıllarının geçtiği topraklara bir daha yaşadığı olumsuz anılarından dolayı bir daha asla gitmek istemiyor. Hatta vasiyetim olsun, ölürsem dahi, oralarda gömülmek, mezarımın orda olmasını asla istemiyorum diye de ilave ediyor…

songül 27Zonguldak’tan, Almanya’ya Uzanan Yol

Böylece bir daha anımsamak istemediği yıllar, yıları kovalar… Songül ve annesi 1996 yılının Eylül ayında, Almanya’nın Rietberg kasabasında ikamet eden ablasını turist olarak ziyarete gelirler. Ziyaretlerinin daha ikinci ayında, annesi ani olarak rahatsızlanır ve kalp krizi geçirerek yaşama veda eder. Babasıda rahatsız olan Songül’ün, Türkiyeye dönüşü zorlaşır. Rietberg kasabasında bulunan yakınlarının kefil olması sonucu, bundan sonraki artık yaşamını orada sürdürmeye başlar.   O dönemde yasal olarak burada kalıp, oturum hakkını alması, almanca kurşuna katılması ve sosyal hayata uyumu konusunda hiç bir girişimde bulunulmaz.

Türkiye’deki yaşadığı benzer bir dram burdada devam etmeye başlar. Çevredeki hayırseverlerin sağlık sigortasını ödemelerim sonucu, burada kalmaya, yaşamaya devam eder. 1996 yılından sonraki yıllarda da Almanya’nın Rietberg kasabasında sıkıntılı yıllar başlar. Oradaki tek sosyal faaliyeti arada bir Camiiye gitmesine müsade edilerek, orada insanlarla diyaloğunun olmasıdır. Kısa sürede camiide el işleri kurşuna katılır ve el işlerini öğrenerek, zaman zaman el işlerini caminin kermesinde sergilemesi olur. Daha sonra Psikolog Cemil Şahinöz’ün desteğiyle, ” Songül’den Seçmeler ” isimli el işi çalışmalarını yansıtan bir kitap kaleme alır ve kitabı basılır.

Rietberg kasabasında DİTİB camiinin hocası Murat Güler’den, camii derneği başkanı Yılmaz Derin’den, doktor Özkan Güneş’ten, arkadaşları, Ayşe Erden, Hamide Derin ve sağlık sigortalarını ödeyen Saarbrücken’li Osman Usta’dan büyük destek görür.

Tarihler 2013’ün kasım ayı gösterdiğinde, Songül için çanlar yine olumsuz çalmaya başlar. Evlerinde ikamet ettiği yakınları, artık ona bakma sorumluluğunu üstlenmek istemezler ve iradesinin dışında onu zorla Türkiye’ye göndermek isterler. Türkiye’de hiç bir sosyal güvencesi olmayan ve ona bakacak kimse olmadığı için, Songül çok tedirgin olur ve korkmaya başlar. Kendisi istemediği halde bir paçavra gibi ağlayıp, sızlamalarına aldırış edilmeden, Türkiye’ye gönderilme aşamasındayken, hayatına son vermek, intihar etmek ister.

songül 19

Hamburg’tan Doğan Güneş

Tamda o sıralarda, şans eseri, Hamburg’ta faaliyet gösteren El Ele Engelliler Derneği’ne ulaşır ve derneğin o dönemdeki başkanı Ali Akdemir’den yardım ister. Ali Akdemir bu sessiz çığlığa kayıtsız, sessiz kalamaz. Kısa bir araşırma yaptıktan sonra, yaşamla, ölüm arasında ince bir çizgide olan Songüle yardım elini uzatır ve kendisini Hamburg’a getirterek Almanya’da kalması için gerekli adımlar atılır.Songül için yeni bir dönem başlamıştır. Kabus dolu günler geride kalmıştır. Ama hiçbir yasal hakkı olmayan Songül için uzun bir yasal süreç izlenir. Avukat tutulur ve yasal kimliğine kavuşması ve burada kalabilmesi için gerekli adımlar hızla atılır. Kadın sığınma evinde başlıyan Hamburg serüveni, tek tek kişilerin evlerinde belli aralıklarla kalması, kliniklerde uzun tedavi süreçleri, yaşlılar yurdunda kalmaların, ardından, nihayet uzun süren mücadeleler sonucu kısa bir süre önce yasal haklarını elde etmesi sonucu, yaklaşık 1,5 ay önce çok arzu ettiği Harburg semtinde kendi evine kavuşması ve oraya taşınması sonucu mutlu sona ulaşır. O artık hiç kimseye kimseye yük olmadan, kendi ayaklarının üzerinde durabileceği, sevdiği dostlarını ağırlıyabileceği, sıcacık bir evi olmasını çok istediği o evine kavuşur.

Songül kızımızın bu hayali nihayet uzun uğraş ve mücadelelerin sonucu gerçekleşmiştir. O artık Harburg’ta 2 odalı evinde mutlu ve huzurlu bir şekilde, yaşantısının bundan sonra kalan dönemini, önüne koyduğu hedefler doğrultusunda devam ettirmek istiyor. Önüne koyduğun hedeflerin ne sorusunu ise; kendi yeteneklerinin sonucu ürettiği ürünleri sergileyebileceği bir sergi açmak, iyice almanca öğrenip kendi sorunlarıyla uğraşmayı, ayrıca danışmanlık mesleğini öğrenerek, kendi durumunda olan zorda kalan insanlara danışmanlık hizmeti vermeyi ve anıların kaleme aldığı ikinci kitabını çıkarmak istediğini belirtiyor.

Ayrıca Hamburg’taki 2,5 yıllık zorlu sınavda kendisine yardımcı olup, desteklerini esirgemeyen, Hava Ayan’a, Nisa Ardıç’a, Sakine Öztürk’e, Gönül Korkmaz’a , Şenay Ağbulak’a, Ümit Bıyıklıya, Talha Ardıç’a, avukatı Ercan Gezgin’e ve Ali Akdemir’e teşekkür etmeyi bir sorumluk gördüğünü belirtiyor.

 

songül 10

Songül artık gülüyor… ” Acı ve sıkıntı dolu yıllar geride kaldı ” diyor, artık yaşantımda beyaz tertemiz bir sayfa açtığını belirtiyor. Bundan sonrası için bizde, gözlerinin içi gülen Songüle, Hamburg’taki   kendisine yeni yuvasında,huzur ve mutluluk dolu bir yaşam diliyoruz.. Bundan sonrası için yolun açık olsun Songül diyoruz !

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER