7.1 C
Hamburg
Cumartesi, Nisan 20, 2024

Dr. Yaşar Aydın: 1 Kasım 2015 Türkiye Seçimlerini yorumladı

yasarGöç uzmanı Dr. Yaşar Aydın, Elbe Express’e 1 Kasım seçimleri hakkında bir değerlendirmede bulundu.

ELBE EXPRESS/ÖZEL HABER

Yaşar Aydın: “Türkiye: 1 Kasım 2015 Seçimleri”

10 Ekim’de Ankara’da yaşanan kanlı terör saldırısı Türkiye’yi yasa boğmakla kalmadı, aynı zamanda barışçıl ve adil bir seçim kampanyasına yönelik ümitleri de yok etti. Muhalefet, hükümeti gerekli önlemleri almamakla suçlarken, hükümet de muhalefeti terör saldırılarını istismar etmekle suçluyor. Toplumsal kutuplaşmanın derinliğini bir kez daha gözler önüne seren bu olay ve sonrasında yaşanan tartışmalar seçim sonuçlarına nasıl yansıyacak?

7 Haziran seçimlerinden farklı olarak önümüzdeki seçimlere yönelik temel soru artık HDP’nin baraj altında kalıp kalmayacağı ve AKP’nin mecliste referandum için gerekli sayıya ulaşıp ulaşamayacağı değil. Bu sefer üzerinde durulan soru, AKP’nin oylarını artırıp tekrar mecliste çoğunluğu elde edip edemeyeceği. Türkiye’yi 13 yıldır tek başına yöneten partinin son iki seçimde iki milyon civarında oy kaybettiğini düşünürsek, bunun oldukça zor olduğunu ileri sürebiliriz. Bundan başka, AKP’nin önceki seçim zaferlerinde önemli rol oynamış başlıca faktörlerin bu seçimlerde mevcut olmadığını söyleyebiliriz.

2003–2011 arasındaki ekonomik ivme, kalkınma ve kişi başına düşen gelirdeki artış artık yerini daha yavaş bir kalkınmaya bırakmış durumda. Türk lirası Euro ve Dolar karşısında çok ciddi biçimde değer kaybetmiş, ekonomideki yapısal sorunlar ise halen varlığını sürdürmekteler.

AKP hükümeti son yıllarda, 2002 – 2011 yılları arasındaki reform ve demokratikleşme siyasetinden uzaklaşmakla kalmamış, otoriter bir yönelim içine girmiştir. Kurumlar yıpranırken, rüşvet iddialarının üzeri örtülmeye çalışılmış ve Kürt Sorunu’nda da bir ilerleme kaydedilemediği gibi tekrar bir şiddet sarmalının içine düşülmüştür.

Şu an Türkiye toplumu etnik, kültürel ve dinsel bakımdan ciddi biçimde kutuplaşmış bir görünüm vermektedir. Bunda AKP hükümetinin ciddi biçimde sorumluluğu vardır. Bundan başka AKP ve hükümet saflarında ciddi bir hoşnutsuzluğun ve huzursuzluğun hâkim olduğu görülmektedir. İki başlılık görüntüsü de veren AKP dış politikadaki başarısızlıktan dolayı da artık halka eskisi kadar güven vermekten uzaktır. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda, AKP’nin 1 Kasım’daki seçimlerde oylarını ciddi biçimde artırması çok zor bir ihtimaldir.

Ana muhalefet partisi CHP’nin programıyla ve ekonomik vaatleriyle ciddi biçimde ilgi uyandırdığını söyleyebiliriz. Anketler partinin oylarının az da olsa arttığına işaret etmekte, ancak bu artışın ne kadar olacağını tahmin etmek zor. Parti yetkililerinin beklentisi oyların yüzde 30’un biraz üzerine çıkması ki bu da zor gözüküyor. CHP’nin beklenen atılımı yapamamasının temel nedeni olarak partinin hala bir sistem ve devlet partisi olarak algılanmasını, Kürtlerin ve Muhafazakârların parti kadrolarına güvenememesini gösterebiliriz. CHP’nin temel açmazı şu: Laik niteliğe sahip olmasına rağmen laikliği benimsemiş seçmenlerin azınlıkta olmasından dolayı muhafazakâr seçmenlerin oyuna ihtiyaç duyması. Ve Türkiye’nin üniter yapısını ve ulusal birliğini savunduğundan anadil gibi konularda açılım yapamaması ve Kürtlerden oy alamaması.

Bu seçimlerde HDP’nin önceki heyecanı yaratamamasına rağmen barajı rahatlıkla geçeceğini söyleyebiliriz. MHP’nin ise demokratik siyasi bir açılımının olmadığından, Türkiye tasavvurunun ise bir heyecan dalgası yaratamadığından oylarında ciddi bir artış olmayacağını öngörebiliriz. Öyle gözüküyor ki partiler arasındaki sıralamada bir değişiklik olmayacak, AKP yine bir koalisyon ortağına ihtiyaç duyacak.

