2.2 C
Hamburg
Pazar, Nisan 21, 2024

Papa’nın İşe Karışmasının Anlamı

orhan-bursaliPapa 100. yılda işe karıştı ve sahnede en büyük rolü aldı. Bu bir soykırımdır, dedi.
Böylece 1915 olayının değerlendirmesine, siyaset ve hukuk boyutuna bir de dinsel bir bütünlük kazandırdı.
Bu dinsel boyut hepsinden önemlidir. Siyaseti tartışırsınız, hukuk için yargı var, şu var bu var… Ama olayın içine dini karıştırdınız mı, hiçbir zaman çözemeyeceğiniz bir kördüğüm eklemiş olursunuz. Siyaseti, parlamentolarda vb tartışırsınız…
Hukukta adaleti, yargı ile insafı, biraz doğrusuyla biraz yanlışıyla ayırt etmeye çalışırsınız… Siyaset ve hukuk, yeryüzüne aittir. Hakiki şeylerdir. Yeryüzüne ait olgulardır.
İnsanlık şüphesiz ki etkilenir ama en sonunda dünyada yaşanmış büyük katliamların bir parçası der. Şüphesiz ki kayıtsız kalmaz. Hiç Kızılderililer zamanına gitmeye gerek yok.
ABD iki atom bombası ile Nagazaki ve Hiroşima’da iki atışta dünyanın en büyük katliamını yapmıştır, iki kente “soykırım” uygulamış mıdır?! Irak’ta 1 milyon Iraklının şu veya bu biçimde öldürülmesinde bir numaralı rolü oynamıştır. Bu bir soykırım mıdır?.. Suriye’den 3 milyon kişi evinden barkından sürülmüş ve 200 bin kişi öldürülmüşse, bu olayı soykırım açısından tartışmalı mıyız?.. Yoksa bunlar dünyanın adi vakalarındandır, olur böyle şeyler deyip geçecek miyiz?..
Bu olayları “dünyevi” ve “siyaset” çerçevesinde görüyoruz. Deşen yok. Bir alçakça düzen sürüp gidiyor.
Ama Papa Bey olaya karışınca, işin rengi toptan değişiyor.
Ama dinin dünyevi olaylarda tartışılacak bir yönü yoktur. Papa Bey böyledir. Hukuk ve siyaset derken, olayın en üst kabuğunu bir Hıristiyanlık meselesiyle sarıyorsunuz. Bu kabuk, içerideki gerçekleri görülmez kılıyor. Onlara artık kimsenin ulaşabilirliği yoktur, milyarlık Hıristiyan âlemi için mesele adeta kapanmıştır!

Soykırıma dini çatışma bindirme
Papa öyle dediyse, tamam; din bağnazlıktır, dogmalarla yaşar, tartışılır bir şey değildir. Hıristiyan dininin en üst makamı 1915’i “paketlemiş”, üzerine kalın bir “soykırımdır” damgasını vurmuş ve altına da “İmza: Papa” demiştir.
Ermeniler Hıristiyanlığı ilk kabul eden millettir diyerek, üstelik olayı bir Hıristiyanlık meselesine dönüştürmüştür.
Sahi Avrupa dini kiliseye hapsetmemiş miydi? Bu adam siyasi ve hukuki konulara neden Vatikan’dan çıkarıp başını sokuyor? Bu bağlamda Papalığın yeniden siyaset ve toplumsal alanda rol alma geri dönüşü isteği de yatıyor. (Tabii aynı soruyu bizim Diyanet’e de yöneltmeliyiz; kardeşim sen neden dünyevi işlere burnunu sokuyorsun, hadi git işine!)
Papa, “Hıristiyanlara katliam sürüyor” diyerek, kendine dünya sahnesinde yeni bir alan açmanın da fırsatı olarak kullanmaktadır, Ermeni meselesini.
Sadece o kadar mı? Bir Hıristiyan – İslam çatışmasını da körüklemenin kıvılcımını aramaktadır. Din savaşları mı? Bu gizliden gizliye zaten yok mu? “Kültürler – Uygarlıklar çatışması”nın bir kesiti de (Huntington’un tezi) iki dini kültüre dayanmıyor muydu?..
Ayıkla pirincin taşını! Papa neydi, sosyalist falan mı?!
Papa’nın bu müdahalesinin bizim “sözde sosyalistler”ce, “soykırımcılar”ca da sessiz alkışlarla karşılandığını kestirmek zor değil. Böylece Türkiye, “bu kahrolası, yıkılası, parçalanası” ülkedevlet, biraz daha küresel olarak köşeye sıkışmıştır. Bir “son darbe”nin adeta bekleyişi içine girilmiştir. Yüzlerinde perdelenemeyen nefreti görüyorum.

Soykırımcı yaklaşım neyi çözer?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile 1915’in soykırım olup olmadığının hukuken tartışmalı olduğunu söylemek zorunda kalırken, siyaseten bir “soykırım idamı” ve “diz çöktürme” politikası ile karşı karşıyayız. Büyük Felaket, evet… Birinci-İkinci Dünya Savaşı’nda 100 milyon insanın öldürülmesi daha büyük felaket. Tabii, topraklarından büyük ölçüde sökülüp atılan, tehcirde yüz binlerce ölen-öldürülen bir etnisite var.
Almanya’da Yahudiler durup dururken yok edildi, bir ırk temizliği… Ama Anadolu’da gerçekleşen durup dururken olmadı. Büyük Birinci Dünya Paylaşım Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nu paylaşma savaşı, Anadolu’da 1915’e kadar Ermeni-Türk iç savaşı… Katliamlar… Anadolu’nun bir yurt edinme savaşına dönüşmesi olayı yaşandı.
Bütün bunların etkileriyle yaşanmış bir facia.
Şunu derim hep: İkinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı’daki serüveni, Türklerin Anadolu’dan sürülmesi ile de sonuçlanabilirdi. Bir Türk diyasporası yaşanırdı. Yurt edinme ve büyük dış-iç savaşlarının sonuçları her zaman felaketlerle doludur…

***

Biraz rahat bırakılsa Büyük Felaket, Avrupa Parlamentosu, Papa Bey, ülkeler olayın içine burunlarını böylesine sokmasalar, karıştırıcı boyun eğdirici değil de uzlaştırıcı- sorun çözücü yanaşsalar, Türkiye ile Ermenistan ve dünya Ermenilerinin yeniden büyük kucaklaşmaları için kapılar açılırdı.
Türkiye de üzerine düşeni fazlasıyla yapardı…
Şimdi nereye gidiyor olay?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Papa’nın İşe Karışmasının Anlamı

orhan-bursaliPapa 100. yılda işe karıştı ve sahnede en büyük rolü aldı. Bu bir soykırımdır, dedi.
Böylece 1915 olayının değerlendirmesine, siyaset ve hukuk boyutuna bir de dinsel bir bütünlük kazandırdı.
Bu dinsel boyut hepsinden önemlidir. Siyaseti tartışırsınız, hukuk için yargı var, şu var bu var… Ama olayın içine dini karıştırdınız mı, hiçbir zaman çözemeyeceğiniz bir kördüğüm eklemiş olursunuz. Siyaseti, parlamentolarda vb tartışırsınız…
Hukukta adaleti, yargı ile insafı, biraz doğrusuyla biraz yanlışıyla ayırt etmeye çalışırsınız… Siyaset ve hukuk, yeryüzüne aittir. Hakiki şeylerdir. Yeryüzüne ait olgulardır.
İnsanlık şüphesiz ki etkilenir ama en sonunda dünyada yaşanmış büyük katliamların bir parçası der. Şüphesiz ki kayıtsız kalmaz. Hiç Kızılderililer zamanına gitmeye gerek yok.
ABD iki atom bombası ile Nagazaki ve Hiroşima’da iki atışta dünyanın en büyük katliamını yapmıştır, iki kente “soykırım” uygulamış mıdır?! Irak’ta 1 milyon Iraklının şu veya bu biçimde öldürülmesinde bir numaralı rolü oynamıştır. Bu bir soykırım mıdır?.. Suriye’den 3 milyon kişi evinden barkından sürülmüş ve 200 bin kişi öldürülmüşse, bu olayı soykırım açısından tartışmalı mıyız?.. Yoksa bunlar dünyanın adi vakalarındandır, olur böyle şeyler deyip geçecek miyiz?..
Bu olayları “dünyevi” ve “siyaset” çerçevesinde görüyoruz. Deşen yok. Bir alçakça düzen sürüp gidiyor.
Ama Papa Bey olaya karışınca, işin rengi toptan değişiyor.
Ama dinin dünyevi olaylarda tartışılacak bir yönü yoktur. Papa Bey böyledir. Hukuk ve siyaset derken, olayın en üst kabuğunu bir Hıristiyanlık meselesiyle sarıyorsunuz. Bu kabuk, içerideki gerçekleri görülmez kılıyor. Onlara artık kimsenin ulaşabilirliği yoktur, milyarlık Hıristiyan âlemi için mesele adeta kapanmıştır!

Soykırıma dini çatışma bindirme
Papa öyle dediyse, tamam; din bağnazlıktır, dogmalarla yaşar, tartışılır bir şey değildir. Hıristiyan dininin en üst makamı 1915’i “paketlemiş”, üzerine kalın bir “soykırımdır” damgasını vurmuş ve altına da “İmza: Papa” demiştir.
Ermeniler Hıristiyanlığı ilk kabul eden millettir diyerek, üstelik olayı bir Hıristiyanlık meselesine dönüştürmüştür.
Sahi Avrupa dini kiliseye hapsetmemiş miydi? Bu adam siyasi ve hukuki konulara neden Vatikan’dan çıkarıp başını sokuyor? Bu bağlamda Papalığın yeniden siyaset ve toplumsal alanda rol alma geri dönüşü isteği de yatıyor. (Tabii aynı soruyu bizim Diyanet’e de yöneltmeliyiz; kardeşim sen neden dünyevi işlere burnunu sokuyorsun, hadi git işine!)
Papa, “Hıristiyanlara katliam sürüyor” diyerek, kendine dünya sahnesinde yeni bir alan açmanın da fırsatı olarak kullanmaktadır, Ermeni meselesini.
Sadece o kadar mı? Bir Hıristiyan – İslam çatışmasını da körüklemenin kıvılcımını aramaktadır. Din savaşları mı? Bu gizliden gizliye zaten yok mu? “Kültürler – Uygarlıklar çatışması”nın bir kesiti de (Huntington’un tezi) iki dini kültüre dayanmıyor muydu?..
Ayıkla pirincin taşını! Papa neydi, sosyalist falan mı?!
Papa’nın bu müdahalesinin bizim “sözde sosyalistler”ce, “soykırımcılar”ca da sessiz alkışlarla karşılandığını kestirmek zor değil. Böylece Türkiye, “bu kahrolası, yıkılası, parçalanası” ülkedevlet, biraz daha küresel olarak köşeye sıkışmıştır. Bir “son darbe”nin adeta bekleyişi içine girilmiştir. Yüzlerinde perdelenemeyen nefreti görüyorum.

Soykırımcı yaklaşım neyi çözer?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile 1915’in soykırım olup olmadığının hukuken tartışmalı olduğunu söylemek zorunda kalırken, siyaseten bir “soykırım idamı” ve “diz çöktürme” politikası ile karşı karşıyayız. Büyük Felaket, evet… Birinci-İkinci Dünya Savaşı’nda 100 milyon insanın öldürülmesi daha büyük felaket. Tabii, topraklarından büyük ölçüde sökülüp atılan, tehcirde yüz binlerce ölen-öldürülen bir etnisite var.
Almanya’da Yahudiler durup dururken yok edildi, bir ırk temizliği… Ama Anadolu’da gerçekleşen durup dururken olmadı. Büyük Birinci Dünya Paylaşım Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nu paylaşma savaşı, Anadolu’da 1915’e kadar Ermeni-Türk iç savaşı… Katliamlar… Anadolu’nun bir yurt edinme savaşına dönüşmesi olayı yaşandı.
Bütün bunların etkileriyle yaşanmış bir facia.
Şunu derim hep: İkinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı’daki serüveni, Türklerin Anadolu’dan sürülmesi ile de sonuçlanabilirdi. Bir Türk diyasporası yaşanırdı. Yurt edinme ve büyük dış-iç savaşlarının sonuçları her zaman felaketlerle doludur…

***

Biraz rahat bırakılsa Büyük Felaket, Avrupa Parlamentosu, Papa Bey, ülkeler olayın içine burunlarını böylesine sokmasalar, karıştırıcı boyun eğdirici değil de uzlaştırıcı- sorun çözücü yanaşsalar, Türkiye ile Ermenistan ve dünya Ermenilerinin yeniden büyük kucaklaşmaları için kapılar açılırdı.
Türkiye de üzerine düşeni fazlasıyla yapardı…
Şimdi nereye gidiyor olay?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER