11.2 C
Hamburg
Cumartesi, Mayıs 18, 2024

Cornelius Bischoff: Ben Türk Dilini değil Yaşar Kemal’i çevirdim

corneliusYaşar Kemal’in kitaplarını çeviren Cornelius Bischoff ile çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.

ELBE EXPRESS/ÖZEL RÖPORTAJ

Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini okudunuzda Türkçe’nin ne kadar güzel yazılabileceğine hayranlıkla şahit olursunuz. Bir Çukurova efsanesidir İnce Memed, halkı ezen düzene karşısında yılmayan bir isyanın öyküsüdür. İşte Türk Edebiyatına hayat veren başta Yaşar Kemal olmak üzere Orhan Pamuk, Haldun Taner gibi usta yazarların kitaplarını Almancaya kazandıran yazar Cornelius Bischoff Hamburg yakınlarındaki Seevetal kasabasındaki evinde buluştuk. Hayat arkadaşı Karin ve Cornelius Bischoff’un bizi oldukça sıcak bir ortamda misafir ettiği sohbette başka bir zamanın ruhunu yaşadık.

cornelius3

ANNEM İSTANBUL YAHUDİSİYDİ

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyasından kaçarak Türkiye’ye ailesiyle sığındığında henüz 10 yaşındadır Cornelius Bischoff. Anneannesi 500 yıl önce Osmanlı’ya sığınan Yahudi kökleri yine Türkiye topraklarına savurur onu ve ailesini. Annesi İstanbul Yahudisi olduğu için Türkçeyi güzel konuşuyordu. İstanbul’a ayak uydurmakta zorlanmaz Bischoff ailesi.

O günleri şöyle anlatıyor Cornelius Bischoff: “Hitler döneminde bizim yaşadığımız Harburg semti Hamburg’a dahil edildi. Almanya’da yaşamayacağımızı anlayınca İstanbul’a gelmek zorunda kaldık. Babam biraz Türkçe biliyordu annem İstanbul Yahudisi olduğu için Türkçeyi iyi konuşuyordu. Kuledipi Yazıcı sokakta babam bir atölye açmıştı. Ben Türkçeyi 3 ayda öğrendim. O dönemki İstanbul’daki Alman okullarında Türkçe konuşmak yasaktı ki Almanca’yı çabuk öğrensinler. Bahçede Türkçe konuşan ceza yada dayak yerdi. Babam Beykozdaki Petrol depolarında boyacılık yapıyordu. Aslında babam dülger ustasıydı. Bir İsveçli bir mühendis dep yapma işini yapamaz. Babama sorarlar sen yapabilirmisin diye. Beykoz’da hala olan petrol depolarını babam bitirir. O günleri hiç unutmam. Yazın Tarabya’da oturuduk motorla babamı Beykoz’a bırakırdık ”

RÖPORTAJIN VİDEOSUNU İZLE

SÜRGÜNE GİTTİĞİ ÇORUM’UN FAHRİ VATANDAŞI OLUR

Nazilerin tüm dünyaya korku saldığı savaş yıllarında dönemin hükümeti tarafından Türkiye’ye sığınan Yahudileri yine bir sürgün beklemektedir. Çorum, Kırşehir ve Yozgat olmak üzere Yahudiler sürgüne giderler, savaş bitene kadar. Tabi Cornelius Bischoff ve ailesi de bundan nasibini alır ve Çorum hikayesi başlar.

Bischoff: “Dünya yanıyor biz Tarabyada banyo yapıyorduk. Bir Pazar sabahı sivil polisler kapımızı çalan sivil polisler şöyle demişlerdi ‘ Efendim, kahvaltınız bitirin ondan sonra sizi Çorum’a götürüp kampa koyacağız.’ 1945’de kendimizi Çorum’da bulmuştuk. Kampta kalacağımız sanırken dönemin Çorum valisi bütün erkekleri çapırmıştı. Vali, I.Dünya Savaşındaki Türk-Alman dostluğunun hala etkisindedir ve bizleri burada kamplarda tutmayacaklarını söyler. Çorumda kendinize ev bulun kirasını biz hallederiz, der. Alman anti Nazi, Sosyal Demokrat Partiliydi. Hitlere düşman olduğumuzu kimseye anlatmayın derdi. Çorum’da 1 yıl yaşadık. O dönemde güzel dostluklar, arkadaşlıklar kurdum.” 2011 yılında ise Bischoff sürgüne gittiği Çorum’dan fahri hemşerilik ile ödüllendirilir.

cornelius4

İLK ÇEVİRİ ‘GÜLİBİK’

İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra bir sömestr İstanbul Hukuk Fakültesinde okuyan Bischoff, kaydını Hamburg Üniversitesine alır. Almanya’dadır ama Türkiye ile bağını hiç koparmaz. En yakın dostu ressam Orhan Peker’in ‘Gülibik’ isimli kitabını ilk Almanca’ya çevirerek serüven başlar. Orhan Peker daha sonra Peker aralarındaki yazışmaları Cornelius’a Mektuplar isimli kitabıyla ölümsezleştirir. 1978 yılında Zülfü Livaneli ile arkadaş olur. Yaşar Kemal ile henüz tanışmıyorlardır ama onun Teneke isimli romanını Almanca’ya çevirmiştir. Bu çeviriden sonra Yaşar Kemal tanışırlar ve dost olurlar.

cornelius5

ALMANLARIN EN TÜRK’Ü

Cornelius Bischoff’un çeviri sırasında bu sefer ‘İnce Memed’ vardır. Bischoff, çeviri için Çukurova’ya gider. Kitabın geçtiği bütün dağları, köyleri gezer at üstünde. Yaşar Kemal’in onun için Almanların en Türk’ü benzetmesinin hikayesini anlatan Bischoff “ O laf başka türlü bir şey. Yaşar için Kürtlerin en Türk’ü diye ona söylemişler. Bu lafı oda benim için söyledi.” dedi.

cornelius1

BEN TÜRK DİLİNİ, EBEDİYATINI DEĞİL YAŞAR KEMAL’İ ÇEVİRDİM

Yaşar Kemal’in Türkçe dilini dünyasa meşhur eden bir yazar olduğunu söyleyen Bischoff “ Bugün bile Türkiye’ye hala onun gibi bir yazar gelemedi, belki de gelemeyecek. Almanlarda Günter Grass vardır, Türklerde Yaşar Kemal. Okuyucular değerini bilsinler Yaşar’ın. Galiba değeri yeteri kadar bilinmiyor. Yaşar ile aramızda çok kuvvetli bir bağ vardı.Ben Türk dilini, Ebediyatını değil Yaşar Kemal’i çevirdim. Yazıları hala gözümün önünde çevirimde fena değil sanırım” diye konuştu.

arifnebil

SEN OLMASAYDIN BU KİTAP OLMAZDI

Röportajın sonuna doğru yapımcı Arif Keskiner’in ‘Binbir Renk Binbir Çiçek- Yaşar Kemal’li Anılar’ kitabını eline aldığında oldukça duygusallaşır Bischoff. Çünkü Keskiner, kitabın içine “Cornelius merhaba. Biliyor musun, sen olmasaydın. Bu kitap bir eksik olurdu, yada hiç yazılmayacak olacaktı” diye yazar.

cornelius7

 

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Cornelius Bischoff: Ben Türk Dilini değil Yaşar Kemal’i çevirdim

corneliusYaşar Kemal’in kitaplarını çeviren Cornelius Bischoff ile çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.

ELBE EXPRESS/ÖZEL RÖPORTAJ

Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini okudunuzda Türkçe’nin ne kadar güzel yazılabileceğine hayranlıkla şahit olursunuz. Bir Çukurova efsanesidir İnce Memed, halkı ezen düzene karşısında yılmayan bir isyanın öyküsüdür. İşte Türk Edebiyatına hayat veren başta Yaşar Kemal olmak üzere Orhan Pamuk, Haldun Taner gibi usta yazarların kitaplarını Almancaya kazandıran yazar Cornelius Bischoff Hamburg yakınlarındaki Seevetal kasabasındaki evinde buluştuk. Hayat arkadaşı Karin ve Cornelius Bischoff’un bizi oldukça sıcak bir ortamda misafir ettiği sohbette başka bir zamanın ruhunu yaşadık.

cornelius3

ANNEM İSTANBUL YAHUDİSİYDİ

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyasından kaçarak Türkiye’ye ailesiyle sığındığında henüz 10 yaşındadır Cornelius Bischoff. Anneannesi 500 yıl önce Osmanlı’ya sığınan Yahudi kökleri yine Türkiye topraklarına savurur onu ve ailesini. Annesi İstanbul Yahudisi olduğu için Türkçeyi güzel konuşuyordu. İstanbul’a ayak uydurmakta zorlanmaz Bischoff ailesi.

O günleri şöyle anlatıyor Cornelius Bischoff: “Hitler döneminde bizim yaşadığımız Harburg semti Hamburg’a dahil edildi. Almanya’da yaşamayacağımızı anlayınca İstanbul’a gelmek zorunda kaldık. Babam biraz Türkçe biliyordu annem İstanbul Yahudisi olduğu için Türkçeyi iyi konuşuyordu. Kuledipi Yazıcı sokakta babam bir atölye açmıştı. Ben Türkçeyi 3 ayda öğrendim. O dönemki İstanbul’daki Alman okullarında Türkçe konuşmak yasaktı ki Almanca’yı çabuk öğrensinler. Bahçede Türkçe konuşan ceza yada dayak yerdi. Babam Beykozdaki Petrol depolarında boyacılık yapıyordu. Aslında babam dülger ustasıydı. Bir İsveçli bir mühendis dep yapma işini yapamaz. Babama sorarlar sen yapabilirmisin diye. Beykoz’da hala olan petrol depolarını babam bitirir. O günleri hiç unutmam. Yazın Tarabya’da oturuduk motorla babamı Beykoz’a bırakırdık ”