Merak edilen ise bu ortağın MHP mi yoksa CHP mi olacağı. Birinci seçeneğin gerçekleşmesi durumunda ciddi bir değişiklik olmayacaktır. Ancak CHP koalisyona dâhil olursa iç politikada tekrar bir demokratikleşmenin, dış politikada ise ciddi bir onarımın önü açılabilir. AKP–CHP arasında gerçekleşecek olan bir büyük koalisyondan toplumdaki kutuplaşmanın yumuşatılmasını da bekleyebiliriz.

YASAR yasarkitap

 

Dr. Yaşar Aydın kimdir?

Hamburg Üniversitesi’nde sosyoloji ve iktisat bilimi öğrenimi gördü, sonrasında Lancaster Üniversitesi’nde sosyoloji dalında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Takriben araştırmacı olarak çalıştı ve Hamburg Üniversitesinde dersler verdi, sonrasında ise aynı üniversitede doktorasını aldı (2009). Hamburgisches WeltWirtschaftsInstitut ve Berlin’de SWP Stiftung Wissenschaft und Politik araştırma enstitüsünde Türkiye ile Almanya arasındaki göç hareketleri, Türk dış politikası ve Türkiye’nin Dış Türklere yönelik politikaları (Diyaspora siyaseti) üzerine araştırmalar gerçekleştirdi. Şu an Hamburg’ta HafenCity ve Evangelische Hochschule für Sozial Arbeit und Diakonie üniversitelerinde sosyoloji dersleri vermektedir.

Milliyetçilik, ırkçılık, göç hareketleri, sosyal hareketler, modernite, sosyal devlet ve benzeri toplumsal konulara ilişkin İngilizce, Almanca ve Türkçe birçok bilimsel makalesi ve denemeleri bulunmaktadır. Yabancılık sorunsalı ve göç konulu birer telif ve popüler kültür konulu, editörlüğünü yaptığı bir de derleme kitabı bulunmaktadır. Alman ve Türk gazetelerinde (Migazin, The European, Radikal, Bianet, Handelsblatt, Der Tagesspiegel vb.) birçok yazısı çıkmıştır. Şu an Almanca Türkiye’nin Siyasal Sistemi konulu bir kitap hazırlamakta ve haftalık Der Freitag gazetesine yazılar yazmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER

Dr. Yaşar Aydın: 1 Kasım 2015 Türkiye Seçimlerini yorumladı

yasarGöç uzmanı Dr. Yaşar Aydın, Elbe Express’e 1 Kasım seçimleri hakkında bir değerlendirmede bulundu.

ELBE EXPRESS/ÖZEL HABER

Yaşar Aydın: “Türkiye: 1 Kasım 2015 Seçimleri”

10 Ekim’de Ankara’da yaşanan kanlı terör saldırısı Türkiye’yi yasa boğmakla kalmadı, aynı zamanda barışçıl ve adil bir seçim kampanyasına yönelik ümitleri de yok etti. Muhalefet, hükümeti gerekli önlemleri almamakla suçlarken, hükümet de muhalefeti terör saldırılarını istismar etmekle suçluyor. Toplumsal kutuplaşmanın derinliğini bir kez daha gözler önüne seren bu olay ve sonrasında yaşanan tartışmalar seçim sonuçlarına nasıl yansıyacak?

7 Haziran seçimlerinden farklı olarak önümüzdeki seçimlere yönelik temel soru artık HDP’nin baraj altında kalıp kalmayacağı ve AKP’nin mecliste referandum için gerekli sayıya ulaşıp ulaşamayacağı değil. Bu sefer üzerinde durulan soru, AKP’nin oylarını artırıp tekrar mecliste çoğunluğu elde edip edemeyeceği. Türkiye’yi 13 yıldır tek başına yöneten partinin son iki seçimde iki milyon civarında oy kaybettiğini düşünürsek, bunun oldukça zor olduğunu ileri sürebiliriz. Bundan başka, AKP’nin önceki seçim zaferlerinde önemli rol oynamış başlıca faktörlerin bu seçimlerde mevcut olmadığını söyleyebiliriz.

2003–2011 arasındaki ekonomik ivme, kalkınma ve kişi başına düşen gelirdeki artış artık yerini daha yavaş bir kalkınmaya bırakmış durumda. Türk lirası Euro ve Dolar karşısında çok ciddi biçimde değer kaybetmiş, ekonomideki yapısal sorunlar ise halen varlığını sürdürmekteler.

AKP hükümeti son yıllarda, 2002 – 2011 yılları arasındaki reform ve demokratikleşme siyasetinden uzaklaşmakla kalmamış, otoriter bir yönelim içine girmiştir. Kurumlar yıpranırken, rüşvet iddialarının üzeri örtülmeye çalışılmış ve Kürt Sorunu’nda da bir ilerleme kaydedilemediği gibi tekrar bir şiddet sarmalının içine düşülmüştür.

Şu an Türkiye toplumu etnik, kültürel ve dinsel bakımdan ciddi biçimde kutuplaşmış bir görünüm vermektedir. Bunda AKP hükümetinin ciddi biçimde sorumluluğu vardır. Bundan başka AKP ve hükümet saflarında ciddi bir hoşnutsuzluğun ve huzursuzluğun hâkim olduğu görülmektedir. İki başlılık görüntüsü de veren AKP dış politikadaki başarısızlıktan dolayı da artık halka eskisi kadar güven vermekten uzaktır. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda, AKP’nin 1 Kasım’daki seçimlerde oylarını ciddi biçimde artırması çok zor bir ihtimaldir.

Ana muhalefet partisi CHP’nin programıyla ve ekonomik vaatleriyle ciddi biçimde ilgi uyandırdığını söyleyebiliriz. Anketler partinin oylarının az da olsa arttığına işaret etmekte, ancak bu artışın ne kadar olacağını tahmin etmek zor. Parti yetkililerinin beklentisi oyların yüzde 30’un biraz üzerine çıkması ki bu da zor gözüküyor. CHP’nin beklenen atılımı yapamamasının temel nedeni olarak partinin hala bir sistem ve devlet partisi olarak algılanmasını, Kürtlerin ve Muhafazakârların parti kadrolarına güvenememesini gösterebiliriz. CHP’nin temel açmazı şu: Laik niteliğe sahip olmasına rağmen laikliği benimsemiş seçmenlerin azınlıkta olmasından dolayı muhafazakâr seçmenlerin oyuna ihtiyaç duyması. Ve Türkiye’nin üniter yapısını ve ulusal birliğini savunduğundan anadil gibi konularda açılım yapamaması ve Kürtlerden oy alamaması.

Bu seçimlerde HDP’nin önceki heyecanı yaratamamasına rağmen barajı rahatlıkla geçeceğini söyleyebiliriz. MHP’nin ise demokratik siyasi bir açılımının olmadığından, Türkiye tasavvurunun ise bir heyecan dalgası yaratamadığından oylarında ciddi bir artış olmayacağını öngörebiliriz. Öyle gözüküyor ki partiler arasındaki sıralamada bir değişiklik olmayacak, AKP yine bir koalisyon ortağına ihtiyaç duyacak.

Merak edilen ise bu ortağın MHP mi yoksa CHP mi olacağı. Birinci seçeneğin gerçekleşmesi durumunda ciddi bir değişiklik olmayacaktır. Ancak CHP koalisyona dâhil olursa iç politikada tekrar bir demokratikleşmenin, dış politikada ise ciddi bir onarımın önü açılabilir. AKP–CHP arasında gerçekleşecek olan bir büyük koalisyondan toplumdaki kutuplaşmanın yumuşatılmasını da bekleyebiliriz.

YASAR yasarkitap

 

Dr. Yaşar Aydın kimdir?

Hamburg Üniversitesi’nde sosyoloji ve iktisat bilimi öğrenimi gördü, sonrasında Lancaster Üniversitesi’nde sosyoloji dalında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Takriben araştırmacı olarak çalıştı ve Hamburg Üniversitesinde dersler verdi, sonrasında ise aynı üniversitede doktorasını aldı (2009). Hamburgisches WeltWirtschaftsInstitut ve Berlin’de SWP Stiftung Wissenschaft und Politik araştırma enstitüsünde Türkiye ile Almanya arasındaki göç hareketleri, Türk dış politikası ve Türkiye’nin Dış Türklere yönelik politikaları (Diyaspora siyaseti) üzerine araştırmalar gerçekleştirdi. Şu an Hamburg’ta HafenCity ve Evangelische Hochschule für Sozial Arbeit und Diakonie üniversitelerinde sosyoloji dersleri vermektedir.

Milliyetçilik, ırkçılık, göç hareketleri, sosyal hareketler, modernite, sosyal devlet ve benzeri toplumsal konulara ilişkin İngilizce, Almanca ve Türkçe birçok bilimsel makalesi ve denemeleri bulunmaktadır. Yabancılık sorunsalı ve göç konulu birer telif ve popüler kültür konulu, editörlüğünü yaptığı bir de derleme kitabı bulunmaktadır. Alman ve Türk gazetelerinde (Migazin, The European, Radikal, Bianet, Handelsblatt, Der Tagesspiegel vb.) birçok yazısı çıkmıştır. Şu an Almanca Türkiye’nin Siyasal Sistemi konulu bir kitap hazırlamakta ve haftalık Der Freitag gazetesine yazılar yazmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -spot_img

İNSTAGRAM

SON HABERLER