Evvel zaman içinde Başka Bir Dünya varmış. Bu Dünya´nın tüm canlıları görevlerini biliyor, işlerinin hakkını veriyor, geliri ise gereksinim düzeyinde paylaşılıyorlarmuş, hiç hak geçirmiyorlarmış. Çalışma yaşamında da herşey kendi gücü ve becerisi çerçevesinde çaba gösteriyor, kimse kimseye, „Sen az yaptın, ben çok yaptım,“ diye yakınmıyor, ikazlarda bulunmuyormuş. Birilerine farkedilmeden gereksinimlerinden fazla verilirse, anında kendileri geriye iade ediyorlarmış ve huzur içinde yaşayıp gidiyorlarmış.
Bir ara öyle bir tufan olmuş ki Dünya tersine dönmeye başlamış.Toprak ana havayı yutmuş, sularla yoğrulmuş, çimenler ağaç, hayvanlar insan olmuş ve düzen inanılmayacak kadar değişmiş. Canlılar birbirlerini tanımaz, saymaz ve de sevmez olmuşlar. Çimenler çiçekleri, ağaçlar meyveleri, hayvanlar güzellikleri yok ederken, insanlar birbirlerine düştükleri ile kalmamış tüm canlıları zehirlemeye başlamışlar. Bu kargaşalar düşmanlıklara dönüşmüş; herşey, herkes birbirini düşmanı olmaya başlamış. Biri diğerine düşünülemeyecek şekilde kötü davranıp onun yaşamına son verdikçe mutluluk duygularıyla, „Ben güçlüyüm, ben herşeyin sahibiyim,“ diye böbürleniyormuş. Elde edilen her türlü tüm yaşam kaynakları tekellerde toplanıyor; kimi canlılar açlıktan, kimileri susuzluktan, kimileri havasızlıkltan ve de kimileri topraksızlıktan yok oluyormuş. Bencillik yapanlar güçleniyor gibi olsalar da, onların farkedemedikleri birşey oluyormuş; dünyanın güzellikleri teker teker kayboluyormuş.
Gel zaman, git zaman bu Dünya´daki insan denilen yaratıklardan bazıları uykudan uyanır gibi uyanmaya başlamışlar: çevreyi, doğayı, canlıları, hayvanları gözlemlemeye başlamışlar. Kötülerin çoğaldığını, iyiliklerin azaldığını, açların çoğaldığını, tokların azaldığını, varlığın çoğaldığını ama gereksinime göre paylaşılmadığını ve de canlıları zehirlediğini gördükçe çare aramaya başlamışlar.Kötülerin, bencillerin çokluğuna ve gücüne bir çok olumsuzluklarla karşılaşmalarına aldırmadan çevrelerini aydınlatmaya, anlatmaya çalışmaktan yılmamışlar. Toprağı , suyu ve havayı temizlemeyi, hayvanları kucaklamayı, çicekleri ağaçları ve de meyveleri yaşatmayı, insanları sevgiyle yoğurmayı görev bilmişler.
Bu Dünya´nın insanları çok ama çok düşünmüşler, taşınmışlar…aylar geçmiş, yıllar geçmiş acıyı bala, zehiri ilaca çevirmenin yollarını araştırmışlar. „Ya kötülülükler galip gelecek tüm canlılar yok olacak, ya da biz ümitlerimizi hiç yitirmeden gücümüze güç katarak akıllıca yaşam yolumuzu bulup, tüm canlılarla birlikte mutlu bir şekilde yaşamımızı sürdüreceğiz, her türlü zorluğa karşı koyacağız, tüm canlılarla birlikte huzur içinde yaşamanın mücadelesini vereceğiz“ diye and içmişler.
Az gitmişler…
Uz gitmişler…
Dere – tepe aşmışlar…
Güneşe gölge olmuşlar…
Sele köprü kurmuşlar…
Kaplana karşı koymuşlar…
Yollara çiçek sermişler…
Zehire ilaç bulmuşlar…
Çok zorluklarla karşılaşmışlar…
Yollarına devam etmişler…
Başka bir Dünya kurmuşlar,,,
Orada konaklamışlar!!!