RÖPORTAJIN VİDEOSUNU İZLE

SÜRGÜNE GİTTİĞİ ÇORUM’UN FAHRİ VATANDAŞI OLUR

Nazilerin tüm dünyaya korku saldığı savaş yıllarında dönemin hükümeti tarafından Türkiye’ye sığınan Yahudileri yine bir sürgün beklemektedir. Çorum, Kırşehir ve Yozgat olmak üzere Yahudiler sürgüne giderler, savaş bitene kadar. Tabi Cornelius Bischoff ve ailesi de bundan nasibini alır ve Çorum hikayesi başlar.

Bischoff: “Dünya yanıyor biz Tarabyada banyo yapıyorduk. Bir Pazar sabahı sivil polisler kapımızı çalan sivil polisler şöyle demişlerdi ‘ Efendim, kahvaltınız bitirin ondan sonra sizi Çorum’a götürüp kampa koyacağız.’ 1945’de kendimizi Çorum’da bulmuştuk. Kampta kalacağımız sanırken dönemin Çorum valisi bütün erkekleri çapırmıştı. Vali, I.Dünya Savaşındaki Türk-Alman dostluğunun hala etkisindedir ve bizleri burada kamplarda tutmayacaklarını söyler. Çorumda kendinize ev bulun kirasını biz hallederiz, der. Alman anti Nazi, Sosyal Demokrat Partiliydi. Hitlere düşman olduğumuzu kimseye anlatmayın derdi. Çorum’da 1 yıl yaşadık. O dönemde güzel dostluklar, arkadaşlıklar kurdum.” 2011 yılında ise Bischoff sürgüne gittiği Çorum’dan fahri hemşerilik ile ödüllendirilir.

cornelius4

İLK ÇEVİRİ ‘GÜLİBİK’

İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra bir sömestr İstanbul Hukuk Fakültesinde okuyan Bischoff, kaydını Hamburg Üniversitesine alır. Almanya’dadır ama Türkiye ile bağını hiç koparmaz. En yakın dostu ressam Orhan Peker’in ‘Gülibik’ isimli kitabını ilk Almanca’ya çevirerek serüven başlar. Orhan Peker daha sonra Peker aralarındaki yazışmaları Cornelius’a Mektuplar isimli kitabıyla ölümsezleştirir. 1978 yılında Zülfü Livaneli ile arkadaş olur. Yaşar Kemal ile henüz tanışmıyorlardır ama onun Teneke isimli romanını Almanca’ya çevirmiştir. Bu çeviriden sonra Yaşar Kemal tanışırlar ve dost olurlar.

cornelius5

ALMANLARIN EN TÜRK’Ü

Cornelius Bischoff’un çeviri sırasında bu sefer ‘İnce Memed’ vardır. Bischoff, çeviri için Çukurova’ya gider. Kitabın geçtiği bütün dağları, köyleri gezer at üstünde. Yaşar Kemal’in onun için Almanların en Türk’ü benzetmesinin hikayesini anlatan Bischoff “ O laf başka türlü bir şey. Yaşar için Kürtlerin en Türk’ü diye ona söylemişler. Bu lafı oda benim için söyledi.” dedi.

cornelius1

BEN TÜRK DİLİNİ, EBEDİYATINI DEĞİL YAŞAR KEMAL’İ ÇEVİRDİM

Yaşar Kemal’in Türkçe dilini dünyasa meşhur eden bir yazar olduğunu söyleyen Bischoff “ Bugün bile Türkiye’ye hala onun gibi bir yazar gelemedi, belki de gelemeyecek. Almanlarda Günter Grass vardır, Türklerde Yaşar Kemal. Okuyucular değerini bilsinler Yaşar’ın. Galiba değeri yeteri kadar bilinmiyor. Yaşar ile aramızda çok kuvvetli bir bağ vardı.Ben Türk dilini, Ebediyatını değil Yaşar Kemal’i çevirdim. Yazıları hala gözümün önünde çevirimde fena değil sanırım” diye konuştu.

arifnebil

SEN OLMASAYDIN BU KİTAP OLMAZDI

Röportajın sonuna doğru yapımcı Arif Keskiner’in ‘Binbir Renk Binbir Çiçek- Yaşar Kemal’li Anılar’ kitabını eline aldığında oldukça duygusallaşır Bischoff. Çünkü Keskiner, kitabın içine “Cornelius merhaba. Biliyor musun, sen olmasaydın. Bu kitap bir eksik olurdu, yada hiç yazılmayacak olacaktı” diye yazar.

cornelius7

 

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER