13.2 C
Hamburg
Çarşamba, Haziran 5, 2024

Yoksulluk – hastalık tuzağı

Bugün sizlerle Özlem Kayım Yıldız’ın yoksulluk ve sağlıksızlığın kuşaklar boyunca derinleşerek aktarıldığını, yoksulluk-hastalık tuzağının kendiliğinden ortadan kalkmasının mümkün olmadığını anlattığı, bilimsel yazısını sunuyorum.

***

Yoksulluk ile sağlık arasındaki ilişki iki yönlüdür: Olumsuz sosyoekonomik, kültürel ve çevresel koşullar riskli sağlık davranışları, bulaşıcı olan ve olmayan akut – kronik hastalıklar ve erken ölümle ilişkilidir. Öte yandan hastalıklar daha fazla sağlık harcamalarına, engelliliğe, işgücü kaybına ve daha çok yoksullaşmaya yol açar. 

Bu kısırdöngüye ek olarak yoksulların, koşulları değiştirebilecek politik ve sosyal gücü elde etmeleri zordur; yoksulluk ve sağlıksızlık, kuşaklar boyunca derinleşerek aktarılır. Bu yoksulluk-hastalık tuzağının kendiliğinden ortadan kalkması mümkün değildir.

HASTALIKLARI YOKSULLUK KAYNAKLI

Yoksullukla sağlık arasındaki bu çift yönlü ilişki hem düşük gelirli hem de yüksek gelirli ülkelerde mevcuttur. Gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk, sağlık için en önemli sosyal belirleyicidir; bu ülkelerdeki hastalık yükünün neredeyse yarısı yoksulluk kaynaklıdır (https://doi.org/10.1098/rsos.211450). 

Öte yandan, Avrupa ülkelerinde olumsuz barınma, yalıtım ve yetersiz ısınma koşulları kış aylarında ölüm oranında artışla ilişkilidir (Jonathan D. Healy, Housing, Fuel Poverty and Health: A Pan-European Analysis). 

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise gelir düzeyi ile yaşam beklentisi arasında doğrusal ters yönlü bir ilişki vardır: En zengin yüzde 1’lik dilimdekiler, en yoksul yüzde 1’lik dilimdekilere göre erkeklerde 14.6, kadınlarda ise 10.1 yıl daha uzun yaşamaktadırlar (https://doi.org/10.1001/jama.2016.4226). Ölüm oranlarındaki artışa ek olarak yoksulluk ile iyilik hali arasındaki ilişki değerlendirilirken başka verileri de dikkate almak gerekir: Yoksulluk, sağlıksızlık ve/veya engellilik hali, düşük yaşam kalitesi ve üretkenlik düzeyi ile de yakından ilişkilidir. 

COVID ÖLÜMLERİYLE İLİŞKİSİ

Olumsuz sosyoekonomik koşullar, yakın zamana dek büyük oranda tüberküloz, sıtma, HIV / AIDS gibi bulaşıcı hastalıklarla ilişkilendirilmiştir. Hijyen ve beslenme yetersizlikleri ve uygun olmayan çalışma ve barınma koşulları enfeksiyona yatkınlığı ve hastalığın ağır seyretmesi riskini artırır. 

Düşük gelirli ülkeler, bulaşıcı hastalıkların toplum içinde yayılımının önlenmesi ve hastalık sıklığının azaltılması için daha az kaynağa sahiptirler; aşılara, test ve takip sistemlerine erişimleri kısıtlıdır. 

Öte yandan, ülkenin gelir düzeyinden bağımsız olarak toplum içerisinde daha yoksul olanların da bulaşıcı hastalıklardan daha çok etkilenebileceklerine dair veriler vardır. Örneğin OECD ülkelerinde gelir eşitsizliği, tüm yaş gruplarında COVID-19 ölüm oranları ile ilişkilidir (https://doi.org/10.1016/j.ssmph.2021.100904). Meksika’da en yoksul çeyrekte, en varlıklı çeyreğe göre COVID-19 nedeniyle ölüm oranı beş kat daha yüksek olarak bildirilmiştir (https://doi.org/10.1016/j.lana.2021.100115). Yüksek bulaşıcı hastalık ve ölüm oranları yoksulluk-hastalık tuzağı ile daha fazla sağlık harcamasına, işgücü kaybına ve uzun dönem engelliliğe yol açmaktadır.

DÜZELTİLEBİLİR RİSK FAKTÖRÜ

Öte yandan yoksulluk, obezite, kalp damar hastalıkları, diyabet, kronik akciğer hastalıkları ve kanser gibi bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar için de önemli bir risk faktörüdür ve bu hastalıklar en yoksul ülkelerde hastalık yükünün yaklaşık üçte birini oluşturmakta ve çoğu 40 yaşın altında olmak üzere yıllık 800 bin ölüme yol açmaktadır. 

The Lancet NCDI Poverty Commission (Lancet Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve Yaralanmalar Yoksulluk Komisyonu), küresel politikaların gözden geçirilmesini ve eşitliği sağlamaya yönelik bir sağlık ajandası oluşturmak üzere 2015 yılında kurulmuştur ve en yoksul ülkelerde sürdürülebilir, yüksek kaliteli sağlık sistemleri kurulmasını ve barınma, enerji, gıdaya erişim, eğitim gibi sağlığın sosyal belirleyicilerinin iyileştirilmesini sağlamayı hedeflemektedir (https://doi.org/10.1016/S0140-6736(20)31907-3).

Tüm bu veriler, yoksulluğun hastalık ve erken ölüm için düzeltilebilir bir risk faktörü olduğuna işaret etmektedir. Yoksulluk-hastalık tuzağını ortadan kaldırmayı hedeflemeyen bir tıp yaklaşımının toplumun sağlıklı olmasını sağlaması olası görünmemektedir. 


NOT: Bu yazı HBT’nin 299. sayısında yayımlandı.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Yoksulluk – hastalık tuzağı

Bugün sizlerle Özlem Kayım Yıldız’ın yoksulluk ve sağlıksızlığın kuşaklar boyunca derinleşerek aktarıldığını, yoksulluk-hastalık tuzağının kendiliğinden ortadan kalkmasının mümkün olmadığını anlattığı, bilimsel yazısını sunuyorum.

***

Yoksulluk ile sağlık arasındaki ilişki iki yönlüdür: Olumsuz sosyoekonomik, kültürel ve çevresel koşullar riskli sağlık davranışları, bulaşıcı olan ve olmayan akut – kronik hastalıklar ve erken ölümle ilişkilidir. Öte yandan hastalıklar daha fazla sağlık harcamalarına, engelliliğe, işgücü kaybına ve daha çok yoksullaşmaya yol açar. 

Bu kısırdöngüye ek olarak yoksulların, koşulları değiştirebilecek politik ve sosyal gücü elde etmeleri zordur; yoksulluk ve sağlıksızlık, kuşaklar boyunca derinleşerek aktarılır. Bu yoksulluk-hastalık tuzağının kendiliğinden ortadan kalkması mümkün değildir.

HASTALIKLARI YOKSULLUK KAYNAKLI

Yoksullukla sağlık arasındaki bu çift yönlü ilişki hem düşük gelirli hem de yüksek gelirli ülkelerde mevcuttur. Gelişmekte olan ülkelerde yoksulluk, sağlık için en önemli sosyal belirleyicidir; bu ülkelerdeki hastalık yükünün neredeyse yarısı yoksulluk kaynaklıdır (https://doi.org/10.1098/rsos.211450). 

Öte yandan, Avrupa ülkelerinde olumsuz barınma, yalıtım ve yetersiz ısınma koşulları kış aylarında ölüm oranında artışla ilişkilidir (Jonathan D. Healy, Housing, Fuel Poverty and Health: A Pan-European Analysis). 

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise gelir düzeyi ile yaşam beklentisi arasında doğrusal ters yönlü bir ilişki vardır: En zengin yüzde 1’lik dilimdekiler, en yoksul yüzde 1’lik dilimdekilere göre erkeklerde 14.6, kadınlarda ise 10.1 yıl daha uzun yaşamaktadırlar (https://doi.org/10.1001/jama.2016.4226). Ölüm oranlarındaki artışa ek olarak yoksulluk ile iyilik hali arasındaki ilişki değerlendirilirken başka verileri de dikkate almak gerekir: Yoksulluk, sağlıksızlık ve/veya engellilik hali, düşük yaşam kalitesi ve üretkenlik düzeyi ile de yakından ilişkilidir. 

COVID ÖLÜMLERİYLE İLİŞKİSİ

Olumsuz sosyoekonomik koşullar, yakın zamana dek büyük oranda tüberküloz, sıtma, HIV / AIDS gibi bulaşıcı hastalıklarla ilişkilendirilmiştir. Hijyen ve beslenme yetersizlikleri ve uygun olmayan çalışma ve barınma koşulları enfeksiyona yatkınlığı ve hastalığın ağır seyretmesi riskini artırır. 

Düşük gelirli ülkeler, bulaşıcı hastalıkların toplum içinde yayılımının önlenmesi ve hastalık sıklığının azaltılması için daha az kaynağa sahiptirler; aşılara, test ve takip sistemlerine erişimleri kısıtlıdır. 

Öte yandan, ülkenin gelir düzeyinden bağımsız olarak toplum içerisinde daha yoksul olanların da bulaşıcı hastalıklardan daha çok etkilenebileceklerine dair veriler vardır. Örneğin OECD ülkelerinde gelir eşitsizliği, tüm yaş gruplarında COVID-19 ölüm oranları ile ilişkilidir (https://doi.org/10.1016/j.ssmph.2021.100904). Meksika’da en yoksul çeyrekte, en varlıklı çeyreğe göre COVID-19 nedeniyle ölüm oranı beş kat daha yüksek olarak bildirilmiştir (https://doi.org/10.1016/j.lana.2021.100115). Yüksek bulaşıcı hastalık ve ölüm oranları yoksulluk-hastalık tuzağı ile daha fazla sağlık harcamasına, işgücü kaybına ve uzun dönem engelliliğe yol açmaktadır.

DÜZELTİLEBİLİR RİSK FAKTÖRÜ

Öte yandan yoksulluk, obezite, kalp damar hastalıkları, diyabet, kronik akciğer hastalıkları ve kanser gibi bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar için de önemli bir risk faktörüdür ve bu hastalıklar en yoksul ülkelerde hastalık yükünün yaklaşık üçte birini oluşturmakta ve çoğu 40 yaşın altında olmak üzere yıllık 800 bin ölüme yol açmaktadır. 

The Lancet NCDI Poverty Commission (Lancet Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve Yaralanmalar Yoksulluk Komisyonu), küresel politikaların gözden geçirilmesini ve eşitliği sağlamaya yönelik bir sağlık ajandası oluşturmak üzere 2015 yılında kurulmuştur ve en yoksul ülkelerde sürdürülebilir, yüksek kaliteli sağlık sistemleri kurulmasını ve barınma, enerji, gıdaya erişim, eğitim gibi sağlığın sosyal belirleyicilerinin iyileştirilmesini sağlamayı hedeflemektedir (https://doi.org/10.1016/S0140-6736(20)31907-3).

Tüm bu veriler, yoksulluğun hastalık ve erken ölüm için düzeltilebilir bir risk faktörü olduğuna işaret etmektedir. Yoksulluk-hastalık tuzağını ortadan kaldırmayı hedeflemeyen bir tıp yaklaşımının toplumun sağlıklı olmasını sağlaması olası görünmemektedir. 


NOT: Bu yazı HBT’nin 299. sayısında yayımlandı.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER