9.6 C
Hamburg
Cuma, Nisan 19, 2024

BU KADARIDA FAZLA

Bu nasıl ülke yönetmek be kardeşim, o darbe dedi, bu başörtüsü dedi, hadi suç duyurusunda bulunalım.

Yeter be kardeşim, kurtulun şu darbe ve başörtüsü paranoyasından. Bu ülkede hiç kimsenin serbestce fikir beyanında bulunma hakkını bırakmadınız.

Muhalif gördükleri her kim ki, ağzından darbe kelimesini çıkarttı, işte bunlar darbe istiyor diye, koro halinde saldırmaya başlıyorlar. Bu nasıl bir ruh hali ki, altmış sene önce yapılmış 27 Mayıs darbesini, bugün halen tartışıyoruz. Bu Millet 27 Mayıs ile yüzleşmiş ve tarihin sayfalarına arşivlemiştir.

Tamam, 27 Mayıs darbesi sonunda başbakan ve iki bakanın idam edilmeleri çok vahim bir olaydı ve Türkiye Cumhuriyeti için kara bir sayfadı; bunu hepimiz kabul ediyoruz. Fakat, Nasrettin Hoca`nın dediği gibi „Hırsızın hiçmi hatası yoktu“?

AKP`nin 81 il ve 973 ilçe başkanları İlker Başbuğ, Can Ataklı ve Fikri Sağlar hakkında darbe çağırısı yapmak ve başörtüsünü eleştirmekten dolayı suç duyurusunda bulunacaklarmış. Bu kadarına da pes artık.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bir konuşmasında, eğer „Adnan Menderes Eskişehir`de erken seçim kararı alsaydı, 27 Mayıs olmazdı“ demiş. Bunda ne var kardeşim? Eğer bu cümleden Erdoğan hükümetine karşı darbe yapılması isteniyor sonucu çıkarılıyorsa, bu ülkede hiç kimse konuşmasın.

Bugün Can Ataklı`nın konuşmasını dinledim. Can Ataklı hiçbir cümlesinde darbe kelimesi kullanmıyor. Can Ataklı diyor ki, Recep Tayyıp Erdoğan seçim ile iktidardan gitmez. İktidardan ancak olağan üstü bir doğal felaket, ekonomik buhran veya askeri yenilgi sonucunda gidebilir, diyor. Bundan nasıl bir darbe sonucuna varılıyor anlamıyorum.

Sevgili AKP il ve ilçe başkanları, bu darbe paranoyasından kurtulun. Bu ülkede bir daha askeri darbe yapılmaz. Her hangi bir darbe girişimine bu ülkenin iktidarı, muhalefeti ve halkımız müsade etmez.

Ülkeyi gerçek sorunlarından uzaklaştırmak için, darbe ve başörtüsü paronasıyla meşgul etmeyin. Enerjinizi ülkenin ekonomik, sağlık, işsizlik ve eğitim konusundaki sorunların çözümü için harcayın.

Aslında bugün yine Boğaziçi Üniversitesi`ni yazacaktım. Türkiye`de o kadar anlamsız gündem değişiyor ki, hangi konuda görüş belirteceğimizi şaşırıyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi`ne AKP Millet Vekili adayı birisi atandı. Boğaziçi gibi bir üniversitemize tepe takla Rektör atanması çok yanlış. Üniversite yönetimini, üniversiteliler seçer. Nokta.

Kim bu üniversiteliler?

Öğretim üyeleri, öğrenci temsililciliği ve akademisyenlerin kullanacağı oylar ile Rektör seçilmelidir. Doğrusu da budur. Bütün demokratik ülkelerde Rektör böyle seçilir ve görevlendirilir. Örneğin Almanya`da bir Rektör nasıl seçilir?

Üniversitenin Mütevelli Heyeti, üniversiteye Rektör almak için, Avrupa Biriliği ülkeleri düzeyinde ilan verir. Müracaat edenlerin evrakları incelenir, uygun görülenler mülakata davet edilir. Mülakat komisyonunda Mütevelli Heyeti içinde bulunan öğretim üyeleri, öğrenci temsilcisi ve çalışanları temsilen, Üniversite çalışanları temsilcisi katılır. Mülakat sonunda kim uygun görülürse, işte o Rektör (Präsident) olarak atanır.

Biz neden öğretim üyelerimize, öğrencilerimize ve üniversite çalışanlarımıza güvenmiyoruz?

Bir ülke, kendi bilim adamlarına, öğrencilerine ve üniversite çalışanlarına güven duymuyorsa, o ülkede üniversiteler özerk ve özgür olabilirmi?

Hiç kimse kusura bakmasın, bu ülke kötü yönetildiği için, insanlar protesto ediyor ve hükümeti eleştiriyor. Olağan Üstü Hal dönemi için uygulanan Kanun Hükmünde Kararnameler halen uygulanıyorsa, bu ülkenin hukuk devleti olduğunu iddia etmek gaflet ve hatta dalalet olur.

Bırakın insanlar özgürce konuşsunlar ve tartışsınlar. Hızır Paşa gibi rüyalarınızda kabus görmeyi bırakın ve ülkeyi daha nasıl demokratik bir hukuk devleti yapabiliriz diye düşünün.

Her eleştiren veya düşüncesini açıklayanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağınıza, biz nerede hata yapıyoruz diye bir düşünün.

Bu kadar Paranoya ise gerçekten çok fazla.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

BU KADARIDA FAZLA

Bu nasıl ülke yönetmek be kardeşim, o darbe dedi, bu başörtüsü dedi, hadi suç duyurusunda bulunalım.

Yeter be kardeşim, kurtulun şu darbe ve başörtüsü paranoyasından. Bu ülkede hiç kimsenin serbestce fikir beyanında bulunma hakkını bırakmadınız.

Muhalif gördükleri her kim ki, ağzından darbe kelimesini çıkarttı, işte bunlar darbe istiyor diye, koro halinde saldırmaya başlıyorlar. Bu nasıl bir ruh hali ki, altmış sene önce yapılmış 27 Mayıs darbesini, bugün halen tartışıyoruz. Bu Millet 27 Mayıs ile yüzleşmiş ve tarihin sayfalarına arşivlemiştir.

Tamam, 27 Mayıs darbesi sonunda başbakan ve iki bakanın idam edilmeleri çok vahim bir olaydı ve Türkiye Cumhuriyeti için kara bir sayfadı; bunu hepimiz kabul ediyoruz. Fakat, Nasrettin Hoca`nın dediği gibi „Hırsızın hiçmi hatası yoktu“?

AKP`nin 81 il ve 973 ilçe başkanları İlker Başbuğ, Can Ataklı ve Fikri Sağlar hakkında darbe çağırısı yapmak ve başörtüsünü eleştirmekten dolayı suç duyurusunda bulunacaklarmış. Bu kadarına da pes artık.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bir konuşmasında, eğer „Adnan Menderes Eskişehir`de erken seçim kararı alsaydı, 27 Mayıs olmazdı“ demiş. Bunda ne var kardeşim? Eğer bu cümleden Erdoğan hükümetine karşı darbe yapılması isteniyor sonucu çıkarılıyorsa, bu ülkede hiç kimse konuşmasın.

Bugün Can Ataklı`nın konuşmasını dinledim. Can Ataklı hiçbir cümlesinde darbe kelimesi kullanmıyor. Can Ataklı diyor ki, Recep Tayyıp Erdoğan seçim ile iktidardan gitmez. İktidardan ancak olağan üstü bir doğal felaket, ekonomik buhran veya askeri yenilgi sonucunda gidebilir, diyor. Bundan nasıl bir darbe sonucuna varılıyor anlamıyorum.

Sevgili AKP il ve ilçe başkanları, bu darbe paranoyasından kurtulun. Bu ülkede bir daha askeri darbe yapılmaz. Her hangi bir darbe girişimine bu ülkenin iktidarı, muhalefeti ve halkımız müsade etmez.

Ülkeyi gerçek sorunlarından uzaklaştırmak için, darbe ve başörtüsü paronasıyla meşgul etmeyin. Enerjinizi ülkenin ekonomik, sağlık, işsizlik ve eğitim konusundaki sorunların çözümü için harcayın.

Aslında bugün yine Boğaziçi Üniversitesi`ni yazacaktım. Türkiye`de o kadar anlamsız gündem değişiyor ki, hangi konuda görüş belirteceğimizi şaşırıyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi`ne AKP Millet Vekili adayı birisi atandı. Boğaziçi gibi bir üniversitemize tepe takla Rektör atanması çok yanlış. Üniversite yönetimini, üniversiteliler seçer. Nokta.

Kim bu üniversiteliler?

Öğretim üyeleri, öğrenci temsililciliği ve akademisyenlerin kullanacağı oylar ile Rektör seçilmelidir. Doğrusu da budur. Bütün demokratik ülkelerde Rektör böyle seçilir ve görevlendirilir. Örneğin Almanya`da bir Rektör nasıl seçilir?

Üniversitenin Mütevelli Heyeti, üniversiteye Rektör almak için, Avrupa Biriliği ülkeleri düzeyinde ilan verir. Müracaat edenlerin evrakları incelenir, uygun görülenler mülakata davet edilir. Mülakat komisyonunda Mütevelli Heyeti içinde bulunan öğretim üyeleri, öğrenci temsilcisi ve çalışanları temsilen, Üniversite çalışanları temsilcisi katılır. Mülakat sonunda kim uygun görülürse, işte o Rektör (Präsident) olarak atanır.

Biz neden öğretim üyelerimize, öğrencilerimize ve üniversite çalışanlarımıza güvenmiyoruz?

Bir ülke, kendi bilim adamlarına, öğrencilerine ve üniversite çalışanlarına güven duymuyorsa, o ülkede üniversiteler özerk ve özgür olabilirmi?

Hiç kimse kusura bakmasın, bu ülke kötü yönetildiği için, insanlar protesto ediyor ve hükümeti eleştiriyor. Olağan Üstü Hal dönemi için uygulanan Kanun Hükmünde Kararnameler halen uygulanıyorsa, bu ülkenin hukuk devleti olduğunu iddia etmek gaflet ve hatta dalalet olur.

Bırakın insanlar özgürce konuşsunlar ve tartışsınlar. Hızır Paşa gibi rüyalarınızda kabus görmeyi bırakın ve ülkeyi daha nasıl demokratik bir hukuk devleti yapabiliriz diye düşünün.

Her eleştiren veya düşüncesini açıklayanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağınıza, biz nerede hata yapıyoruz diye bir düşünün.

Bu kadar Paranoya ise gerçekten çok fazla.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER